Kafeteryadaki çalışana parasını ödedikten sonra ice tea şişelerinden birkaçını bana verdi ve kafeteryadan çıktık. Dan iyi bir çocuğa benziyordu, kafadengiydi. Bir de hip hop yapması bonus özellik gibi gelmişti.
'' Seçmelere katılacak mısın?'' Diye sordum. Bu soru hip hop yaptığını öğrendiğimden beri kafamı kurcalıyordu.
'' Dansa bir süre ara verdim.''
Cevabıyla birlikte ister istemez hayal kırıklığına uğramıştım. Ne düşünüyordum ki, dans eşi olacağımızı filan mı?
'Break dans tek kişiliktir cahil yaratık.' Dedi iç sesim. Ah, bugün cidden iyi değildim. Nasıl iyi olabilirdim ki, okulun ilk günüydü ve psikolojim bozuktu.
'' Sen?'' Diye sorduğunda hiç düşünmeden ''Evet.'' Dedim. Yasakları kırmak bizim işimiz.
Neden dansa ara verdiğini sormak istiyordum ve deli gibi merak ediyordum. Ama çok soru sormuştum, farkındaydım. En iyisi sorulacaklar listeme yeni bir maddenin daha eklenmesiydi.
Bizimkiler görüş alanıma girdiğinde Eloisa'nın başını Chace'e yaslamış olduğunu gördüm. Gözlerini kapatmıştı. Chace ise sanki özlem giderir gibi burnunu Eloisa'nın alev kızılı saçlarına gömmüştü.
Sanırım ufak bir ayrıntıyı atladım, Taylor kaşlarını hafifçe çatmış, onlara bakıyordu.
Bu çocuğun sorunu neydi bilmiyorum. Eloisa'nın anlattığına göre o Eloisa'yı terk etmişti. Ama şu anki bakışları hiç de arkadaşça durmuyordu. Sanki kıskanırmış gibi bir hali vardı.
Ama yine de aralarında her ne varsa bu beni ilgilendirmezdi. Eloisa yeterince güçlü bir kızdı, bu tür sorunları atlatmada bana ihtiyaç duyacağını sanmıyorum. Bu yüzden karışmamam en iyisi olur.
Yanlarına gittiğimizde her birine teker teker ice tea'leri verdik ve biz de oturduk.
''Limonlu mu? Böğğğ!'' Dedi tanımadığım esmer çocuk. Gözlerimi devirdim. Beğenmiyorsa gidip değiştirebilirdi, babasının eşeği yok burada.
''Ben şeftalili severim. Değiştirelim mi tatlı kız?'' Dedi bana göz kırparak. Gözlerimi elimdeki şişeye yönelttim. Şeftaliliydi. Gülümseyerek elimdekini ona uzattım.
'' Ben Paul. Sen de Alyson olmalısın.'' Dedi gülümseyerek. Tamam, aşırı tatlı olabilirdi, grimsi yeşil gözleri olabilirdi, ve her bakışı ölüp ölüp tekrar diriltebilirdi, ama asla ona o gözle bakmazdım. Bakar mıydım?
'' Kesinlikle bakarsın.'' Dedi aptal iç sesim. Bir insan bilinçaltından bu kadar mı nefret eder?
Karnıma yediğim dirsek darbesiyle kendime geldim ve birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım. Hadi, tahmin edim bakalım, bu dirseği kim attı?
Eloisa.
Eğildi ve kulağıma fısıldadı.
'' Napıyorsun Alyson, çocuğu gözlerinle yedin resmen.''
Duyduğum cümleden sonra beynimde şimşekler çaktı.
N-ne?
B-ben mi?
Şu an gözlerimi muhtemelen ki metre açtım ve bir orangutanınkinden farksız bir yüz ifadesiyle bakıyorum. Ve iç sesim bile kekeliyor.
'Uzaklaş burdan şapşal. Onu da mı ben söyleyeyim?' diyen iç sesime kulak verdim ve ilk defa mantıklı bir fikir yürüttüğünü fark ettim.
Evet, şu an yapabileceğim en doğru şey buydu. Kaçmak.
''Size iyi eğlenceler, benim şimdi gitmem lazım.'' Deyip hızla oturduğum yerden kalktım. Yine başıma ağrı girmişti. Lanet olası tansiyon.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmel Üniversite (Finalsiz Bırakıldı)
OverigHayatım bu yere gelene kadar sadece danstan ve müzikten ibaretti. Ama insanların "iyi bir gelecek" dedikleri kavramı gerçekleştirmek için tüm hayatını elimin tersiyle bir kenara itmek zorunda kaldım. İstedim mi? Hayır. Zorunda bırakıldım. California...