Sesin geldiği yere baktığımdan siyah bir arabanın palmiye ağaçlarının arasından hızla gittiğini gördüm. Zaman kaybetmeden plakayı ezberledim. Ellerim titriyordu ve ne yapabileceğimi bilemiyordum. Sahil tarafından,okul çıkış tarafı,yavaşça gelen polis arabasını gördüm. Polis ağabeyler sağı solu kolaçan ediyorlardı. Arabayı görür görmez: " Heyy! Ağabey,durun!"
"Evet canım, problem mi var?" "Polis ağabey,,33 SAA 20 plakalı araçta arkadaşım var. Zorla götürüldü." Kurduğum cümlenin ardından ellerim hala titrerken kendimi araca attım. Polis ağabeyler son gaz bastılar ve arkalarından sakin trafikte siyah arabayı buldular. Gayet hızlı idiler. Kim,ne isterdi ki Eslem'den?Araçlar hızlarını koruyor ve ardında birbirlerini takip ediyorlardı. Polisler başka birimlere haber verirken girdiğimiz yol ıssızlaşıyordu. Telesizlerden ses gelmez olmuştu. Telsizlerin bozulması ile birlikte karşı arabadan silah sesleri yükseldi,eşzamanlı polis arabasının tekerlekleri patlamıştı. Sağa sola yalpalanmıştı araba. Kenarda orman diğer tarafta bariyerler vardı. Bariyerlerin ardındaysa uçurum... Kurşunlar devam ediyorken arabayı kontrol altına almaya çalışan polislerden birine geldi kurşun...Ona yardım edip arabayı durdurmak isteyen diğer polis ağabey ise ani hareketinden dolayı kafasından vuruldu,araba bir ağaca çarparak durdu. Bir an başım döndü ve gözlerimi kapadım. Geri açtığımdaysa ön tarafta hayatım boyunca görebileceğim en korkunç görüntü vardı; Yol boyunca sağa sola yalpalanan aracın içinden kafamı koruyarak sağ kurtulmuştum. Bana ve arkadaşım için kendini feda eden iki polis... Korktum ve ne yapabileceğimi bilememeden gözyaşlarıyla ağır adımlarla hurdaya dönmüş arabadan çıktım. Çıkmam ile yabancı insanların belimden tutup beni çekmesi bir olmuştu. Burnuma bir bez dayanmıştı...