Zaman geçmiş, yıllar su gibi akıp gitmişti. Betül ve Semih şimdi 38 yaşında, hayatlarının en büyük tutkusu olan futbolda emeklilik kararlarını almak üzereydi. Çocukları, hayal ettiklerinin de ötesinde birer başarıya ulaşmıştı. Kayra, annesi gibi Galatasaray erkek A Futbol Takımı’nın yıldızı olmuş; küçük kardeşi Deniz Eren ise babasının izinde Beşiktaş forması giyen genç ve yetenekli bir futbolcu olarak ünlenmişti. Onlar bu noktaya ulaşırken, Betül ve Semih de çocuklarıyla gurur duymanın tarifsiz mutluluğunu yaşıyorlardı. Ama artık futbol sahalarında yer almanın sonlarına gelmişlerdi.
Betül, Galatasaray’ın son maçında, tribünleri dolduran taraftarlarının önünde kariyerine veda edecekti. Taraftarlar her zamanki gibi Betül'ün sahada sergilediği mücadeleyi görmek için büyük bir heyecanla bekliyorlardı ama bu maç farklıydı; herkesin içinde bir burukluk vardı. Maçın sonunda Betül, mikrofonu eline aldı ve tribünlere döndü. Tribünlerden yankılanan tezahüratlar yavaş yavaş sustu.
Gözleri dolmuştu Betül’ün, ama güçlü görünmeye çalışarak konuşmaya başladı:
“Bu formayı ilk giydiğim günü hatırlıyorum, daha küçücük bir çocuktum. Hayatımın en büyük hayalini yaşıyordum ve her anıyla gurur duyuyorum. Sahada her ter damlamda, attığım her golde sizden aldığım destek ve sevgi vardı. Bana güvenen, beni alkışlayan, zor zamanlarımda arkamda duran sizlerin önünde veda etmek çok zor. Futbol benim için sadece bir spor değildi; hayatımın her anında yanımda olan, beni ben yapan, bana kocaman bir aile kazandıran bir tutku oldu.”
Gözlerinden akan yaşları silerken devam etti:
“Burası benim ikinci evim oldu. İyi ki bu sahada, bu taraftarla yan yana mücadele ettim. Şimdi bu formayı yeni nesillere bırakıyorum ama kalbim hep burada, Galatasaraylılarla birlikte atacak. Hepinizi çok seviyorum. Hakkınızı helal edin…”
Tribünlerde gözyaşları sel olmuştu. Taraftarlar “Seni unutmayacağız Betül!” diye bağırarak ona olan sevgilerini gösterdiler. Betül, tribünleri son kez selamladı, gözlerinde buruk bir gülümsemeyle sahadan ayrıldı.
Aynı günün akşamında, Beşiktaş’ın Vodafone Park Stadyumu’nda Semih’in vedası vardı. Beşiktaş taraftarı, sahada her şeyini veren kaptanları için toplanmıştı. Tribünlerden, "Büyük Kaptan!" tezahüratları yükseliyordu. Semih sahaya çıktı ve gözlerinde hem gurur hem hüzünle mikrofonu aldı.
“Beşiktaş benim çocukluk aşkım. Bu forma, bu arma bana çocukken hayalini kurduğum her şeyi verdi. Sizinle birlikte gülüp, sizinle birlikte ağladım. Bu sahada atılan her adımda, aldığım her nefeste Beşiktaş'ın ruhunu hissettim. Her galibiyette omuz omuza yürüdük, her yenilgide birbirimize sarıldık. Beni bu kadar sevdiniz, desteklediniz, sonsuz güven verdiniz.”
Bir an durup tribünlere baktı, derin bir nefes aldı:
“Sizler olmadan bu yolculuk asla bu kadar anlamlı olamazdı. Futbol artık gençlere kalıyor, ama şunu bilmenizi isterim ki, ruhumun en derininde hep Beşiktaş olacak. Sizlerle birlikte yaşadığım her an için, bana olan sevginiz ve desteğiniz için teşekkür ederim. Hakkınızı helal edin…”
Semih’in konuşması biterken tribünlerden "Büyük kaptan, büyük adam!" tezahüratları yükseldi. Taraftarlar gözyaşlarıyla Semih’i alkışlarken, o da tribünlere veda ederken gözyaşlarını tutamıyordu. Artık bir dönemin sonu gelmişti, ama Beşiktaş taraftarının kalbinde Semih her zaman o özel yerini koruyacaktı.
O gün, hem Galatasaray hem de Beşiktaş taraftarı, futbolun yalnızca bir oyun olmadığını, sevgiyle yaşanan bir tutku olduğunu bir kez daha hissetti. Betül ve Semih, el ele sahadan ayrılırken, onların arkasında iki küçük yıldız—Kayra ve Deniz Eren—onların hayallerini yaşatmak için sahaya adımlarını atmaya hazırlanıyordu.
