0.8

15 4 0
                                    

Bölüm 8: Geri dönüş...

Uçak hafifçe piste dokunduğunda, içimde garip bir ağırlık hissettim. İstanbul’a geri dönmek, yıllardır sırtımda taşıdığım anıların ağırlığını yeniden omuzlarıma bırakmak gibiydi. Bir yanım huzur bulmak isterken, diğer yanım hala huzursuzdu. Semih'le geçirdiğimiz karmaşık günler ve onca yaşanandan sonra nasıl bir başlangıç yapacağımızı kestiremiyordum. Yanımda oturan Kayra'nın sakin yüzüne baktım. Uykusunda bile yüzündeki o tatlı huzuru görmek içimi ısıttı. Kayra, bu sürecin en masum ve en saf yanıydı. Onu düşündükçe içimde umut ışığı beliriyor, her şeyin bir şekilde düzeleceğine inanmak istiyordum.

Uçaktan indikten sonra bir süre havaalanında bekledik. Valizlerimizi  aldık ve çıkışa doğru yürümeye başladık. Çıkış kapısına yaklaştıkça içimdeki heyecan da arttı. İstanbul… Evim… Bu şehirde çok şey yaşadım ama yeniden burada olmak her zaman farklı bir duygu. Kayra'nın elini sıkıca tuttum. Kalabalığın içinde ilerlerken birdenbire bir ses yükseldi.

"Hooooop, biz buradayız!"

O sesi tanımam için saniyeler yetti. Mustafa! Her zamanki gibi neşesiyle etrafına ışık saçan Mustafa, gözleriyle bizi arıyordu. Yanında Damla vardı. Damla ile göz göze geldiğimizde yıllar önceki çocukluğumuzun anıları bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Ne zaman birbirimizi görsek, yılların arasına hiç girmediği hissine kapılırdım. Yıllar geçse de, aramızdaki bağ hiç kopmamıştı.

"Betüş!" diye bağırdı Damla, gözleri ışıl ışıl parlıyordu. O an hissettiğim duyguları tarif etmek zordu. Yıllar önce bıraktığımız dostluğumuz, sanki hiç zaman geçmemiş gibi canlıydı.

"Damla!" dedim gözlerim dolu dolu, ona doğru birkaç adım attım ve sıkıca sarıldık. O an, sanki yılların bütün yorgunluğu bir anda silinmişti. Damla’yı yeniden görmek, İstanbul’a dönüşümde bana en büyük desteği verecekmiş gibi hissettirdi. Onun sıcak kollarında bulduğum teselli, bu zor günlerde en çok ihtiyacım olan şeydi.

"Seni o kadar özledim ki!" dedi Damla, beni bıraktığında gözlerinde aynı eski sıcaklık vardı.

"Ben de seni o kadar özledim ki Damla…" diye fısıldadım. O an, ne kadar özlediğimi fark ettim. Yıllar geçmiş, araya mesafeler girmiş olsa da, Damla benim her zaman kardeşim gibi olmuştu. Hayatın bizi farklı yönlere sürüklemesi bile bu bağı koparamamıştı.

Mustafa araya girdi, her zamanki enerjik haliyle. "Hoş geldiniz gençler! Ne kadar zaman oldu, değil mi? Ama endişelenmeyin, buradayım. Siz moralinizi bozsanız da ben güldürmeye devam ederim!" dedi kocaman bir kahkaha atarak. Yanındaki Damla da ona eşlik etti. Mustafa’nın yanında olmak, her zaman iyi hissettirirdi. O kadar pozitif ve neşeli bir enerjisi vardı ki, insanın istemsizce gülümsemesine neden olurdu.

"Minik prenses de mi buradaymış?" diye sordu Kayra’yı fark ettiğinde. "Gel buraya dayına bir sarıl bakalım!"

