Ellerim cebimde arkadaşıyla birlikte taksiye binmeye çalışan kadına bakıyordum. Hastalığı her neyse ayakta durmakta zorlandığı belliydi.
"Ömer Asaf bey......"
Dönüp adımı söyleyen doktora baktım.
"Seçil hanım....."
Söylemek istediği şey her neyse benden çekindiği için söyleyemiyordu.
"Çekinmene gerek yok söyle doktor."
"Seçil hanım dikkatinizi çekmiş olmalı. Öyle olmasa hastalığını öğrenmek için bana o kadar çok baskı yapmazdınız. Söylesenize Ömer Asaf bey haksız mıyım?"
Böyle düşünmekte haksız da sayılmazdı. Benim yerimde hangi erkek olursa olsun benim verdiğim tepkiyi verirdi.
Seçil Sezgin güzel bir kadındı. Erkeklerin dikkatini çekebilecek güzellikte bir kadındı. Ama bunu ne şimdi kabul etmek istiyordum ne de dile getirmek istiyordum.
O yüzden sorduğu o sorunun cevabını bekleyen doktora cevap vermek yerine ona sırtımı dönüp onun olduğu yere bir kez daha baktım.
Taksi gitmişti. O yoktu. Benim de burada durmamın bir anlamı yoktu. Hastahanenin merdivenlerinden inip hastahanenin bahçesine park ettiğim arabama doğru ilerledim.
Tüm bu yaşananlar ben de ne şirkete gitme isteği bırakmıştı ne de başka birşey yapma isteği bırakmıştı. Arabama binip aklımda yer edinen o kadını ve kocasını unutmak için radyoyu açıp arabamı evime doğru sürdüm.
Gaza her bastığımda o kadın.... O kadının ayakta durmakta zorlanan hâlleri gözümün önüne geliyordu.
Yol boyunca ne kadar çabalarsam çabalayayım ne o kadını ne de kocasını aklımdan çıkarabildim.
Evimin önüne geldiğimde bile arabamdan inmek yerine öylece gözlerimi yola dikmiş onu ve kocasını düşünüyordum.
Beni kendime getiren ne arabamın radyosundaki baş ağrıtıcı can sıkıcı şarkıydı ne de başka birşeydi. Beni kendime getiren aralıksız çalan telefonumdu.
Telefonumun çalma sebebini tahmin etmek zor değildi. Şirkete gitmek yerine eve gitmeyi seçmiştim. Benim gibi bir adamdan beklenmeyecek hareketlerdi bunlar.
Hayatının büyük bir bölümünü çalışmaya ayırmış işkolik bir adam için yaptığım şey mucize gibi birşeydi.
Çalan telefonumu elime alıp ekranına bakmadan hiç yapmamam gereken birşeyi yapıp telefonumu kapattım. Ne kimseyle konuşucak halim vardı ne de dert anlatıcak sabrım vardı.
Arabamdan inip arabamı kilitlemeden bahçedeki korumaların tuhaf bakışlarına aldırmadan evime doğru ilerledim.
Bu kadar erken bir saatte evde olmamalıydım. O bu saatlerde evde olurdu. Aklıma gelen şeyin verdiği huzursuz edici duyguyla yanaklarımı şişirerek ofladıktan sonra kapının zilini çalıp beklemeye başladım.
Tahmin ettiğim gibi o evdeydi. Bir konuda da haksız çıksam... Tek bir konuda da haksız çıksam dişimi kırardım.
"Hoşgeldin Ömer Asaf. "
Ona cevap vermek istemiyordum. Çocukluğumdan beri bulabildiği her fırsatta beni aşağılayan annemmiş gibi davranan bu kadın ona vericeğim bir cevabı haketmiyordu.
Onu.... Onun beni sinir eden varlığını görmezden gelip onun girmem için açtığı kapıdan içeri girdim.
"Ne zamana kadar böyle davranmaya devam ediceksin oğlum?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHA DAVET ( +24 )
RomanceŞehvet ve tutku için aşık olmak mı gerekliydi?Atlas Kuzey bekarlığa veda partisinde hiç sevmediği bir kadına dokunarak aslında şehvet ve tutku için sadece aşkın değil nefretin de yeterli olduğunu öğrenicekti. Seçil Sezgin'le şehvet , tutku ve nefret...