Çıkış

36 4 0
                                    

Kapanan telefonun ardından uzunca bir süre donakalmış duvarla bakışmıştım. Benim babam bir katil değildi. Hayır,o sadece doktordu. İyileştirme için vardı. Hem nasıl ölen bir insan tekrar ölebilirdi? Yoksa yine mi yalandı söyledikleri?

Biraz olsun kendi toparladığımda saat  olmuştu. Bu olaydan anne-babama bahsetmenin beni ne denli etkileyeceğini düşünüyordum yalnızca. Hem.. Babama iftira atmıştı o kız! Acımamalıydım. Hatta bu iş polise kadar gidebilirdi de... Başımı yastığıma koydum. Horozlar ötmeye başlamışlardı bile.

Sabah okula binbir türlü karasızlık ile vardım. Hava öylesine kasvetliydi ki. Güneş dünya ile kavga etmiş,küsmüş, şimdi de in tutuyor gibiydi. Kişileştirmem biraz abartı olabilirdi tabii. Ders kimyaydı. Okadar uyumaya çalıştığım zamanlar aklıma geldikçe deli oluyordum. Kimyada ise göz kapaklarım kalkmamak için bana meydan okuyorlardı adeta. Zil sesiyle uyandım. Sınıfta im var kim yok hiç bakmamıştım. Ama bu sefer tanıdık bir ses dolduruyordu sınıfı. Başımı sağa döndürdüğümde o ,artık bakamadığım,suratla karşılşmıştım. Gözgöze geldiğimizde atabildiğim en anlamsız bakışlarım onun üzerindeydi. Onun bakışları ise kızgındı. Ardından başını kapıya çevirdi. O sırada sınıf boşalmıştı niyeyse...

Kapıda Berk vardı. Boş sınıftan içeri girerken bir an olsun gözünü üzerimden ayırmamıştı. Elleri cebinde yanıma kadar gelmişti. Önümde durdu."Eslem kapıyı ört." Eslem derhal kalktı ve kapıya yöneldi.İçimde bakışlarım kadar en ufak bir his yoktu. Halbuki karşımda turuncu saçlı biir sırık bana alaycı ve korkutucu bakışlarını atıyordu.

Eslem Berk'in yanına kadar gelip durdu,kollarını birleştirip tiksinç bakışlarıyla yöneldi bana lakin söze ağabeyi başladı"Feride,seninle konuşmuştuk değil mi?" dediğinde dilimi yutmuş gibi suratına baktım. O an tek bir kelime etsem ağlayacakmışım gibi geliyordu . Cümlesine devam etti:

-Sen ve ailen nasıl oldu bilmiyorum,girdiniz hayatımıza.

-Ailem?

-O her şeye burnunu sokan "babacığın". İşimize karıştı-

-Bela mısınız siz?

-Oldukça...

-Peki dün ölen?

-İsimsiz kahramanımızın kardeşiydi(!)

Şaşkınlıktan ağzım açık kalırken Eslem'e döndüm. Soru soran bakışlarımı gönderdiğimde,

-O zaman hala yaşıyordu.

-İyi oyuncusun... 

Gülüşmelerin ardından hışımla ayağa kalktım. 

-Beni daha ne kadar kandıracaktın Eslem?! 

dediğimde sağ elinin işaret parmağıyla göğsüme doğru sertçe dokununca dengemi kaybedip tekrar oturduğum sıraya düşmüştüm.

-Biir,bana abla diyeceksin. Aramızda tam 10 yaş var. İki,artık sorgulamaycaksın ve üç: Ferit ile konuşmayacaksın. Eğer konuşursan senin ve ailenin adı çıkar 9'a indiremezsin 8'e söyleyeyim...

Bütün bu saçmalıklar arasında anlayamadığım birçok şey vardı. Eslem o boyla kesinlikle 24 göstermiyordu. Belki de yine yalan söylüyordu,inanmamalıydım. Neden ailemi suçladıklarına da anlam veremiyordum. Ne yapmış olabilirlerdi ki? Dayanamayıp sordum,

-Niye ailemi suçluyorsunuz?

Bir adım geride duran turuncu saçlar dibime kadar gelmişti yine. Sonra bağırmaya başladı,

-Eğer baban işimize burnuna sokmasaydı Ferit'ten de kurtulacaktık.Ne diye o cehennemden çekti ki Feride üveyini!

-Babam, ne yaptı?

-Şöyle izah edelim küçük;baban bizim ne haltlar yediğimiz kendince öğrenmiş. Bir şekilde de siyah odadan kaçırmış.Bizim yapmayacağımız şeyi yapıp Üvey'in ölümüne sebep oldu.Ki hoş işimize geldi...

-Eslem,acaba düşünüyorum da, bu ezik Üvey'in ikizi filan mı?

yine gülüşüp beni sinir etmişlerdi. Üvey diye kast ettikleri kız bana benzeyen diğer Feride idi. Babam bana onu kurtarmaya çalıştığını söylemişti. Lakin nasıl oluyordu da polise bildirmeden tanımadığı bir kızın hayatını kurtarmaya çalışıyordu? Bir bildiği olmalıydı. Lakin... Kız sonuç olarak ölmüştü.

Zil sesiyle turuncu kafa sınıftan çıktı ve Eslem yanımdaki sıraya geçerek oturdu. Sınıf yavaş yavaş doluyordu. Sınıfın sesi kulağıma değmeden geçiyor gibiydi. Sağır olmayı öylesin istemiştim ki o ana. Soluma baktığımda bana "Sınıftaki gerzekler dua et çakmasın bir şey. Bu arada kapalı tut o ağzını. Eğer ailene veyahutta polise anlatmak gibi saçmalıklar yaparsan,siyah odayı boylarsın. Orasını iyi bilirim. O odaya girenlerin sonunu söyleyeyim mi? Ölüyorlar."

Ne saçma sapan konuşuyordu bu kız böyle! HZ. Hamza'nın"Gözümün gördüğü hiçbir şeyden korkmam." dediği gibi cesurca birkaç şey söylemek istedim yanımdaki bedene. Sonra düşündüm;Nefesim boşuna tükenmiş olurdum en fazla.Önüme dönüp konuşan hocayı izlemekten başka hiçbir şey yapmamıştım.  Babama anlatmalı mıydım,ona bazı şeyleri sormalı... Annemden gizli tutsa mıydım ki? Ya rüyam? Sanki farklı şekilde çıkıyordu karşıma gördüklerim. Peki ben ne düşünmeliydim. Düşüncelerim yine umarsızca ele geçirmişti bendimi.

Üç SaatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin