Nefesimi tutmuş öylece kapının önünde duruyordum. Ne önümde duran bana acı gerçekleri fısıldayan kapının zilini çalmaya gücüm vardı ne de elimdeki kilitle önümdeki kapıyı açmaya cesaretim vardı.
Yorgundum....
Bitiktim....
Tükenmiştim...
Yol boyunca onun yüzüne nasıl bakıcağımı düşünüp durmuştum. Yapamayacaktım.
Ne onun yüzüne bakıcak cesaretim vardı ne de onunla konuşacak gücüm vardı. Tam geriye doğru bir adım atıp arkamı dönüp gidecekken önünde durduğum kapı aniden açıldı.
Bu O'ydu. Acelesi var gibiydi. Üzerine giydiği uzun zümrüt rengi elbiseye rağmen omzu ile kulağı arasına sıkıştırdığı cep telefonu ile telefonda biriyle konuşuyor bir yandan da elindeki topuklu ayakkabısını ayağına giymeye çalışıyordu.
"Tamam Masal anladım dedim ya. Amma da uzattın be kızım. Daha kaç kez söyleyeceksin? Of!.... Anladım. İlla kırk defa sana anladığımı söylemem mi gerekiyor?"
O anda varlığımı hissetmiş gibi başını kaldırıp bana baktı. Bakışlarımı ne ondan kaçırabiliyordum ne de başka birşey yapabiliyordum. Sadece bir an.... Çok küçük bir an bakışlarımı ondan kaçırsam kaybolup gitmesinden korkuyordum.
Bunu hissetmiş gibi yerinde doğrulup bana bakarak omzu ile kulağı arasında sıkıştırdığı cep telefonunu eline alıp "Masal ben kapatıyorum. Oraya geldiğimde konuşuruz. Uzatmasana kızım.... Oraya geldiğimde konuşuruz dedim ya bunun nesini anlamadın?" dedikten sonra cep telefonunu kapatıp bana doğru ilerledi.
"Neyin var Atlas?"
"............"
"Birşeyler olmuş. Ve sen bunu bana söylemek istemiyorsun. "
Daha fazla onun o masum yüzüne bakmak istemiyordum. Başımı çevirip başka bir yöne bakıcakken yapmak istediğim şeyi anlamış gibi elini uzatıp beni kendisine bakmaya zorladı.
"Farkında olmadan seni kıracak veya üzecek birşey mi yaptım Atlas?"
Ona hayır demeyi ne çok isterdim. Ona sen değil ama ben seni kırıcak , üzücek birşey yapıcam demeyi çok isterdim.
Kelimeler dilimin ucuna geliyordu gelmesine ama her defasında o kelimeler diken olup dilime batıyordu. Sessizliğimin , çaresizliğimin sebebi oydu. Dilime batan bana acı veren kelimelerdi.
"Atlas yüzüme bak."
"Atlas!...."
"Atlas bana bakmak istemiyorsun. Benimle konuşmakta istemiyorsun. Sorduğum soruları cevapsız bırakıyorsun. Sorduğum soruları geçiştirmene bile razıyım. Böyle sessiz kalmaya devam edersen...."
Yapıcağı.... Yapmak üzere olduğu şeyi tahmin edebiliyordum. Ellerim hiç olmadığı kadar çok titriyor olmasına rağmen o tam yanımdan geçip gidecekken onu kolundan tutup bana bakmaya zorladım.
"İşle ilgili meseleler."
"Demek işle ilgili meseleler. "
"Evet işle ilgili."
"Eve bu kadar erken gelmenin sebebi işle ilgili meseleler öyle mi? İnanıyım mı?"
Bakışlarımı ondan kaçırmamaya dikkat ederek "İnan." dedim.
Ben ne kadar ondan bakışlarımı kaçırmamaya dikkat ediyorsam o da bir o kadar bakışlarını benden kaçırmıyordu.
Nefesimi tutmuş yalanımı anlamaması için elimden gelen herşeyi yapıyordum. Bana inanmış olmalı ki benden bir adım uzaklaşıp bana "Nasıl olmuşum?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHA DAVET ( +24 )
RomanceŞehvet ve tutku için aşık olmak mı gerekliydi?Atlas Kuzey bekarlığa veda partisinde hiç sevmediği bir kadına dokunarak aslında şehvet ve tutku için sadece aşkın değil nefretin de yeterli olduğunu öğrenicekti. Seçil Sezgin'le şehvet , tutku ve nefret...