6.Bölüm

6.7K 65 15
                                    

Hisset....
Ben yanındayım.
Hisset....
Bir adım uzağındayım.
Hisset....
Bir nefes uzağındayım.
Hissediyor musun?
İşte ben O'yum
Adı aşk olan
Senin için hiç kimse olan
( Adı Aşk Olandan Sevdiğine ....)

GEÇMİŞ ( ORALARDA BİR YERDE... )
Onu ilk nerde gördün? Onu ilk ne zaman tanıdın? Bu soruların cevabı ben de fazlaydı. Her biri tek soruydu ama cevapları birden fazlaydı.

O beni tanıdı mı? Ya da tanımak istedi mi? Beni farketti mi? Onun için diğer insanlardan farkım neydi? Bir farkım var mıydı? İşte bu soruların cevabı ben de yoktu.

Kendime her gün , her dakika , her saniye sorduğum ama cevabını alamadığım sorulardı.

Ben kendimi araf denilen bir bilinmezlikte süresi olmayan bir ceza vermiş kilidi olmayan bir hapishaneye kapatmıştım.

İlk ne zaman tanıştınız deseniz onun bir cevabı yoktu ama benim yüzlerce hatta binlerce , onbinlerce cevabım vardı. Çünkü ben onun için her zaman bir hayalettim. Ötesi değil.

Hayatım boyunca hep ilklerden nefret eden bir adam olmuştum. Okulun ilk günü , tatilin ilk günü , ilk aşk ve daha nicesi.... Bu günde hayatımın bir ilkini yaşıyordum. O yüzden bu kadar stresli bu kadar öfkeli ve sinirliydim. Çoğu kişinin üzerinde bile durmuycağı bu şey benim için felaket gibi birşeydi.

Oturduğum sandalyede yeterince rahat değilmişim gibi sürekli pozisyonumu değiştirip duruyordum. Ya da geriye yaslanıp yanımdan gelip geçen insanlara bakıyordum.

Sıra bana ne zaman gelirdi? Ya da sıra bana geldiğinde üzerimdeki bu gereksiz heyecanı atmış olur muydum? Bütün bu sorular benim için bilinmezliğini koruyan çıldırtıcı sorulardı.

Zaman geçmek bilmiyordu. Çok fazla insanın başvurmuycağını umduğum pozisyona umduğumdan fazla insan başvurmuştu. Bu da benim işi alabileceğim konusundaki umutlarımın rüzgara kapılıp savrulmasına sebep olmuştu.

Tam yerimden kalkıp içinde olduğum şirket binasını terketmeye karar vermişken adımın söylenmesiyle olduğum yerde kalakaldım. Biri adımı söylüyordu. Biri adımı söylüyerek beni çağırıyordu.

Başımı kaldırıp adımı kimin söylediğine baktım. Otuzlu yaşlarının sonundaki bir kadın elinde tuttuğu tabletinin ekranından başını kaldırmadan adımı söylüyerek beni yanına çağırıyordu.

"Selim Eren."

"Selim Eren. Burda mı?"

"Anlaşılan......"

Ayağa kalktım. Kucağımda tuttuğum çantamı elime alıp o kadının karşısında durdum.

"Beyfendi neden cevap vermiyorsunuz?"

Tam karşısındaki kadına cevap vericekken o kadın onun konuşmasına fırsat vermeden elindeki tabletin varlığına aldırmadan diğer elini havaya kaldırıp onu susturmak istercesine susturup " Eğer gelmemiş olsaydınız sıradaki diğer adayı görüşmeye alıcaktım. Şanslıymışsınız ki tam zamanında ayağa kalktınız." dedikten sonra zaten ondan bir cevap beklemediğini göstermek istercesine ona sırtını dönüp yürümeye başladı.

Bu ne demek oluyordu? Selim bundan ne anlamalı? Ya da ne çıkarmalıydı?

"Beyfendi orada öyle durmaya devam mı ediceksiniz? Lütfen. Beni takip edin."

Karşısındaki kadın bir kadına göre oldukça kaba bir kadındı. Aldırmadı. Bu kadın değer verdiği veya sevdiği biri değildi. O yüzden kafasına takmasına veya üstüne alınmasına gerek yoktu.

GÜNAHA DAVET ( +24 )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin