Jimin'le buluştuğumda,geçmişin tatlı hatıraları bir anda zihnime hücum etti. Çocukluk arkadaşımın yüzünde, yıllardır değişmeyen o samimi gülümseme vardı. Onunla her zaman kendimi evimde gibi hissetmişimdir, sanki aradan geçen yıllar hiçbir şeyi değiştirmemişti."Mekanı beğendin mi?" diye sordu, gözlerinde hala o eski merak parıltısıyla.
Göz gezdirdim. Loş ışıklar, rahatlatıcı bir müzik, etrafı çevreleyen bitkiler... Burası, tam da Jimin'in seveceği türden bir yerdi. "Sana güvenmiştim," diye cevapladım, yüzümde istemsizce beliren bir gülümsemeyle.
Çocukluk anılarımızın derinliğine gömüldük. Jimin'le paylaştığımız o günler, sokak aralarında koşuşturduğumuz zamanlar, okul sıralarındaki yaramazlıklarımız... Her bir detay, dostluğumuzun sağlam temellerini hatırlatıyordu. O günlerde, hayatın bu kadar karmaşık ve zor olacağını hiç düşünmemiştik.
"Hatırlıyor musun," diye başladım, bir anıyı canlandırarak. "Bir keresinde yağmura yakalanmıştık ve ıslanmaktan kurtulmak için annemin çiçek serasına saklanmıştık."
Jimin'in kahkahası, mekandaki diğer sesleri bir anlığına bastırdı. "O zaman annenden nasıl azar yediğimizi unutamam! Ama yine de harika bir gündü."
Göz göze geldiğimizde, aramızdaki dostluğun ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha anladım. Onunla geçirdiğim her an, yılların nasıl hızla geçtiğini ama dostluğumuzun hiç eskimediğini hatırlatıyordu bana.
Masanın üzerindeki bardakları kaldırdık, geçmişe, bugüne ve geleceğe birer yudum aldık. Bu anlar, hayatın karmaşası içinde en değerli hazinemizdi.
"Annem eve girdikten sonra bizi kurulamıştı. 'Hatalar yaparsanız saklamayın. Sorunlar bir süre sonra su gibi kurur.' Demişti." Bakışlarım hüzünle dolarken Jimin neden aniden modumun değiştiğini sorguluyordu.
Dolu gözlerimi kaldırıp yüzüne baktım. Endişe tohumlarının yerleştiği kısık gözlerinde kendi acınası yansımamı gördüm.
"Jimin ben yapamıyorum. Asla hedefimi gerçekleştiremeyeceğim bu ülkede."
Jimin, bir an ne söyleyeceğini bilemedi, ama gözlerindeki derin bakış bana her zamankinden daha çok destek vermeye çalıştığını hissettirdi. "Jungkook, bu kadar pes etmeye meyilli olmanı görmek hiç alışkın olduğum bir şey değil," dedi, sesi yumuşak ama kararlıydı.
Sözleri içimde yankılanırken, kendimi toparlamaya çalıştım. Ama kalbimdeki o ağır yük, sözcüklerin boğazımda düğümlenmesine neden oluyordu. "O kadar çok şeyle uğraşıyoruz ki, her gün bir dağa tırmanmak gibi... Ama zirveye hiçbir zaman ulaşamıyorum gibi hissediyorum. Bu ülkede değişim gerçekten mümkün mü?"
Jimin, omzuma hafifçe dokundu. "Değişim zor, biliyorum. Ama senin kadar azimli biri bu kadar çabuk vazgeçemez. Biz bu mücadeleye yıllarımızı verdik. Daha yolun başındayız belki, ama seni burada, pes ederken görmek istemiyorum. Çünkü ben senin neler başarabildiğini, nasıl direnebildiğini biliyorum."
Gözlerimde biriken yaşları daha fazla tutamadım, ama bu sefer onları saklamaya da çalışmadım. Jimin'e baktım, onun sıcaklığı ve desteği bana biraz olsun umut verdi. "Bu kadar zaman boyunca yanımda olduğun için teşekkür ederim," dedim, sesim titreyerek. "Sen olmasaydın, belki de çoktan pes etmiştim."
Jimin, hafifçe gülümsedi. "Beni tanıyorsun Jungkook. Seni asla yalnız bırakmam. Birlikte bu hedefe ulaşacağız, buna inanmalısın."
Bir süre sessizlik içinde kaldık. Sadece birbirimizin varlığı, içimizdeki sessiz fırtınayı yatıştırıyordu. Sonra, derin bir nefes alıp masaya geri döndüm. "Haklısın," dedim, daha kararlı bir sesle. "Vazgeçmek yok. Hedefimize ulaşmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Bu mücadeleyi biz başlattık, biz de bitireceğiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duel
FanfictionBir komisyon başkanı ve idealist bir genç siyasetçi olan Jungkook, eşcinsel evliliği yasallaştırma hedefiyle meclise büyük bir mücadele getirir. Ancak, karşısında kararlı ve inatçı bir muhalif bulur: Kim Taehyung.