!14¡

38 9 5
                                    

Felix cevap vermedi ve yürümeye devam etti. Kalabalığı aşıp iki lavabonun kapısına da açılan minik koridorun başına geldiğinde duraksadı. Gördüğü şey ile kalbi kırılmıştı.

"H-Hyunjin?"

________________________________

Felix Hyunjin'i başka bir kız ile burun buruna görmüştü. Bir anlığına olduğu yerde donakalmıştı. Kalbinin o an parçalandığını en derinden hissediyordu. Bir eli ile yandaki duvara yaslanmaya çalıştı. Aklından herhangi bir şey yapmak geçmiyordu. Gözleri dolmuştu. Her şeyin yoluna girdiğini düşündüğü bir zamanda dünyası başına yıkılmıştı. Kulakları sağır eden müziğin arasından, tek duyduğu şey kendi kırılan kalbinin yankısıydı. Boğazı düğümlenmişti. O an nefes almak bile zor geliyordu.

O an arkasından Jisung gelmişti. İlk önce Felix'i görmüştü.

"Lix, ne oldu?"

Daha sonra başını kaldırıp ileriye baktı. Hyunjin'i öyle görünce yüzünde belirtilemeyen bir ifade oluşmuştu. Öfkenin ve rahatsızlığın ağır bastığı, biraz da şaşkınlıkla karışmış bir duygu.

Felix elleri ile gözlerinde dolan yaşları sildi ve gece kulübünün çıkışına doğru hızlı adımlarla ilerledi. Burayı bir an önce terk etmek istiyordu. İçinde yaşadığı duygular oldukça karmaşık ve iç içe geçmiş durumdaydı. Hyunjin'in sarhoş olması olayın boyutunu değiştirmiş olsa da Felix'in hissettiği duygusal acı ve güven kaybı oldukça derindi.

Kulüpteki parlak neon ışıkların arasından çıkıp biraz yürüdü. Göz yaşlarına engel olamıyordu. Yanaklarından inen hüzün damlaları sokak lambalarından yansıyan ışıkla parlıyordu. Bir süre yürüdükten sonra yola odaklandı. Bir taksinin gelmesini bekledi ve yoldan geçen bir taksiyi durdurdu.

Taksi yardımı ile evine geldiğinde kapıyı kapatıp kilitledi. İçeri adım attığı gibi dünyası bir anda üzerine çökmüş gibi hissetti. Sessizliğin ortasında içinde biriken acı dışarı taştı. Kafası karışmıştı. Felix, olayın nasıl gerçekleştiğini ve bu durumun ne anlama geldiğini anlamakta zorlanıyordu. Doğru düzgün düşünemiyordu. Kapının anahtarını çevirdiği gibi salona girip tezgaha ilerledi. Elleri yaşadığı şoktan, duygusal acıdan ve üzüntüden titriyordu. Bardak dolabını açtı ve eline değen ilk bardağı kaptı. Tezgaha bırakıp cam sürahiden su doldurmaya başladı. Elleri hala titriyordu ve bu yüzden tezgaha da biraz su dökülüyordu. Bir eli ile sürahiyi tutarken diğer eli ile tezgaha tutunarak destek alıyordu.

Biraz su doldurduğunda cam sürahiyi tekrardan tezgaha bıraktı ve bardağı eline alıp suyu içmeye başladı. Birkaç yudumdan sonra bardağı bıraktı. Düşünmeye çalıştı. Düşündükçe gözyaşları tazeleniyordu. Yere eğilip oturdu ve dizlerini kendisine doğru çekti. Kendisini suçluyordu. Sessiz çığlıklarının arasında kendi kendine konuşmaya başladı.

"Benim suçum.. Onun sarhoş olmasına izin vermemeliydim! Onunla beraber gitmeliydim!.."

Yüzünü dizlerine gömdü. Telefonunun çalması ve titreşmesi ile elini cebine attı. Telefonun ekranına baktı. Jisung arıyordu. Boşta olan eli ile gözyaşlarını sildi ve derin bir nefes alıp telefonu açtı ve kulağına götürdü. Hıçkırıklarını bastırarak konuştu.

"Alo?"

"İyi misin?"

Jisung'un sesi endişeli çıkmıştı. Felix'in sadece iyi olduğunu duymak bile onu rahatlatabilirdi belki.

"Evet iyiyim, ne oldu? Neden arıyorsun?"

"İyi falan değilsin, Yanına geliyorum. Hyunjin de Minho'nun evine falan gitsin"

Belki Bir Şans Vardır? -HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin