Klimadan yüzüne vuran serin hava yüzüne her vurduğunda iç çekmeden edemiyordu.
Bir kaç gün önce olanlar.... Ve şimdi olanlar.... Tanımadığı birisi eline sihirli değneğini almış hayatına dokunmuş onun için felaketle sonuçlacak şeylerin iyi şeylere dönüşmesini sağlamıştı. Bunun başka bir açıklaması olamazdı.
O da beklemiyordu bunu.... Bu yaşadıklarını..... Pahalı florasan lambaların aydınlattığı koridordaki birbirinden gösterişli çiçekleri.... Önünden gelip geçen hemşirelerin ve doktorların görmeye alışkın olduğu doktor ve hemşirelerden farklı olarak daha da ilgili olmalarını.... Ömer Asaf Bozbey düşündüğünden de fazlasıydı bunu inkar edemezdi.
Önünden sedyeyle geçen hamile kadına baktı. Mutluydu. Doğumu başladığı için mi mutluydu? Yoksa ona yardım etmek için çırpınan sağlık görevlilerine rağmen sevdiği , aşık olduğu adamın elini tutarak ona destek olmaya çalışmasının verdiği mutluluk muydu?
İkinci seçeneği aklına geldiği gibi aklından kovdu. İkinci seçeneği görmezden gelmezse neler olacağını çok iyi biliyordu.
İkinci Seçenek Onun İçin;
Bu özel hastaneye geldiklerinden beri bedenen yanında olan o adamın silah zoruyla onunla birlikte gelmiş gibi davrandığını ona hatırlatıyordu.
İkinci Seçenek Ona;
Öteki kadın olduğunu haykırıyordu.
Mümkün olduğunca ikinci seçeneğin ona hatırlattıklarına kulaklarını tıkamalı gözlerini kapamalıydı.
Kabına sığamıyordu. Ayaklarını kaç kez oturduğu sandalyenin ayaklarına vurmuştu? Ya da bu ellerini kaçıncı kez oğuşturuşuydu. Bir mi? İki mi? Yoksa on mu? Sayısını o bile unutmuştu. Kafayı yemek istemiyorsa saymayı bırakmalıydı.
Beyaz florasan ışığın aydınlattığı uzun koridora ya da isimleri anons edilen doktorların isimlerini de dinlemek istemiyordu.
Ne olduysa gözü bir anda önündeki duvardaki kimsenin dikkatini çekmeyecek küçüklükteki çatlağa takıldı. O çatlak ne zamandan beri ordaydı? Ne önemi vardı ki? Gözü bir kere bugüne kadar kimsenin dikkatini çekmeyen o küçük çatlağa takılmıştı.
O küçük çatlak ona onun bir hiç olduğunu bir hiç olmaya devam edeceğini haykırıyordu. O küçük çatlak dakikalar geçtikçe büyümeye onu içine çeken bir kara delik hâline gelmeye başlamıştı.
"Ece!...."
"Duyuyor musun beni Ece?"
"Atlas bey eşiniz kendine gelene kadar başka bir hastayı muayene olması için doktorun odasına alabilirim. Eşiniz kendine geldiğinde de...."
"O benim eşim değil. "
Ne kolundan çekiştirelerek adının söylenmesi ne de Atlas Kuzey'le konuşan sekreter onu kendine getirmek için yeterli olmamıştı. Ta ki o sözleri duyana kadar....
"O benim eşim değil."
Mümkünmüş gibi bu sözler kafasında sürekli başa sarıp durdu. Bu sözler yeterince aklını meşgul etmemiş gibi kendisi de söylemeye başladı.
"O benim eşim değil. "
"O benim eşim değil. "
Ne kadar söylerse söylesin ağzında hep o acı tat kalıyordu.
"Ama efendim... Aldığınız randevuda Ece hanım ve sizin...."
"Size onun benim eşim olmadığını daha kaç kez söylemem gerekiyor? Bunu anlamak bu kadar zor mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHA DAVET ( +24 )
RomanceŞehvet ve tutku için aşık olmak mı gerekliydi?Atlas Kuzey bekarlığa veda partisinde hiç sevmediği bir kadına dokunarak aslında şehvet ve tutku için sadece aşkın değil nefretin de yeterli olduğunu öğrenicekti. Seçil Sezgin'le şehvet , tutku ve nefret...