16

219 32 27
                                    

"Efendim, gerçekten gördüm, alınları birbirine dayanmıştı. Aralarında bir şey var," diye nefes nefese konuştu, karşısındaki adamı ikna etmeye çalışıyordu. Elindeki kanıtı kaybetmişti; üstüne üstlük yakalanma riski de vardı. Tüm bu durumların yarattığı adrenalinle soluğu hemen patronunun yanında almıştı.

Odasındaki sessizliğin içinden gelen cızırtılı bir sesin ardından, Taehyung'un babası, ağır ağır başını kaldırarak adama baktı. "Ne diyorsun sen?" diye sordu, sesi alaycı ve sakin, ama gözlerindeki tehlikeli parıltı saklanamayacak kadar keskindi.

Ajan, korkusunu gizlemeye çalışarak devam etti. "Taehyung ve Jungkook... Onları  yakından izledim. Yakın temas halindeydiler. Aralarında sıradan bir iş ilişkisi olmadığına eminim."

Taehyung'un babası, ajanın getirdiği bilgilere dikkatle kulak veriyor, yüzündeki sert ifade her kelimeyle biraz daha soğuklaşıyordu. "Bu kadar emin misin?" diye sordu.

Ajan, bir an duraksadı, ama patronunun öfkesinden korkarak hızla başını salladı. "Evet, efendim. Şüphem yok. Aralarındaki gerilim gözle görülür bir şekilde artıyor. Beni yakılayacaklardı hatta son anda kurtuldum."

Taehyung'un babası, derin bir nefes aldı, bakışlarını kararlı bir şekilde ajana çevirdi. "Bu işi kimseye sezdirmeden halletmenizi istiyorum," dedi, sesindeki tehditkâr ton her kelimesinde daha da belirginleşiyordu. "Eğer Taehyung, benim belirlediğim çizgiyi aşarsa, erkekliğimi hiçe sayarak hareket ediyorsa karşılığını alacak."

Ajan, patronunun talimatını almış olmanın getirdiği bir rahatlıkla başını eğdi, ama aynı zamanda işin ciddiyetini de iliklerine kadar hissetti. "Anladım, efendim. Gereken neyse yapacağım," dedi.

Taehyung'un babası, bakışlarını tekrar ajandan çekip önündeki belgeleri incelemeye döndü. Fakat gözlerinin derinliklerinde, bu işin düşündüğünden daha karmaşık hale geldiğini biliyordu. Eğer Jungkook, Taehyung'u kendine çekmeye devam ederse, kendi oğlu bile olsa, bu durumu riske atmayacaktı.

"Ayrıca..." diye mırıldandı, soğuk bir tonla, "Taehyung'un yanında çalışan bir kadın bulup getir bana."

Ajan, başını bir kez daha eğip odadan ayrıldığında, Taehyung'un babası derin bir nefes aldı. Yüzünde beliren sert ifade, oğlunu kontrol etme isteğinin karanlık bir gölgesi gibiydi. Eğer bu yol, Taehyung'u tamamen kaybetmek anlamına gelse bile, planlarından vazgeçmeye niyeti yoktu.

Ve bu savaşı kazanmak için gerekirse, Jungkook'u tamamen ortadan kaldırmanın yollarını düşünmeye başlamıştı.

~~~

"Sanki benden eskisinden daha çok nefret ediyormuşsun gibi," dedi Taehyung, gözlerinde belirsiz bir alayla.

Jungkook'un yüzündeki ifadeyi görmek için eğildi, ona daha yakınlaştı. "Sana karşı olan duygularımı neden bu kadar umursuyorsun Taehyung?"

"Umursamayayım mı? Senin gibi sürekli bağırıp sonra havalı bir şeyler söyleyip mekanı terk mi etmeliyim?" Taehyung'un sesi meydan okurcasına yükseldi.

"Ben öyle mi yapıyorum?" Jungkook'un yüzünde şokun izleri vardı; bu kadar doğrudan bir karşılık beklemiyordu. Ona göre Taehyung, hep kaçan ve duygularını saklayan biriydi. O son saçma olaydan sonra onu bir daha karşısında göreceğini bile düşünmemişti. Fakat her gün geldiği restoranda onu karşısında bulmak, tüm beklentilerini alt üst etmişti.

"Kesinlikle. Ha, bir de şey var," Taehyung gözlerini kısarak ekledi. "Beni deli gibi öpmek isterken 'git başımdan' demen. Onun da hastasıyım."

Jungkook'un dudakları bir an sustu, ardından o acı alayla yanıtladı: "Bir dakika ya? Senin şu an odanda ağlayarak babanı düşünmen gerekmiyor muydu?"

Duel Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin