Eğer okulun birinci gününden daha kötü olan bir şey varsa, o da ikinci günüdür.
Herkes birbirine arkadaş bulup okula birlikte gider ama sen yalnızsındır. Ve sana tek yakın gelen kişi oda arkadaşın olsa bile hayırsızın tekidir bu yüzden sana okula giderken eşlik etmez. Seni de şu an tek ilgilendiren kaldırım taşlarının ayaklarının altından ne kadar hızla kaydığıdır.
Arkadaşa filan ihtiyacım yok benim.
Tabi canım, penguenler de kuzey kutbunda yaşar zaten.
Tamam belki birazcık olabilir, azıcık ama.
Ama her ne olursa olsun şu an yalnızım ve tek sorunum bu.
Kapalı kapıyı hiç çalmaya gerek duymadım çünkü içeride öğretmen olmadığına emindim. Yarım saat önceden hiçbir öğretmen sınıfa gelmezdi.
Sınıfa hiddetle girdiğimde tüm gözler bana çevrilmişti. Sanki felaket önemli bir şey konuşuyorlardı da ben bölmüştüm. Tekrar önlerine dönüp fısıldaşmaya devam ettiklerinde ben boş bor yere oturmuştum bile.
Kulaklığın jakını telefona takıp Rixton-Me and My Broken Heart açtım ve gözlerimi kapatıp dinlemeye başladım.
Dünya bu kadar basitti. Birkaç nota ve notalarla dile gelen ritim. Bu benim dünyamdı.
Sınıfa gelen tanıdık yüzle dikkatimi melodiden ayırıp ona verdim. Gelen Dan'di. Yüzüne baktım. Gülümseyerek bana doğru geliyordu. Gülümsemesine karşılık verdim ve kulaklığı boynuma indirdim.
'' Günaydın, yanına oturabilir miyim?'' dedi eliyle yanımdaki boş sandalyeyi göstererek.
'' Oturabilirsin, boş.'' Diye mırıldandım.
Bu cümleyi pek fazla duymazdım aslında. Kimse benim gibi bir sosyopatın yanına oturmak istemezdi.
'' Ee, naber?''
Sorduğu soruyla birlikte düşünürken ayaklarıma diktiğim gözlerimi ona yönelttim ve gülümsedim.
'' İyi. Çok sıradan.''
Gülümseme mükemmel bir gülümsemeyle karşılık verdi.
'' Çok tuhaf. Benimki de sıradan. Fazlasıyla.''
Tam gülümseyecektim ki telefonumun cebimde titremesiyle irkildim ve elimi arka cebime attım.
Bilinmeyen numara. Harika. Bir bu eksikti zaten.
Dan'in telefon ekranına yönelttiği boş bakışlarına aldırmadan telefonu açtım ve dünden tanıdık gelen o sesle karşılaştım.
'' Merhaba, dün size albüm ayırmamızı istemiştiniz... Ne zaman isterseniz gelip alabilirsiniz.''
Telefondan gelen sese karşılık kendimi tutamadım ve gülümsedim. Ses o kadar duygusuz ve robotik çıkıyordu ki... Sanki bu cümle için defalarca prova yapmış gibiydi. Kısacası oldukça tuhaftı ve ben tuhaf şeylere her şeyden çok gülerdim.
'' Tamam, bu akşam gelirim.'' deyip telefonu kapattım.
Dan'e tekrar baktığımda gözlerini masaya indirmiş boş boş bakıyordu. Biraz sosyal problemlerimden, biraz da müzik dinlemek istediğimden dolayı ona bir şey sormadan kulaklığı tekrar taktım.
***
'' Pek sosyal birine benzemiyorsun minik çömez.''
Neden ağız tadıyla yalnız bir okul sonrası geçiremiyordum ki... İlla bir aksiyon olmak zorundaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmel Üniversite (Finalsiz Bırakıldı)
DiversosHayatım bu yere gelene kadar sadece danstan ve müzikten ibaretti. Ama insanların "iyi bir gelecek" dedikleri kavramı gerçekleştirmek için tüm hayatını elimin tersiyle bir kenara itmek zorunda kaldım. İstedim mi? Hayır. Zorunda bırakıldım. California...