5.Bölüm

15.7K 160 8
                                    

Aceleciydi. Hiç olmadığı kadar aceleci hiç olmadığı kadar dikkatsiz. Tek bir amacı vardı. O amacı gerçekleştirmeden ne bu odadan gitmeye ne de bu odayı terketmeye niyeti yoktu.

Derin bir nefes aldı. Tıpkı saatlerdir bilmem kaçıncı kez yaptığı gibi. Yüzünün önüne düşmüş olan saçlarını bile kulağının arkasına eliyle geriye itmeye bile vakti yoktu. Oysaki daha sabahın erken saatlerinde kimseye yakalanmamak için buraya bu odaya gelerek tehlikeyi göze almıştı.

Elleri hiç olmadığı kadar titriyor odadaki klimanın çalışıyor olmasına rağmen o deli gibi terliyordu. Daha şimdiden üzerindeki bluzunun terden sırılsıklam olduğuna emindi.

Öyle çok yorgun öyle çok halsizdi ki yorgunluktan göze aldığı tüm o tehlikelere rağmen şu önünde oturduğu masaya başını koyup uyuyabilirdi.

"Ece biraz daha hızlı olamaz mısın?"

Duyduğu isyan dolu sesle klavyenin üzerinde hareket eden parmakları bir anda durdu. Arkadaşı ona az önce ne söylemişti? Ondan biraz daha hızlı olmasını mı istemişti? Ne yapmalıydı? Biraz daha hızlı olmak için kendine motor mu takmalıydı? Ya da ona benzer birşey.

Dilinin ucuna gelen tüm o yaratıcı küfürleri yuttu ve arkadaşına cevap vermek yerine saatlerdir yaptığı gibi işine tekrar geri döndü.

"Ece sen beni dinlemiyor musun? Sana hızlı olman gerektiğini söylüyorum. Yakalanıcaz."

Farkındaydı. O yüzden saatlerdir yakalanmamak için elinden geleni yapıyor canını dişine takıyordu.

"Olamaz!.... Biri geliyor."

Arkadaşından duyduğu şeyle panikleyip oturduğu yerden kalktı. Ama öyle çok paniklemişti ki masanın üzerindeki kalemliği devirmiş o da yetmemiş oturduğu sandalyeninde geriye doğru düşmesine sebep olmuştu.

Ece ne masanın üzerine devirdiği kalemliğe ne de yere düşen sandalyeye aldırmıştı. Şu an tek bir odak noktası vardı. O da arkadaşının gördüğünü iddia ettiği kişinin kim olduğuydu?

"Kim? Kimi gördün Beste?"

"Önemli biri değilmiş. Sen işine devam et."

Ece yumrukları sıkılı odanın ortasında öylece duruyordu. Acaba şu sıkılı yumruklarından birini arkadaşının yüzüne geçirse rahatlar mıydı? Kesinlikle rahatlardı. Hatta günlerdir yaşadığı o rahatsız edici streside atmış olurdu.

Durduğu yerde dişlerini sıkarak ama en çokta var olan öfkesini dizginlemeye çalışarak "Beste seni o kapının önüne süs olasın diye dikmedim. Gözcülük yapmak için oradasın. O yüzden üzerine düşeni yap." dedikten sonra ayaklarını yere vura vura saniyeler önce oturduğu sırf arkadaşı yüzünden devirdiği sandalyeyi düzelttikten sonra eski yerine tekrar oturdu.

Önündeki bilgisayarın ekranına bakmadan önce kapıda arkadaşına bakarak " Bir daha yanlış alarm verirsen seni boğarım. Beni anlıyor musun Beste? Seni boğarım." dedi.

"Haspam. Seni düşünende kabahat."

"Düşünme Beste.... Sadece senden istediğim gibi işini yap. Hem sana beni düşün dediğimi de hatırlamıyorum. "

"Yalnız benim işim kapılarda gözcülük yapmak değil. Senin gibi ben de bu şirkette çalışan biriyim."

"Beste....."

"Ne var? Yalan mı?"

Ece arkadaşıyla konuşmaya devam ederse sabahtan beri verdiği onca emeğin çöp olucağını biliyordu. O yüzden arkadaşıyla laf dalaşına girmektense buraya yapmak için geldiği şeye konsantre olmaya karar verdi. Başını önüne eğip bilgisayar ekranındaki dosyalara bakmaya elinden geldiğince tüm hesapların karışmasına çalıştığı şirketin diğer şirketlerle yaptığı antlaşmaların birbirine girmesi için ne gerekiyorsa onu yapıyordu.

GÜNAHA DAVET ( +24 )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin