Multimedia'daki Dan :)
Aniden arkamı dönmemle, birine çarpıp burun buruna gelmem bir oldu. Refleks olarak ikimiz de bir adım gerilemiştik. Fakat hesaba katmadığım şey arkamda devasa bir albüm masası olduğuydu.
Filmlerdeki sahneyi anımsayın. Kız tam düşecekken çocuk onu tutmak için kendi dengesini de kaybeder ve bum ! Biri birinin üstüne kapaklanır ve burun buruna gelirler. Ardından öpüşme sahnesi.
Gerçek hayata dön Alyson.
Böyle olmasını isterdim. Ne yazık ki gerçek hayattayız. O yüzden hisettiğim tek şey kıçımın yeri öpmesinden kaynaklanan keskin bir sancı oldu.
Lanet!!!
Acıyı hissettiğim an sıkıca gözlerimi kapadım. Suratımın muşmulaya benzediğine yüzde yüz emindim, ama bir de nasıl göründüğümle uğraşamazdım şu an.
Acıdan açılmaya direnen gözlerimi sonunda açabildim ve düşmeme sebep olan gerizekalının yüzüne baktım.
'' Senin sorunun ne ! '' diye bağırdım avazım çıktığınca. Herkesin bana bakması umrumda değildi. O kadar sinirlenmiştim ki dişlerim bir köpekbalığınınkiler kadar sıkı kenetlenmişti.
'' B-ben özür dilerim...'' diyordu ben masanın kenarına tutanarak kalkmaya çalışırken. Özür mü? Özür popomun acısını geçirecek son şeydi.
'' Ne halt yemeye arkamda dikiliyorsun?'' Diye ikinci kez bağırdım. O kadar hızlı kalkmıştım ki başıma ağrı girmişti.
'' Sadece bir isteğiniz olup olmadığını soracaktım.'' dedi dudağını kemirirken. Sakin ol Aly, nefes al. O sadece aptal bir satıcı çocuk.
'' Sen tüm müşterilerine arkadan sinsice mi yaklaşıyorsun?''
Ortamı o kadar berbat etmiştim ki marketteki herkes kaçmıştı.
Eğilip yere düşen iki albümü aldı ve bana verdi.
'' Kendimi affettirmeme izin verin. Bunlar müesseseden olsun.''
Dur bir saniye!
Beleş albümler!
Bu dünyadaki en beleşçi insanımdır ve hayır diyemeyeceğim tek şey bedava albümler, kesinlikle.
Elimi saçımdan geçirdim ve derin bir nefes alıp verdim.
'' Tamam, ben sadece Ed Sherran'ın 'X' albümünü arıyordum.''
Ah Ed, bana neler yaşatıyorsun.
'' Üzgünüm, sonuncusu da bu sabah sattık.'' dedi sahte bir üzgünlükle. Bu satıcıların yapmacık mimiklerinden nefret ediyorum.
'' Ama,'' hızlıca yüzüne baktım,'' Eğer size ulaşabileceğimiz bir adres, telefon ya da mail verirseniz geldiğinde haber verebiliriz.''
Başımla onayladım ve kasanın oradan aldığım boş bir kağıda hızlıca telefon numaramı yazdım. Verdiği poşete de albümleri koyduktan sonra marketin çıkış kapısına doğru ilerledim.
Tam çıkacakken '' Tekrar özür dilerim.'' diye arkamdan seslendi. Arkam dönük olduğu için gözlerimi devirdiğimi görmemişti. Yılışık şey.
'' Önemli değil. Ölmedim ya.'' diye iğrenç bir espri patlattım. Aslında bir espri değildi, ve sadece benim kıkırdamamla son bulmuştu. İşte berbat olduğum bir konu daha, espri anlayışım.
Caddeye çıktığımda her şey yerli yerindeydi. İnsanlar ellerinde deri çantalarla koşuşturuyor, araba kornaları kulaklarıma işkence ediyor ve hava kirliliği ciğerlerimi yakıyordu. Şehir o kadar büyüleyici görünmedi ilk kez. Şu an kendi bahçemde, kendi yetiştirdiğim bitkileri izlerken müzik dinlemek için böbreğini sat deseler satabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmel Üniversite (Finalsiz Bırakıldı)
RandomHayatım bu yere gelene kadar sadece danstan ve müzikten ibaretti. Ama insanların "iyi bir gelecek" dedikleri kavramı gerçekleştirmek için tüm hayatını elimin tersiyle bir kenara itmek zorunda kaldım. İstedim mi? Hayır. Zorunda bırakıldım. California...