Ertesi gün Hyunjin cesaretini toplayıp Felix'in kapısının önüne dayandı ve kapıyı birkaç kez sakince çaldı. Kapı açıldığında Felix'in yüzünde gördüğü soğuk ifade onu biraz ürkütmüştü.
______________________________
Hyunjin kapının açılması ile Felix'i gördü ve hemen konuşmaya başladı. Sesi mahcup bir şekilde çıkıyordu.
"Felix, konuşmam lazım. Lütfen bir kez olsun beni dinle.."
Felix'in sesi Hyunjin'in ses tonunun aksine daha sert çıkmıştı.
"Ne söyleyeceksin Hyunjin? Yine, yaptığının bir hata olduğunu mu?"
"Haklısın. Ne desem, ne yapsam bu gerçeği değiştirmeyecek ama seni gerçekten seviyorum. Bensiz olduğun saatler bana bir asır gibi geliyor. Bunun pişmanlığını yaşıyorum."
Hyunjin duygu dolu bir ses tonunda konuşmuştu. Tüm pişmanlığı ses tonundan anlaşılıyordu. Fakat Felix cevabını duygusuz bir tonda verdi.
"Pişman olmak yeterli değil. Bir daha sana nasıl güveneceğim? "
Hyunjin, Felix'in sertliği karşısında ne yapacağını bilemedi. İçindeki sevgi ile, Felix'in kalbine tekrardan dokunmaya çalışıyordu, ama buz gibi soğuk duvarlar karşısında çaresiz kalıyordu. Üzgün ses tonunda konuşmaya devam etti Hyunjin.
"Felix.. Sana dünyaları versem bile yetmez, biliyorum. Ama senden asla vazgeçmeyeceğim"
"İstediğin kadar dene, Hyunjin. Ama seni affetmemi bekleme. O hüveni tekrar kazanman kolay olmayacak."
Dedi soğukkanlı bir ses ile. Hyunjin sessiz kaldı, acısını içinde yaşayarak Felix'in kapısından uzaklaştı. Felix, kapıyı kapatıp sırtını yasladı. Derin bir nefes aldı. İçinde hala Hyunjin'e geri dönme isteği bulunsa da, kırgınlığı ve gururu bunu engelliyordu.
Gün boyunca Hyunjin Felix'e sürekli mesajlar atmıştı. Felix ise hepsini görmezden geliyordu. Çünkü, mesajları okumak bile içindeki yarayı açıyordu.
Hava kararmaya yakınken zil çaldı tekrardan. Felix minik adımlarla kapının önüne geldi ve dışarı seslendi.
"Kim o?"
Cevap yoktu. Bir daha seslendi.
"Jisung, Sen misin? Hyunjin?"
Cevap yoktu. Biraz dışarıyı dinledi. Hiçbir tıkırtı yoktu. Kapıyı açsa sorun olmazdı diye düşündü. Kapıyı araladı ve dışarı baktı. Kimse yoktu ama yerde bir buket çiçek vardı. Buraya kimin bıraktığı apaçık belliydi. Felix yere eğildi ve buketi eline aldı. Çok hafif bir gülümseme yayılmıştı yüzüne. Ama kısa sürelikti. Tekrardan içeri girip kapıyı kapattı. Salona geçip kanepeye oturdu ve çiçeklere göz gezdirdi. Daha sonra içine iliştirilmiş notu farketti.
"Felix, seni kaybetmekten çok korkuyorum. Lütfen bana bir şans daha ver. Seni her şeyden çok seviyorum. Sen benim her şeyimsin..."
Notu elinde tuttu. İçindeki öfke hala canlıydı, ama bu öfke aslında kırgınlığın bir yansımasıydı. Hyunjin'i affetmek istemiyor, onun bu kadar kolay kurtulmasını istemiyordu.
Ertesi gün hiç bir şey olmamış gibi evden çıktı Felix. Okula gidecekti. Biraz gülmesi gerekliydi sadece.
Okul bahçesine adım attığında hiç kimseye aldırış etmeden direkt sınıfa çıktı. Çantasını bırakıp kafasını sırasına gömdü.
Seslerin yoğunlaşmaya başladığı sırada kafasını kaldırdı. Sınıf arkadaşları yavaş yavaş sınıfa dolmaya başlamıştı. Bir kaç dakikaya okul zili de çalacaktı muhtemelen. Felix başını yan tarafa çevirdi. Hyunjin'in sırasına. Yoktu. Gelmemişti okula. İlk başta umursamamaya çalışsada içten içe merak ediyordu. Onun bu gidişatı hakkında hala kızgın ve kırgındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belki Bir Şans Vardır? -Hyunlix
Fanfiction{Tamamlandı} Saf ve duygusal bir genç olan Felix- Felix'in zorbası olan Hyunjin- Hyunjin istemeden Felix'in başına dert açar ve bu sorunu hallederken Felix'e aşık olur. Ama Felix artık onu seviyormuydu ki? Hyunlix