Kayra, Mustafa’ya koşarken içim bir kez daha ısındı. Mustafa’yı görmek, Kayra'nın ona sarılması, adeta bu şehre yeniden bağlanmamı sağladı. Onun enerjisi ve Damla’nın dostluğu bana İstanbul’un aslında ne anlama geldiğini hatırlattı. Semih'in de bu sahneyi izlediğini hissedebiliyordum. O da sessizce olup biteni takip ediyordu. Onun yüzündeki ifadeyi tam olarak çözemesem de, belli ki o da bir rahatlama yaşıyordu.

Damla, koluma dolanarak, "Hadi gel, valizleri bırakıp arabaya geçelim. Mustafa bir araba ayarladı, seni evine kadar bırakacağız," dedi gülümseyerek.

Ona güveniyordum. Damla, çocukluğumdan beri her zaman yanımda olmuştu. Zor zamanlarımda beni hiç yalnız bırakmamış, her zaman desteğini hissettirmişti. Onunla geçireceğimiz zamanın beni iyi hissettireceğini biliyordum.

Semih arkamızdan geliyordu, sessizce… Onun bu hali beni biraz rahatsız ediyordu aslında. Eskiden daha konuşkan, daha canlıydı. Şimdi ise bir şeyleri içine atan, daha durgun bir adam vardı karşımda. Ama belki de bu dönüş, her şeyin başlangıcı olur diye düşündüm. Belki de onunla aramızdaki mesafeleri biraz daha yakınlaştırabilirdik.

Mustafa arabayı çalıştırdı ve yola çıktık. İstanbul sokakları, kalabalığı ve kaosu… Hepsi bana o kadar tanıdık ama bir o kadar da yabancı geliyordu. Şehrin kaosu bile bir anlam taşıyordu. Kayra, arka koltukta Damla ile oyunlar oynarken Mustafa’nın şakalarına gülüyordu. Mustafa her zamanki gibi esprileriyle ortamı şenlendirmişti.

"Eve geldiğimizde size bir sürprizim var," dedi Mustafa. "Ama önce güzel bir yemek yiyelim. Açlıktan ölüyorsunuzdur şimdi."

Damla, bana dönüp fısıldadı, "Mustafa'nın o kadar komik halleri var ki Betüş, bazen evde sadece onunla kahkahalar atıyoruz. Seni de güldüreceğine eminim."

Ona gülümseyerek baktım. Mustafa’nın enerjisi gerçekten bulaşıcıydı. Bu kadar yıl sonra bile onu tanıdığım için şanslı olduğumu hissettim. Yanımda böyle insanlar olduğu sürece her şeyin düzeleceğine inanıyordum.

Yolculuk boyunca Damla ile eski günlerden konuştuk. Çocukluğumuzun mahalle oyunları, ergenlikte yaşadığımız komik anılar, üniversitedeki maceralar… Konuştukça daha da yakınlaştık, sanki hiç ayrılmamış gibi.

Sonunda eve vardık. Mustafa, "Hoş geldiniz beyler bayanlar! Ev size ait," diyerek bizi içeri buyur etti. İçeri girerken İstanbul’un kaosu dışarıda kaldı ve sanki bu küçük ev, bizi dış dünyadan koruyacak bir liman haline geldi.

"Betül, gel mutfağa geçelim. Sana biraz dertleşelim, konuşmamız lazım," dedi Damla.

Onunla mutfağa doğru ilerlerken, içimde bir rahatlama hissettim. İstanbul’a dönüş, belki de beklediğimden daha iyi olacaktı. Damla yanımda, Mustafa neşesiyle etrafımda, Kayra mutluydu. Semih ise hala karmaşık bir bilmecenin parçasıydı ama zamanla her şeyin çözülmesini umuyordum.

Damla, bana bir bardak su uzattı. "Her şey düzelecek, Betüş," dedi gözlerimin içine bakarak. "Her şey..."

---
İnşallah beğenirsinizzz
Sınavlarım olduğu halde bölümsüz bırakmam siziii

Aşkın Ofsaytı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin