Ertesi sabah da yine okula yalnız gitmiştim İstemeden olmuştu ama derse 20 dakika geç kaldığım gerçeğini değiştirmiyordu. Yok yazılmıştım büyük ihtimalle. Sınıfa doğru yürürken sınıfa girmekten vazgeçtim. Derse geç kalmak, ene nefret ettiğim şeylerdendi. Hele bir de ciddi bir öğretmenin dersine denk geldiysem... Utanırdım dersin ortasında sınıfa girmekten. Aslında ciddi ve büyütülecek bir şey değildi . Fakat her insanın kendine açıklayamadığı korkuları olduğu gibi,benim de vardı."İçeri girebilir miyim?" dediğinde soğukkanlılıkla sınıfa almayan öğretmen tiplemesi...
Allah başa vermesin,deyip başımı kantinde oturduğum masanın üzerine gömdüm. Koca kantini turuncu-yeşil sandalyeler ve kantinci ağabey -ablanın sesi süslüyordu. Benden başka hiç öğrenci yoktu. Sonra masama doğru yaklaşan ayak sesleriyle doğruldum.
Masama kadar gelip siyah çantasını yanımdaki sandalyeye ve ardından karşıma oturdu. "Seni mi?" diye kalın sesiyle elindeki telefona bakarak konuştu. Gelen, ilk gün kantinin yerini sorduğum ve rüyamdaki iki kötü adamdan birinin aynı olan ağabeydi;Kolunu ısırdığım ağabey. Seni mi ?,diye soruşunu anlamamıştım"Efendim?" diye şaşkınlıkla sordum"Allah seni mi başa vermesin?" diye umursamazca tekrarladı. "Sen ,şu okulun ilk günü bahçede dolanan çömezsin değil mi?"dedi. Beni hayattan soğutan şu kelimeden gerçekten tiksinmeye başlamıştım""Lisede hep böyle sesleneceksiniz bana?" Dediğimde"Siz 2000 ve sonrası yok mu..." deyip küçümsemede zireye ulaşmıştı."Hayır seneye çok duymazsın" diye de devam etti. Çok saçmaydı,aramızdaki yaş farkı neydi ki küçümseniyorduk?
Karşımda tenefüs bitene kadar telefonla uğraşmıştı. Çok rahat biri gibiydi. Bir ayağını diğerinin üzerine yanlamasına koymuş,kendine dönük telefonuna "Haydi be!" diyerek bir şeylere kızıyordu. Teneffüs sonuna kadar o oyun oynamıştı,bense etrafa bakıp düşünmüştüm birçok şey.
Zil çaldığında çantasını yanımdan alıp tek koluna geçirdi. O kadar karşımda oturup da adımı dahi sormamıştı. Tam kidiyorken bari ben ona sorayım,diye düşünmüştüm. "Adın-" ,"Bana kısacası... Ağabey de." deyip merdivenlerden yukarıya doğru çıkmıştı.
Ardından saate bakmak için cebimden telefonumu çıkardığımda titremişti. "Neredesin ilk ders yoktun" diye yabancı bir numaradan mesaj gelmişti. Kim olduğuyla ilgili herhangi bir fikrim yokken sınıftan biri olabileceği düşüncesiyle çantamı takıp sınıfıma çıktım.
Yanıma-kapı eşiğinde- bir kız koştu. Okulun ilk günü biraz konuşmuştuk ama ismi hatrımda değildi. İlk olarak koluma girdi,sınıfın için doğru sürüklemeye başladı"Nerede kaldın? Niye geciktin? Bir şey mi oldu?" diyerek soru yağmuruna tutmuştu. Devamının gelmemesi için hemen cevapladım"Otobüs! O,gelmemişti de birazcık.." Şaşkınlığımı koruyamıyordum. Adını dahi bilmediğim bir kız koluma yapışmış,beni önemsermiş gibi sorular sormuştum . Ona garip bakışlarımı atarken "Aa,doğru. Sen adımı hatırlamıyorsun sanırım:Eslem ben. İyi geçinelim bundan sonra" tiz sesiyle kendini tanıtmıştı. O ders boş olduğu için onunla sohbet edip onu biraz da olsun tanımaya çabalamıştım. Gözüme iyi biri olarak görünmüştü...
Bir ay sonra
okulun ilk günleri gibiydi her şey.Hiçbir değişiklik yoktu. Gözlük hala bendeydi ve anneme yakalanmamayı başarabilmiştim.Gözlükler ise hala bende duruyordu. Alışmıştım gözlüğe. E tabi bir de verebilseydim sahibine muradıma erecektim.
Geçen zaman zarfında birçok yeni arkadaş edinmiştim. Kimi hanım hanımcıktı,kimi kendine zarar veren,kimi esprili,kimi kötü huylu,kimiyse hep test çözen tiptendi. Hepsiyle iyi geçinmeye çalışıyordum. Sevmediğim insanlarla arkadaş olmak bana eziyet olurdu. Seviyordum hepsini ama günden güne yakınlaştıkça tanıdığım Eslem onlardan biraz farklıydı. Henüz kötü bir şeyini görmemiştim. Belki de sevdiğim insanların kötü yönlerini görmemek istediğimdendi. Bilmiyordum.
Yaşlıca ,1.65 boylarındaki coğrafya hocamızaydı dersimiz. Tahtadaki asılmış harita üzerinden cetvelle gösteriyordu yerleri "O kısımda şu şu şekül giyinür,bu kısımda bu, bu şekül giyinür." Hocanın konuşmasını aralarında tekrar edip gülüyorlardı bizimkiler. Üzerine Melih de espiri yapınca Tarık,"Sen sus lan speys."(Space:boşluk) diye onu bozmuştu. Sınıftakiler buna da gülmüştü. O sırada Birnurparmağını kaldırmıştı,"evet Vahidenur söyle," (vahide:Bir) deyince hoca,bu sefer yine gülmüşlerdi. Tek gülmeyip sınıftakileri bu konuda kendimizden soyutlayan Eslem ile başımızı sıraya koyup aynı anda bir"of" çekmiştik.
Kızlar gülmeye devam ederken o sırada kapıyı tıklayan nöbetçi öğrenci sınıfa girmişti"Bir duyurum olacak;Okulumuzun düzenlediği İstanbul' a gezisi haftaya Cuma,fiyat..." Kağıttan okuduğu ilk cümle Eslem'le bana yetmişti. Konuşmasını bitirip giden öğrencinin hemen ardında zil çalmıştı.Bazı kızlar çığlık atmaya başlamışlardı.Birbirlerine sarılıyorlar,oldukları yerde zıplıyorlardı. Eslem'le kınayan bakışlarımızı atmıştık onlara.Normal bir genç kız lmak bu kadar zor muydu yoksa biz mi anormal kaçıyorduk?
Yan sırada Tarık Melih'e"Gidelim mi? Fena olmaz. Gezeriz hem." dediğinde Melih elleri cebinde ayaktaydı. Düşünür gibi yapıp tavana,duvara,önündeki sıraya uzun uzun baktı. Düşündü de düşündü. Gören de hayatının sorusu sorulmuş sanacaktı. Bir ara başını kaşıdı. Sınıf sessizleşmiş,bütün dikkat Melih'teydi. Fark etmiş olacaktı ki kendine gelmiş gibi başını salladı. Sınıfa yandan bir göz gezdirdi."Bir hafta sonra programım yok. Gidebiliriz"Yan taraftan Birnur "Ay, havanı yesinler." dediğinde kızlar yine gülmüşlerdi. Tarık da bunalmış bakışlarıyla başını salladı. Sonra kapının eşiğinde kısa boylu,güzel bir görünmüştü. Kantine gitmek için sınıftan çıkacağımız sırada "Şey,bana Melih'i çağırabilir misiniz?" diye kalın sesiyle sordu. Eslem el işareiyle Melih'i çağırdı. Ardından yine cool görünmeye çalışarak kapı eşiğine gelen Melih,kızı görür görmez "Yine mi bu kız!" diye bağırıp sınıfın karşısındaki erkekler tuvaletine kaçmıştı. "ne oldu ?" dediğimde soruma karşılık vermeden Meli'in arkasından"Duur!é diyerek koşmuştu. Allah bilir,yine ne yapmıştı...
Bir Hafta Sonra,
Annemlerden zorlada olsa izin koparabilmiştim.Annem telaşlı,babamsa tersine rahattı."Kızımız okulla gidecek endişe etme" diyerek annemi rahatlatmaya çalışıyordu. Annemse,anneydi işte...
Gec yarısında yola çıkmıştık.Tek otobüste bile boş yer bırakacak kadar az öğrenci vardı.Birkaç 12. sınıf en arkada 2'li koltukları doldurmuşlardı. Ortada ise tanımadığım öğrenciler vardı. En arkadaki turuncu-kahverengi dalgalı saç dikkatimi çekmişti. Kafamı kaldrıp baktığımda o uzun boyundan görünen kafayla karşılaştım.Yine telefonla uğraşıyordu.Şu "Ağabey"di. Geri yerime oturup Eslem ile sohbete daldım.
İki saat sonra bir dinlenme tesisinde durmuştuk. Eslem uyuyakalmıştı Herkes yavaş yavaş otobüsten iniyordu. Kimisi abur cubur almaya,kimisi lavaboya gidiyordu.Otobüs bir an sessizleşti;uyuyanlar dışında herkes çıkmıştı. Coğrafya hocası otobüse ön kapıdan girdi ve"Hadi herkes insin. Bundan sonra çok durmiyacaaz"dedi. Gözümü bir an açtığımda"Haydi kızım sende" dediğinde itiraz etemde indirmişti. Otobüsün ortasında durup arkaya doğru" Hadi oğlum sen de" dediğini inerken işitmiştim.Ardımdan bir adet kapşonunu başından geçirmiş bir ağabey göründü. Bir aydır her üst kata çıktığımda,göremediğim,bulamadığım şu ağabey... Tesisin en ucundaki banka doğru yürüyüp oturdu.Arkasından gidip gözlükten kurtulabilirdim. Ama gidememiştim. Belkide tekrar bağıırmasın istiyordum. Ağır,uykulu adımlarla tesisin içine doğru yürüdüm. İçerisi klasikti. Hediyelik eşyalar,gıdalar,oyuncaklar bulunuyordu. Onlarla oyalandım.
Onun Ağzından:
Oturduğum yerde telefona daldım. Nereden çıkmıştı gezi? Evden uzaktaydım zaten. Bir de şu "sosyalleştirme" çabasıymış!
Başımı kaldırıp az ötedeki otobüse bindim. Henüz dolmuş olmalıydı. Ses için için yiyordu beynimi. Sessizlik ne bulunmaz bir şeydi...
Feride'den devam:
Farları yanan otobüse kapşonlu ağabein bindiğini görmüştüm. Arkasından koşup kendimi otobüse attım. Eslem başına hırkasını çekmişti yanınaysa başka biri oturmuş aynı şekilde uyuyr vaziyetteydi. İlerideki tekli koltuğa oturup kapattım gözlerimi.
Otobüs yavaşlamış,seslilik artmıştı. Gözlerimi araladığımda kapşnlu abi başımdaydı. Otobüs tamamen durmuş insanların çoğu uykuda çoğu park yerinin etrafındaydı.birden bağırdı "Çömez yalnış otobüsteyiz!"