Bölüm 17

959 46 1
                                    

Cips paketi tamamen mideme inmişti. Ellerim ve yanaklarım yağ içindeydi. Mutluluğun tablosu.

Ağzımda hala cips varken bir kalıp çikolatayı da attım ve hep beraber çiğnemeye başladım. Kabul ediyorum. İğrençtim. Tatlı ve tuzluyu aynı anda yiyebilmeme tepki vermeyen bir midem vardı ve ben bu durumu en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyordum.

Yaklaşık altı, yedi dakikadır gözlerini dikmiş bana bakan Eloisa'yı daha fazla yok göremedim ve "Ne var?" diye homurdandım.

Yüzünü buruşturdu. "Ne demek, ne var? Depresyonda gibi davranıyorsun. Dünden beri konuşmuyorsun, Dan'e sorduğumda beni tersledi ve senin hakkında belli bir süre konuşmak istemediğini söyledi, sana kızgın olduğunu, nasıl böyle aptalca-"

"Dinlemek istemiyorum Eloisa." diyerek onu susturdum. Dan tuhaf bir tepki vermişti. Bana bağırıp çağırmasını beklerken, sadece benden uzak duruyordu. Konuşmuyordu, sorularıma cevap vermiyordu. Dün attığım mesajdan beri.

"Bak, yine aynısını yapıyorsun. Konuşmaya çalıştığımda beni susturuyorsun." Biraz düşündü. "Ne yaptın? Yeni sevgilisine gay olduğunu falan mı söyledin?" dedi gözlerini kocaman açarak.

"Söyleseydim, güler miydin?" diye amaçsızca bir soru sordum heyecanla. Kesinlikle şu an bipolar kişilik bozukluğu yaşadığımı hissediyordum.

Anlamsız bakışlarla biraz baktı. "Anlayamıyorum, seni anlayamıyorum." dedi iki elinin işaret ve orta parmaklarını şakaklarına bastırarak.

Sanırım öğrenme vakti gelmişti. Bu onu pek ilgilendiren bir konu değildi, bu yüzden bağırmasına neden olacak bir durum da oluşmuyordu.

"Beni dans grubunda yedeklere aldılar. Ben de gruptan çıktım." dedim olabildiğince duygusuz ve düz bir sesle.

Birden neşelendi ve kolunu omzuma attı. "İşte benim kızım! En iyisini yapmışsın!"

Kahkaha attım. Dan böyle düşünmüyordu. Tabi beni biraz dinlese, yedeklere düştüğümü söyleyebilirdim ve en azından gruptan çıkmamın nedeninin gururum olduğunu sanarak hoş karşılayabilir ve beni teselli edebilirdi. Ama şu an beni teselli eden hiç kimse yoktu ve ben bu teselliyi yiyeceklerde arıyordum.

"Ve Dan buna kızdı. Benimle konuşmuyor. Ona cehenneme gitmesini söyledim." Biraz düşündüm ve bir yudum kola aldım. "Aslında söylemek kelimesi buna pek uygun değil. Daha çok benimle konuşmamasından kaynaklanan bir sinirle arkasından bağırmış olabilirim. "

"Bu senin hayalin gibi bir şeydi, ama iyi dans ettiğini biliyorum, yedeklere alarak sana büyük bir haksızlık etmişler."

Başımla onayladım. Eloisa'yı işte bu yüzden seviyordum. Bazı durumlarda bana destek olacak tek kişi o oluyordu çünkü. Benim için ikinci kapı gibi bir şeydi.

Cips sosuna bulanmış parmaklarımı yalayıp, tamamen temizlenmediğini fark ettiğimde usulca kalktım ve banyoya ilerledim. Bir müddet suyun akmasına izin verdim ve sadece sesini dinleyip lavaboda oluşturduğu görüntüye baktım.

Yanlış mı, yoksa doğru mu yaptığımı bilmiyordum, ama Dan'in haklı olabileceği ihtimali karnıma sanki bir yumru oturmuş hissi veriyordu. Belki de gerçekten hata yapmıştım. Belki de dansa yeterince önem vermiyordum. Müzikten git gide kopuyor, ve bunun farkına bile varmıyordum. Hatta bu biraz uzun süren bir heves bile olabilirdi. O zamanlar arkadaşım olmadığından bana eşlik etmesi için müziği seçmiş olabilirdim. Şimdi ise arkadaşlarım vardı, yalnızlık çekmiyordum, bu yüzden dansa ihtiyaç duymuyordum. Maymun iştahlı biri olduğumu düşündüm. Evet, öyleydim. Okuduğum kitaplar, dinlediğim şarkılar, izlediğim filmler ve diziler beni sadece kısa bir süre için oyalardı ve sonra zihnimde kalıntı bırakmayacak şekilde hayatımdan çıkarırdım onları. Sürekli olmadığı sürece her şeyi unutup, geride bırakırdım. Bilinçaltımda ne haltlar dönüyor, bilmiyordum, ama müziğin sadece bir heves olduğu düşüncesi omurgama keskin bir titreme salmıştı bile. Eğer öyleyse, bu kendime yapacağım hayatımdaki en büyük nankörlük olabilirdi.

Mükemmel Üniversite (Finalsiz Bırakıldı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin