Ağlamaktan şişen gözlerim,korkudan ne yapacağını bilmez aklım ve hüznün sömürdüğü kalbim ile yine bir odadaydım. Daha genişti ve koltuklar vardı. Koridorda yürüdükten sonra bu odaya getirilmiş ve koltuğa oturtulmuştum. Uzun adam, başörtümü diğer odadan getirmiş,bana ekmek vermişti. Daha yüzünü bile görmemişken,tek kelime konuşmamışken ben uyurkende gitmişti. Arkadaşımı neden öldürdüğünü merak ediyordum. Düşüncelerim beni ben onları kovalarken uzun adam geldi , önümdeki koltuğa oturdu ve ben bir şey dememişken başladı söze:" Eslem bir katil." Şaşırmamın karşılığı kahkaha atmaya başlamıştım. Uzun adam ciddiyetini koruyarak yere bakıyordu. Gülmeyi kesip onu savundum:"Ama o iyi birisi. Birisi idi..." " Hayır, sandığın gibi biri değildi. Sizden 18 yaş büyüktü. Sahte kimlik çıkardı. Amacı ise sınıfınızdaki bir kızı öldürmekti. Adıı... Hıh! Kızın adı da Feride imiş. Eslem azılı suçlulardan ve birçok leşi var . Öyle acımasız ve ustaydı ki... para karşılığı üç yaşındaki bir bebeğin önce bakıcılığını yaptı ,daha sonra ise bebeğin annesiyle arkadaş oldu. Kahve içtikleri bir sırada ise kadını zehirleyip sırra kadem basmıştı. Eslem'in sayısız estetiği vardı. Her zengin insanın katilliği için verdikleri para kadarını da estetiğe yatırırdı. Anlayacağın iyi biri değildi." Uzun adamın netlik belirten soğukkanlı sesiyle anlattıkları filmlerdeki ile aynıydı,lakin şuan gerçekti."Bana neden sarılıp ağladı? Neden dilini kestiniz?" " Ben sonradan geldim buraya senden haberim yoktu. Emin ol sana sarılması sırf çıkarı içindir. Dil konusu ise; gerçekten kesilmiş ve kesen adam akıl hastası. Ben ise eski polisim. Sizi arkaya saklayan adamlar şuan nezarethanedelerdir. Bu bölümü polisler bulamamış olmalılar. Eslem'i öldürmem de eski mevzulara bağlı . " " Peki şimdi ne yapacağım?" "Sana zarar vermeyeceğim. Ama seni ailenin yanına da götüremem. Her nereden geldiyseniz,şehir dışındasın. Ben sadece seni dışarı çıkaracağım. Kendi başının çaresine bakacaksın. Ha bu arada,beni görmedin,beni bilmiyorsun. Ona göre..." Kafamı sakince sallayıp ayakkabılarımı giydim. Yavaşça kalktım. Benimle birlikte kalkan uzun adam ile karanlık odadan ışık vuran tarafa,açık kapıya,doğru yürümeye başladık. Köpekler etrafı sarmıştı. Bana"iyi şanslar küçük kız!" dedi. Yürümeye devam ediyorduk. Uzun adamın yanımdan gitmemesini istiyordum. Köpekler oldukça gözümü korkutuyorlardı. Sağıma döndüğümde ise sözünü bitirip kayboluveren uzun adam yerine irice siyah bir köpek vardı. Göz göze geldiğimizde elim kolum bağlanmıştı. Korkum üzerine havlamaya başlayan köpek yaklaşıyordu. Büyüklerin sözü aklıma geldi:"Havlayan köpek ısırmaz." lakin bu söz tesir etmiyordu bu vaziyette. topuklara kuvvet deyip koşmaya başlamıştım. Köpek bir iken üçe katlandı,arkamda bir sürü köpek ile koşmaya başladım. Yol ıssız,hava soğuk,güneş yerine ise bulutlar vardı. Issızlığı dolduran havlamalar devam ederken gördüğüm bir camiinin içine dalıp kapıyı kapatmıştım. Ardından camiinin içine girip beklemiştim. Etrafta taraf taraf serilmiş seccadeler, namazlağanın uçlarına konmuş renkli tesbihler vardı.
Ne zaman camiiye geldiğini bilmediğim müezzin birden "Allahuekber" dedi. Sessiz ortamı bozan, namaza çağıran ezanı okuyan bu müezzin hangi vaktininkini okuyordu? Camdan usulca başımı çıkardığımda sabah vakti olduğuna emindim. Bulunduğum yerden kalkıp camii kapısına çıktım. Köpekler çoktan gitmişti. Müezzin ise ezanı bitirmişti. İmam namaz için içerde dururken yaşlı iki amca camiiye doğru geliyorlardı. Amcalar yaklaşınca camiiden aşağıya inmeye karar verdim. Diğer namazlarım geçmişti en azından sabahında geçmesini istemezdim. Aşağıya yavaşça inerken birden ayağımın takılmasıyla büyük bir gürültü içinde yere kapaklanmıştım. Herkesin gözü beni bulduğunda müezzin ağabey yanıma gelip kalkmama yardım etmişti. Arkadan gelen yaşlı amcalar dikmiş gözlerini bakarken imam şefkatli sesi ile"Kızım,neden buradasın Nasıl girdin içeriye?" Kafamı yavaşça kaldırdığımda herkesi bana bakar bulmuştum. "B-ben kaçtım. Kaçırıldığım için. Köpeklerden. Onlar kovaladı..." hiçbir şey anlamamış gibi suratıma bakıyorlardı. "Daha fazla gitmeyelim üzerine. Namazdan sonra seninle ilgileniriz. Sen de namaz kılmak istersen dışarıdaki bayanlar için olan bölümden abdest alabilirsin" imam sözünü bitirdiğinde kafamı sallayıp dışarı çıkmıştım. Ayakkabilarımı koyduğum yerden aldım ve arkasına basarak abdesthaneye doğru yürüdüm. Hızlıca saatimi ve başörtümü çıkarıp abdestimi aldıktan sonra camiiye koştum ve kadınlar bölümüne geçerek cemaati yakaladım. İçeriye girdiğimde içerisi oldukça kalabalıktı. Abdest aldığım sırada gelmiş olmalılardı. İmam dua etti ardından da islam ile ilgili bazı şeyler anlatmıştı.
Cemaat dağıldıktan sonra imamın yanına gidip sadece evime gitmek istediğimi söylemiştim . Başıma gelenleri anlatırsam uzun adamın da başını belaya sokabilirdim. İmam ise düşündüğümün aksine konuyu eşelemeden beni evine götürüp çocukları ile tanıştıracağını söylemişti. Uzun adam kurtarmış,imam yardım etmişti. Tek isteğim ailem ve evimdi...İmam amca içeride birtakım işlerini yaparken saatimi abdesthanede unuttuğumu fark ettim. Geri dönüp giderken bazı sesler geldi kulağıma;Koşma sesleri gibiydi. Aldırış etmeden yürümeye devam ettim. Abdesthanenin etrafı toprak beton karışımı bir zeminle çevriliydi. Küçük taşlar ise ara ara görülüyordu. Canı sıkılmış küçük bir çocuk gibi ayağımı ses çıkarır şekilde sürüyerek yürümeye başladım. Adımlarımı daha da yavaşlatmıştım. Stres atma yöntemi gibiydi. Hiçbir şey umrumda değilmişçesine.. Hatta öyle ki;büyük bir olay çıksa dahi hiç tepki vermeyen,istifini bozmayan dedeler gibi hissettim kendimi. Yürürken iki ayağıma da bir şeyler batmaya başladı. Abdesthaneye girince iki ayakkabımı da çıkarıp ayağıma takunyaları geçirdim. Saatimi de unutmamak için hemen taktım. Çamur olan ayaklarımı yıkarken iki el patlama sesiyle irkildim. Dışarıya koştuğumda duvarın ardından iki kişinin sesi geliyordu. Eğilip bakmaya cesaret de edemiyorum. Konuşmaları.şöyleydi:" Abi Eslem öldürülmüş." " Ne! Ha... Böyle işin ... Şu aptal kızı bul da gidelim." Korkudan ne yapacağımı bilemezken kaçmayı en güzel çözüm olarak buldum. Abdesthanenin arkasına yavaşça yürürken bu sefer köpeklerin sesleriyle yine irkildim! Neydi bu köpeklerden çektiğim! Korkudan gözlerimi kapatmıştım sesi duyunca. Ama açtığımda karşımda başka türden iki köpek vardı!
Ağzımı açıp avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum. Ağzımı sonuna dek açtım. Bağırıyorum sanıyorum. Ama ses çıkmıyordu. Bu nasıl olurdu? Gözlerimi kapadım. Karşımda dikilen adamlar bana dokunmuyorlardı. Yanlızca gözlerime odaklanmışlardı. Açtığım gibi geri kapattığım gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Yavaşça yana bir adım attım. Kollarını oynatmışlardı tutacak gibi. Sonra kendilerine gelir gibi oldular. Yine de fırsattan istifade camiinin etrafından dolandım ve yolun karşısına geçtim. Şanslıydım. Hemen önümde bir minibüs durdu. Kendimi arabaya atıp"Ağabey durma bas gaza." diye bağırdım. Şoför ağabey anlamaz gözlerle bana bakıyordu. "Ben geçeyim mi oraya?" diye bağırdığımda araba çalışmıştı. Minibüse bir göz attığımda arka koltuklar boştu. yalnızca başına siyah bir kapşon geçirmiş gözlüklü bir genç vardı. En arka koltuğun sağ en kenarına pusmuş oturuyordu. Garibime gitmişti lakin yalpalanan minibüste daha fazla dikilemezdim ve yanımdaki koltuğa oturdum hemen.
Koştuğum ve korktuğum için kalbim deli gibi atıyordu. Camdan dışarıya baktığımda camii ile aramızda 100-150 metre kadar ara açılmıştı. Ama siyah bir jip hala oradaydı. Önüme dönüp başımı ön koltuğa yasladım ve öylece yere baktım. Ayaklarım! Takunyalar vardı. Nasıl bir şeyin içine düşmüştüm ben böyle? rüya gibiydi her şey...
Gözlerim hala ayaklarımdayken şoför sordu"Bayan siz nereyeydi? Ücreti alalım." Sahi,nereye gideceğimi bilmiyordum. Can havliyle binmiştim. Elimi cebime koyduğumda param olmadığını fark ettim. Çantamda cüzdanımda kalmıştı param.Yavaşça kalkıp şoförün yanına ilerledim "Şey... Ben aceleyle bindim. Cüzdanım yanımda değil-" Şoför arabayı aniden durdurup suratıma doğru öyle kızgın bakışlar atmıştı ki, suç işlesem polisler bile daha yumuşak bakardı. "Bilirim ben senin gibileri... İn çabuk arabadan! Hep cüzdan meselesi öyle mi? İn. Sabah sabah bozma sinirimi. Bir de bön bön bakıyor... İn!" öyle çok bağırmıştı ki donmuş kalmıştım...