"Seninle paylaştığımız şey, benim için gerçekti. Eğer senin için de gerçekse, neden vazgeçtin?"
___________________________
Hyunjin'in gözleri yere düşmüş, kelimeleri sessizliği parçalayacak kadar yavaş ama keskin bir şekilde çıkmıştı.
"Felix... şu an hiçbir şey söyleyemem."
Sesi kırılgandı; titriyordu, ama gözlerinde garip bir kararlılık vardı. Yine de, bu sözler Felix'in kafasında yankılandıkça boğazında bir yumru oluşuyordu.
Felix, kalbindeki ağırlığı bastırmaya çalışıyordu, konuştu.
"Neden, Hyunjin? Bunca şeyden sonra, aramızda olup biten her şeyden sonra... Bir açıklama bile vermeyecek misin?"
Sesi hüzünle karışık bir umutla çatallaşıyordu. Felix, ona ulaşmaya çalışırken Hyunjin'in bakışlarında beliren duvarı hissetti, ama geri adım atmak istemiyordu.
Hyunjin, bir an başını kaldırdı ve göz göze geldiler. Felix'in o tanıdık bakışlarını bulmayı umduğu, sıcaklık aradığı gözlerde artık başka bir şey vardı; bir mesafe, hatta soğuk bir yabancılık. Hyunjin derin bir nefes aldı, yüzündeki ifadeyi iyice sertleştir.
"Felix..."
Dedi, gözlerini hafifçe kısmış, sesi ince bir buz tabakası kadar soğuktu.
"Seni... sevmiyorum artık. Geçmişte belki öyleydi, ama şimdi... değil."
Sözler, Felix'in yüreğine ağır bir taş gibi düştü. Zaman donmuş gibiydi; etrafındaki her şey bulanıklaşmış, sadece Hyunjin'in dudaklarından çıkan o birkaç kelime yankılanıyordu zihninde. Kalbindeki o tanıdık sıcaklık bir anda soğuyarak buz kesti; nefesi kesildi, gözlerinde acı parıltılarla Hyunjin'e baktı.
"Demek öyle"
Diye fısıldadı Felix, sesi çatallaşarak. Daha fazla konuşmak istemiyordu, daha fazla bu acının içinde kalmayı kaldıramazdı. Hızla başını sallayıp uzaklaşırken, boğazındaki düğümü zor da olsa bastırmaya çalıştı. Arkasına bile bakmadan adımlarını hızlandırdı, parkın loş ışıkları altında Hyunjin'in siluetini yavaşça geride bırakarak yürüdü.
Parkın girişine vardığında Jisung onu bekliyordu. Felix'in yüzündeki kırıklığı görünce tek kelime etmeden omzuna dostça bir el koydu. Sessizce onun yanında yürüdü, birbirlerine tek kelime bile etmeden eve döndüler. Jisung, Felix'i kapısına kadar bırakırken hafif bir tebessümle fısıldadı.
"Ne zaman istersen, buradayım, Felix"
Bu kelimeler, Felix'in üzerinde bir teselli değil, sadece yeni bir acı dalgası yaratmıştı. Yalnızlık, odasının soğuk duvarları arasında bile peşini bırakmıyordu.
Felix, odasında bir süre boş boş duvara baktı. Her şey bulanıktı; Hyunjin'le yaşadığı anlar, güldükleri o eski günler, şakalaşmaları... birer birer zihninde canlanıyor, sonra tuzla buz oluyordu. Yatağına kendini zor attı; gözlerini kapatmaya çalıştı ama uyumak neredeyse imkansızdı. Gecenin karanlığında, kırılmış bir kalp ve hayal kırıklığı içinde dalgalanan düşünceler arasında kaybolarak yavaşça uykuya daldı.
---
Ertesi sabah uyandığında, dün geceki anılar hala zihninde dolanıyordu. Kalbinde derin bir boşluk vardı, ama işine odaklanması gerektiğini biliyordu. Hızla giyinip hazırlandı, yüzünü soğuk suyla yıkadı ve dışarı çıktı. Ofise vardığında, işine gömülmeye çalıştı; hukuk dosyalarının arasında kaybolmak, düşüncelerinden kaçmak için elinden geleni yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belki Bir Şans Vardır? -Hyunlix
Fanfiction{Tamamlandı} Saf ve duygusal bir genç olan Felix- Felix'in zorbası olan Hyunjin- Hyunjin istemeden Felix'in başına dert açar ve bu sorunu hallederken Felix'e aşık olur. Ama Felix artık onu seviyormuydu ki? Hyunlix