---
Kayra, Galatasaray erkek A takımının yeni yıldızı olarak sahaya adım atarken kalbi hızla çarpıyordu. Karşı tribünlerde, babasının bir zamanlar onu kucaklayıp omuzlarına aldığı stadyumun heyecanını hatırlıyor; bu sefer, kendisi tribünlere umut ve heyecan vermek için sahadaydı. Öte yandan, Beşiktaş’ın genç yeteneği Deniz Eren, kardeşi gibi sahada ama rakip renklere sahip olarak yerini aldı. Yüreğinde, en büyük Beşiktaşlı olan babası Semih'in gururuyla oynuyordu.
İlk düdük çaldığında, tribünler bir anda coşku seline kapıldı. “Kayra, aslan kızımız, geleceğin yıldızı!” ve “Deniz Eren, Kara Kartal’ın gücü!” gibi tezahüratlar yankılandı. Kayra, tribünlere baktığında gözleri doldu. Taraftarların desteği tüm tedirginliğini silip süpürmüştü. O an, annesinin Galatasaray taraftarlarına veda konuşmasındaki gururu ve babasının Beşiktaş camiasına veda ederken duyduğu bağlılığı daha iyi anladı.
Deniz Eren, maçın başında kısa bir tereddüt yaşasa da, babasının tribünlerdeki güçlü varlığını hissettiğinde cesareti geri geldi. Top ayağına geldiğinde, tribünlerden yükselen alkışlar onu daha da motive etti. "Deniz Eren Kara Kartal, gökyüzünde senin adın yankılanır!" sesleri, genç oyuncunun her hareketine enerji kattı.
Maç sonunda, iki kardeş bir araya geldi. Hem Galatasaray, hem Beşiktaş taraftarları Kayra ve Deniz Eren’i ayakta alkışladı. İkisi de başlarını kaldırıp tribünlere baktıklarında, anne ve babalarının gözlerinde gururu gördüler. Kayra, Deniz Eren’in omzuna dokunarak fısıldadı, “Hayalimiz gerçek oldu.”
---
Maçın bitiş düdüğü çaldığında, tüm stadyum alkış ve tezahüratlarla inliyordu. Kayra ve Deniz Eren, bu coşku dolu atmosferde hayatlarının en unutulmaz anlarını yaşıyorlardı. Sahanın ortasında birbirlerine sarıldılar; bu an, yılların birikmiş emeğinin ve ailelerinin desteğinin sembolüydü. Onları desteklemek için orada olan taraftarların sevgisi, hayatları boyunca unutamayacakları bir iz bırakmıştı.
Kayra, stadyumdaki coşkunun içinde annesi Betül ve babası Semih’in gözlerindeki mutluluğu fark etti. Yıllardır beraber büyüdükleri bu spor, onların hayatında sadece bir oyun değil, sevgi ve bağlılıkla kurulu bir hikayeydi. Betül ve Semih, yıllar önce genç birer sporcu olarak çıktıkları bu yolda artık çocuklarının başarılarına tanıklık ediyorlardı. Her ikisi de geçmişte aldıkları tüm kararların ve fedakârlıkların şimdi ne kadar değerli olduğunu hissediyorlardı.
Betül ve Semih sahaya yürüyerek Kayra ve Deniz Eren’e sarıldılar. Onlara gururla baktılar ve gelecek nesle, sporun ruhunu, saygıyı, sevgiyi ve bağlılığı miras bıraktıklarını biliyorlardı. Yıllar süren mücadele, hüzün, sevinç ve kahkaha dolu anların ardından ailece elde ettikleri bu başarı, en büyük zaferleri olmuştu.
Sonra stadyumun ışıkları, bu mutlu aileyi sahada aydınlatırken, tribünlerden yükselen alkış sesleri gökyüzüne karıştı. Hayatın tüm zorluklarını beraberce aşan bu aile, kalplerindeki sevgi ve birliktelik sayesinde asla unutulmayacak bir hikâye yazmıştı.
Ve böylece, bu hikâye burada, mutluluğun ve başarının doruk noktasında, onların birbirine olan sevgisiyle sonsuza dek sürecek olan bir yolculuğa uğurlandı.
SON
Bu küçük süre zarfında yanımda olan herkeze teşekkür ederim özellikle Damla'm ile Nur'uma çok teşekkür ederim en büyük destekçim onlar oldu ben kurguyu yazarken ilk kurgumu yine Semih'e yazmıştım hiç okunmamıştı sonra onu silip bu kurguya geçiş yaptım ve bunu okuyan az da olsa bir kaç kişi vardı...İkinize de çok teşekkür ederim, sizi seviyorumm 🤍
![](https://img.wattpad.com/cover/378346378-288-k382007.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Ofsaytı
Fanfiction"Aşkın Ofsaytı," futbol sahalarında geçen gençlik yıllarında birbirlerine delicesine âşık olan Semih ve Betül'ün hikayesidir. Tutkuyla başlayan aşkları, Betül'ün hayal kırıklığı ve Semih'in kariyer baskısı altında dağıldı. Yıllar süren ayrılıktan so...