8

260 31 9
                                    


Odada saatlerdir süren sessizlik, koridor boyunca yankılanan ağır nefeslerle bozuluyordu. Jimin, Taehyung'un asistanıyla beraber kapının hemen önünde bekliyordu. Yüzündeki ifade endişeli ve huzursuzdu; gözleri kapıya sabitlenmişti, sanki bir açıklama bekliyormuş gibi. Kapının arkasındaki her şey bir sır olarak kalmaya devam ediyordu ve bu, ikisini de deli ediyordu.

Taehyung'un inlemesi tekrar duyulduğunda, asistanın gözleri korkuyla büyüdü. "Odanın içinde iyi olup olmadığını bilmiyoruz," dedi, sesi titriyordu. "Jungkook ona bir şey yapıyor olabilir. Onları bu kadar uzun süre yalnız bırakmak—"

Jimin, derin bir nefes alarak bakışlarını kapıya çevirdi. İçinde bir öfke ve çaresizlik karışımı vardı. "Beklemek zorundayız," dedi. Ama asistanın yüzündeki korku gitmiyordu.

"Asla affetmeyeceğim," diye fısıldadı asistan. "Eğer Taehyung'a bir şey olursa Bay Kim beni öldürür."

"Bende endişeleniyorum, tamam mı? Ama hemen içeri dalarsak işleri daha da kötüleştirebiliriz," diye cevap verdi Jimin, sesi sakin ama içindeki gerginlik barizdi. İçeride ne olduğunu merak ediyordu, Jungkook'un Taehyung'a gerçekten zarar verip vermediğini.

Asistan, bir an tereddüt ettikten sonra telefonuna sarıldı. "Yoongi'yi arayacağım. Taehyung'un tek arkadaşı o ve böyle bir durumda ne yapılacağını bilir."

Jimin bir şey söylemek üzereydi ama sonra vazgeçti. Birkaç dakika sonra, koridorun ucundan Yoongi'nin aceleyle koştuğu görüldü. Gözleri öfkeyle doluydu, yüzü gergin ve sertti. Kapının önüne gelince durdu, asistanına kısa bir bakış attı, ardından bakışlarını Jimin'e çevirdi.

"Ne oldu burada?" diye sordu, sesi kontrol altına alınmış bir öfkeyle doluydu. "Taehyung nerede? Odanın içinde ne oluyor?"

Jimin, Yoongi'nin bakışlarını karşılamaktan çekinmedi. "İçerideler. Jungkook ve Taehyung. Tartışıyorlar—ama sanırım işler biraz... fazla gerginleşti."

"Fazla mı gerginleşti?" Yoongi'nin sesi alaycı bir tondaydı. "Bu, Taehyung'un zarar görmesine izin vermek anlamına mı geliyor?"

Jimin kaşlarını çattı, Yoongi'nin yaklaşımından hoşlanmamıştı. "Jungkook'un ona zarar verdiğini kim söyledi? Eğer öyle bir şey yapmış olsaydı ben—"

"Sen ne?" diye kesti Yoongi, adımını öne çıkararak Jimin'in kişisel alanına girdi. "Sen arkadaşını savunurdun, değil mi? Ama Jungkook'un yaptıkları—senin için normal olabilir."

"Onun ne yaptığı hakkında hiçbir fikrin yok!" Jimin'in sesi yükseldi, Yoongi'nin yüzüne yaklaşarak. "O sadece bir... sadece bir dostunu korumaya çalışıyor. Taehyung her zaman haksız değil mi?"

Yoongi'nin dudaklarında soğuk bir gülümseme belirdi. "Öyle mi düşünüyorsun? Belki de en başından beri Taehyung haklıydı. Belki de Jungkook'un niyetleri o kadar da masum değildi."

Jimin'in içindeki öfke bir anda patladı. "Sen ve Taehyung... her zaman böyle. Her zaman en kötü tarafı görmek zorundasınız, değil mi?"

Yoongi'nin gözleri daraldı, sesi daha düşük ama daha keskin bir tonda konuştu. "Bunun en kötü taraf olmadığını biliyorsun, Jimin. Biz sadece... kendimizi koruyoruz."

Koridorun havası, iki adamın arasındaki gerilimle yoğunlaşmıştı. Onlar sessizce birbirlerini süzerken, içlerinde yılların birikmiş öfkesi kaynıyordu. İkisi de arkadaşlarının onurunu koruma arzusuyla doluydu, ama bu arzunun altında, belki de birbirlerine karşı duydukları nefretin başka bir şekli vardı.

"Onu bu kadar çok korumak istiyorsan, git içeri ve Taehyung'u al," dedi Jimin, sesi soğuk bir meydan okumayla doluydu. "Ama sonrasında olacaklardan ben sorumlu değilim."

Duel Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin