Sabah okul için hazırlandım. Formalarım rüyamda gördüklerimle aynı değildi. Yalnızca kafamda kurgulamış olduğum şeylerin bilçaltımdakilerle olan karışımıydı rüyadakiler. Şoku atlatmış gibiydim.
Gerçekle rüyayı ayırabiliyordum.Takunyalar annem ve babamın yaptıkları bir geziden almış oldukları hatıraymış. Ev yerleştirirken de oraya koyuvermişlerdi. Geri kalanıyla hala bir iilişki kuramıyordum tabii
...
Hazırlandıktan sonra aşağıdan annemin"Kızım haydi in artık!" bağırışıyla irkildim. Heyecandan parmak uçlarım buz kesmiş,karnımda bir ağrı oluşmuştu. Başörtümü kafama dolayıp hızlıca merdivenlerden indim. Annem ayakkabısını giyerken aynı zamanda beni de süzüyordu. "Kızım, Eteğim daha ne kadar yukarı çıkabilir diye mi uğraştın iki saat acaba?(!)"
Annemin ikazıyla gözüm eteğime kaydı: çekebildiğim kadar yukarı çekmiş,hırkamı boğazıma kadar fermuarını kaldırmış,içimdeki okul üstünün görünemez hale getirmiştim. Hiçbirinin de farkına varmadan yapmıştım. Başörtümün bir yanı başımın üzerinde bir yanı ise aşağıya doğru gitmişti. Açıklama bekleyen anneme döndü gözlerim" Vallahi heyecandan dolayı olmuş" şirince gülümsemeye çalışarak eteğimi indirip,dizimin hizasında,hırkamı çıkarıp tekrar giydikten sonra" Şalımı arabada yaparım. Haydi,çıkalım." deyip kapıya yöneldim.Okula geldiğimizde arabadan yavaşça çıktım. İlk defa okul görmüş biri gibiydim. Öylece dalıp gitmiştim okula. Fazla tanıdıktı duvarları,kapısı,giriş kısmı... Rüyalarımdaki ile aynıydı! Ağzım açık bakıyorken annem de kolumda dürtükleyip"Yürü kızım. Ne hülyalara daldın öyle?" diyerek kızdı. Aslında,annemin de ilk günüydü okulunda. Neden bu kadar sakin davrandığını hiç anlayamamıştım. Sanki önceden de burada çalışmıştı. " Anne,heyecanlı mısın?" diye sorduğumda annem yine umursamaz yüz ifadesiyle beni süzdü. "Haydi,çok konuşma da sırana geç bakıyım. Öğretmeninim ben senin. Okul sınırları içinde anne yok. Anlaşıldı mı?" Ah, annem neden böyleydi ?gerçekten ciddi bir insan olduğu söylenemezdi! Belki de ciddi biri olarak başlayacaktı okuluna. Bilemiyordum.
Okul bahçesi pek tanıdık gelmedi. Normal sıra yoktu bahçede. Birbirlerini önceden tanıyan öğrenciler taraf taraf gurup olmuştu. Annemin yanına gidecek oldum. Annem çoktaan kaybolmuştu. Bahçenin ortasında dikilmemeye karar verdim. Kantinin nerede olduğuna baktığımda bahçede kantine benzeyen bir yer yoktu. Yalnız başına yanımdan geçen bir ağabeye sormak için çevirdim ve seslendim"Abi bakar mı-" ."Yok artık"diye içimden bir çığlık attım. Bana yüzünü dönen yakışıklı abi, kolunu ısırdığım kötü adamdı. Gözlerine,yüzüne baktığımda aynısıydı. Bir tek mafya adamı kıyafeti gibi şeyler giymemişti. Rüyamdaki gördüğüm ela gözlü ağabey... Oydu!
"Bana mı dedin çömez?" diyerek bir soru yöneltti. Öyle şaşırmıştım ki... "Şey...Kantin nerede?" titreyen sesimle zar zor sormuştum. Ağzım hala kapanmıyorken, yüzüme bakmadan umursamazca cevap verdi: Eliyle okulun iç kapısını gösterdi. "Kantin içeride,sol taraftan aşağıya ineceksin. Ama tören var içeri almaz hocalar." Hala ufo görmüş köylü gibi suratına bakıyorken iki adım yaklaştı ve""Sorun mu var? Ne bakıyorsun öyle?" diye kaşlarını çatıp bakmaya başlamıştı. Kendimi silkip,"Ha şey.. Sağ ol ağabey." dedim ve hızla arkamı dönüp okulun ağaçlarının bulunduğu yere yürürken arkamdan "Şu çömezler yok mu..." dediğini işitmiştim. Ne kadar yaş olabilirdi ki aramızda?
İyiden iyiye ter basmıştı haliyle. Üzerimdeki ince lacivert hırkanın fermuarını açıp ellerimi yüzüme doğru salladım. Büyük ihtimal kızarmıştım. Karşımdaki yeşil boş banka oturdum. Uzun bir nefes verdikten sonra şoku atlatmış gibiydim. Taaki kafamı çevirip solumdaki siyah kapşonlu ağabeyi görene kadar...
Ağzım az önceki gibi tekrar kocaman açılmıştı. Şok içinde bir şok daha! Şoksepşın. Gözlerimle kapşonu ve ardındaki yüzünü incelemeye çalışıyordum. Minibüste oturan ağabeyin aynıydı. Gözlükleri de öyleydi. Hadi canım bu da o olamaz ya!
Ona dalmış gitmişken aniden başını çevirip kızgın bakışlar atmıştı. Yüzünü incelememden rahatsız olmuş gibiydi.Gözlerimi yavaşça yere doğru indirip önüme bakmaya başladım. Lakin 30-40 cm uzaklıktan bana bakan bir çift göz var gibiydi. "Ne oldu, neden baktın?" diye kızgın,kalın sesiyle yüzüme bakarak konuştu. Ne diyebilirim diye düşünürken o tekrar konuştu"Çömez! Ne bakıyordun?" Bu okulda büyükler neden hep şu "çömez"lafını kullanıyordu ki sanki." " Sensin çömez." diye bağır-... Hayır tabii ki bağıramazdım. Yalnızca söylenmiştim. Söylenişimi de duymuş olacaktı ki "Bir çiftdikişe bunu söylemen garip." Diye alayla söylediğinde tekrar kızarmış olmalıydım. Daha fazla uzatmamak için " Ben sadece birisine benzetmiştim. O kadar.Gözlükler güzeldir. Severim de..."
Neden gözlüklerden bahsettiğimi bilemedim. Tekrar utançla başımı önüme çevirdim. Birkaç dakika sonra omzuma biri dokunmuştu. Başımı tekrar çevirdiğimdeyse siyah çerçeveli gözlüklerini bana uzatmış umursamaz tavırla bakıyordu. "Al, senin olsun." diye elime tutuşturuverdi siyah kareçerçeveli gözlüğünü. Ve ardından banktan kalkıp sıralar arasında kayboluverdi. "Bunu ne yapacağım ki ben" diye söyleyememiştim yalnızca...
Arkasından hemen banktan kalktığımda annemin kolumdan tutup çekmesiyle sarsılmıştım"Kızım haydi sırana" diyordu her bir yanda duran öğrencilere "Sen de kızım haydi, çabuk olun!" Annemin sürüklediği sırada durdum ve yine annemin aniden ortadan kayboluşuna şahit oldu gözlerim. Önümde iki kız sohbet ediyordu. Ve arkamda da yine iki kız vardı. elimdeki gözlüğü fark ettiğimde ne yapacağım bununla diye düşündüm. Gözlük, gözlüklü bir insan için önemli olmalıydı. Denemek için taktığımda hiçbir fark olmamıştı . Numarasız bir gözlük, neden takılırdı? Anlayamamıştım.
Yoksa ,gözlerim mi bozuktu da numarasını bulmuştum...
...