"Çekilin!....."
"Çekilin önümden!....."
Acele etmeliydim. Ne kadar hızlı önümdeki basamakları inersem o kadar çabuk olmam gereken yerde olurdum.
Özgür'le telefonda konuşmamın üzerinden saniye bile geçmeden kendimi odamdan dışarı atmış Ece'nin odasına mümkün olduğu kadar hızlı gidebilmek için inmem gereken basamakları mümkün olduğunca hızlı inmeye çalışıyordum.
İndiğim her basamakta ya bir iş arkadaşıma çarpıyordum ya da düşmekten son anda kurtuluyordum.
Acelem vardı. Arkadaşlarım neden bunu anlamamakta ısrar ediyorlardı ki..... Önümde durmak ya da bana kötü kötü bakmak yerine kenara çekilip bana yol verebilirlerdi.
"Dikkatli olsana Atlas!.... Hem ne bu acelen? Seni tanımasam kötü birşey olduğunu düşünücem."
Önümde duran bana üstten üstten bakan adama baktım. Bu şirkette işe başladığımdan beri yıldızımın barışmadığı sayılı insanlardan biriydi Mustafa.
Ece ile nişanlandığımda tüm arkadaşlarım beni tebrik ederken o bir köşede durup izlemek dışında birşey yapmamıştı. Şimdi de tam olarak aynı şeyi yapıyordu.
Gitmem gereken o yere gitmemi engelliyor kendince iyi birşey yaptığını düşünüyordu. Eğer yetişmem gereken bir yer olmasaydı ona bu laflarını yedirir hakettiği dersi verirdim. Başka bir zaman onunla aramızdaki bu meseleyi çözücektim.
"Çekil önümden Mustafa seninle uğraşacak ne bir dakikam ne de tek bir saniyem var."
"Oooo beyimiz sinirli. Söylesene Atlas seni kim bu kadar çok sinirlendirdi? Hani bileyim de ona göre davranayım."
"Mustafa!.... Kaşınıyorsun bana kendini kaşıtma kardeşim. Kaşırsam sonu hiç iyi olmaz."
Gözlerini dikmiş gözlerime bakıyordu. Yine bir hinlik peşindeydi. Bunu anlamamak için aptal olmam gerekiyordu. Gözlerime yeteri kadar bakmış gibi etrafımızda toplanan kalabalığa doğru dönüp "Duydunuz değil mi beni alenen tehdit etti?" dedi.
Adi herif tribünlere oynuyordu. Hem bu aptal neyin peşindeydi? Dayak yemek istiyorsa bunu bana doğrudan söyleyebilirdi. Bu kadar yaygara koparmasına gerek yoktu.
"Mustafa seni son kez uyarıyorum eğer önümden çekilmezsen sonu senin açından hiç iyi bitmeyecek."
"Diyelim ki Atlas ben bu filmin sonunu hiç olmadığı kadar çok merak ediyorum o zaman ne olucak?"
Kendi düşen ağlamazdı. Mademki dayak yemek istiyordu o zaman ona istediğini seve seve vericektim. Hem dün gece Kerem'i dövmüş olmama rağmen sinirimi hala atamamıştım. Yumruğumu sıkabildiğim kadar sıkıp karşımda duran kalıbına bakmadan bana kafa tutan adama istediği yanıp tutuştuğu o yumruğu attım.
İlk bir kaç saniye gözlerime birşeyleri anlamak istermiş gibi baktı. Ondan sonraki saniyelerde yediği yumruğun sertliğinden olduğu yere yığıldı.
Artık önümde durucak gitmek istediğim o yere gitmemi engelleyecek kimse yoktu. Etrafımdaki meraklı kalabalığa aldırmadan son iki basamağı da inip Ece'nin odasının olduğu kata indim.
Böyle bir kalabalık beklemiyordum. Koridorda sayamayacağım kadar çok insan toplanmış kendi aralarında Ece'nin odasından gelen bağırışmalarla ilgili fısıldaşıyordu. Yetişememiştim. Eğer Mustafa beni oyalamasaydı yetişirdim. Olmayan şansıma binlerce kez küfrettikten sonra Ece'nin odasına doğru koşmaya başladım.
Attığım her adımda odasına biraz daha yaklaşıyor duyduğum o bağırışmalar biraz daha anlamlı bir hâl alıyordu.
"Yalan söylüyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHA DAVET ( +24 )
RomanceŞehvet ve tutku için aşık olmak mı gerekliydi?Atlas Kuzey bekarlığa veda partisinde hiç sevmediği bir kadına dokunarak aslında şehvet ve tutku için sadece aşkın değil nefretin de yeterli olduğunu öğrenicekti. Seçil Sezgin'le şehvet , tutku ve nefret...