Bölüm 4

2.1K 111 20
                                    

' Tanrım, lütfen hemen öleyim.'

' Tanrım, lütfen hemen öleyim.'

' Tanrım, lütfen hemen öleyim.'

Tanrı kesinlikle beni sevmiyordu. Hatta umrunda olduğumu bile sanmıyorum. Eğer umrunda olsaydım bir saniye içinde ettiğim milyonlarca duamın birini kabul ederdi.

Bize bakan gözler birer birer dağılıyor, benim gerginliğim de giderek azalıyordu. Ne kadar çok göz, o kadar az yaşama sevinci... Kendimi dış dünyadan tamamıyla soyutlayamağacağımı biliyordum, ama öylece sosyalleşemezdim de. Zaten sosyalleşmek de istemiyordum.

Artık kimse bana bakmıyordu, ama yine de kalbim hızla vücuduma kan pompalıyordu. Benim sorunum neydi böyle? Bir dakika, ben zaten başlı başına bir sorundum. Kocaman, ayaklı bir sorun.

Chace'e baktığımda, hiçbir şey yokmuş gibi etrafa gülücükler saçtığını gördüm. Ne kadar da rahattı! Bu gibi bir anı defalarca yaşadığından emindim. Tabi rahat olacaktı.

Çok geçmeden aralarında Taylor'ın da bulunduğu, dört, beş kişi yanımıza geldi.

'' Vay, tatil yaramış sana ahbap.'' deyip içlerinden biriyle beşlik çaktı Chace.

'' Tatil sana cidden yaramış.'' dedi bir başkası alayla. Bir yandan da beni süzüyordu. Biraz rahatsız olmuştum. Tabi, bir kas abidesi sizi süzerse siz de rahatsız olursunuz.

'' Chace, biraz konuşabilir miyiz?'' dedim sahte bir neşeyle. Demez olaydım. Hepsi birlikte bana bakıp, sanki anlaşmışlar gibi yarım ağız gülümsediler. Chace dışında. O fırtına öncesi sessizliğimi sezmiş olmalıydı. Ama çok geçmeden kendini toparladı ve cevap verdi.

''Tabi aşkım, hemen geleceğim. Sen git biraz eğlen.''

Aşkım mı dedi biraz önce bu bana?

Tamam Alyson, sakin. Sakin olmalısın. Daha fazla ilgi çekersin.

Tam ağzımı açıp bir şeyler söyleyecektim ki arkasını döndü ve diğerleriyle konuşarak uzaklaşmaya başladı. Korkak tavuk.

Ben de sap gibi ortada kalakaldım. Her zamanki gibi. Ama hoşnuttum. Yalnızlığı her zaman severim.

Müziğe kulak verdiğimde, Macklemore-Thrift Shop olduğunu anlamam uzun sürmedi. Klasik parti şarkısı işte. Şu an içimden topukluları fırlatıp, açılan eteğimi umursamadan deli gibi dans etmek geliyordu ama yapmayacaktım. En azından bu gece olmaz.

İzlediğim filmleri anımsadım. Genelde yalnız kız bir şeyler içmeye gider, başına kötü şeyler gelir, sevgilisi de onu kurtarırdı.

Benim bir sevgilim olmadığına göre, -en azından gerçek değil - yalnız başımaydım. Kendime dikkat etmem lazımdı ve yapacaktım da.

Rahatlamak için bir nefes aldım. Bu gece buradan normal çıkarsam, kendime bir japon balığı alacaktım. Evet, şu kocaman ve sevimli şeylerden. Japon balıklarından nefret ederim. Özellikle turuncu olanlarından. Küçük canavarlar.

Etrafa baktığımda en az kalabalık olan yer bardı. Oraya gidebilirdim.

Etrafımdakilerin bana bakmasına karşılık ben kimseye bakmamaya çalışarak ilerlemeye başladım. Topuklulara alışmıştım biraz, ama hala dengemi sağlamakta zorlanıyordum. Ben nasıl bu hallere düşmüştüm? Kahrolası acıma duygum... Eğer kabul etmeseydim şimdi mutlu mesut odamda olacaktım. Hem de kızıl şeytan olmadan.

Barmenden kokteyl istedim. Zaten sadece gazlı içecekler, meyve suyu ve kokteyl varmış. Barın neden bu kadar ıssız olduğuna şaşmamalı.

Gözlerim ister istemez Chace'i aradı. Çünkü burada tanıdığım tek kişi oydu. İlk defa gümbür gümbür müzik olan bir yerde canım sıkılıyordu. Gözümün önüne gelen saçı kulağımın arkasına attım ve kokteylden bir yudum aldım. Almamla yüzümü buruşturmam bir oldu. Tadı biraz acıydı. Bozuk filan mıydı?

O sırada yanıma biri oturdu. Göz ucuyla bakınca Chace olduğunu anladım.

''Tamamıyla saf değil, bizimkiler yine yapmış yapacaklarını.''

Saf değil mi?

İçinde ne olabilir ki?

Alkol...

Hemen bardağı masaya geri bıraktım. Biraz önce bilmeden alkollü içecek mi içmiştim? İlklerimin arasına bir yenisi daha eklendi. Ne güzel.

Artık Chace ile adamakıllı konuşmanın zamanı gelmişti. Derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım.

''Chace, bu minik oyunumuz daha ne kadar sürecek? ''

''O bana dönünceye kadar. ''

Gözlerimi devirdim. Onu aldatan biriyle neden tekrar barışmak istiyordu ki?

''İyi ama o başkasını tercih etti. O bir hata yaptı ve bunun cezasını senin kalbini asla bir daha kazanamamakla ödesin. Neden uğraşıyorsun ki? ''

''Anlamıyorsun Alyson. O çok güçlü ve tehlikeli biri. Ve lanet olsun ki onu seviyorum, anla işte.''

Bu kız kimdi ki Chace gibi birini peşinden koşturabiliyordu? Gerçekten merak etmeye başlamıştım.

''Tamam, nasıl biri bu kız?'' diye sordum merakımı gizleyerek. Gözlerini karşıdaki duvara dikip anlatmaya başladı.

''Benim yaşımda. Alev kadar kırmızı saçları, yemyeşil gözleri var. Aslen Fransız. Ve Amerikan kızlardan nefret eder.''

Son cümle aklımı başıma getirmişti. Eloisa... Aman tanrım bu Eloisa'ydı!

Bizim ırkçı kızıl!

Merhaba :D

Bu bölüm biraz kısaydı, farkındayım. Ama yarın en geç bu saatlerde yeni bölüm yayınlayacağım. Söz :D

Multimedia, Alyson :)

Oy ve yorumları unutmayın.. Hepinize bol kitaplı günler :*

Mükemmel Üniversite (Finalsiz Bırakıldı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin