6

231 28 5
                                    


Gözlerim bardağımın içinde yüzen buz küplerine takılıp kalıyor. Etrafımdaki dünyadan kopmuş gibi hissediyorum, sanki her şey uzakta, bulanık bir anıdan ibaret. İçimde biriken ağırlığı hafifletmek için aldım bu içkiyi, ama her yudumda daha da derinlere batıyorum.

Bardağın soğuk kenarına dokunan parmaklarım, dudaklarım kadar donuk. Sessizlik, kendimi dinlemeye mecbur ediyor. Düşüncelerim ağır, karışık ve hepsi aynı soruyu tekrarlıyor: Ne oldu bana? Yumruğun sesi hala kulaklarımda yankılanıyor, yüzümdeki sıcaklığı, öfkeyle karışmış şaşkınlığı hissediyorum.

Bir anlığına, her şeyi unutmak istiyorum. Ama bu mümkün değil. Gerçeklerden kaçmak ne zamandır çözüm oldu ki? Bu yumruk sadece fiziksel bir acı değil, daha derinlerde bir yara açtı. Neden canımı yumruktan daha çok acıtan şey Taehyung'un atması oldu? Bu düşünce sinsice zihnime sızıyor, ardında bir iz bırakmadan. Her yudumda daha da derinleşiyor, içimi kemiren bir zehir gibi.

Sonra, onun sesi yankılanıyor zihnimde: "Babamla böyle konuşma!" diye bağırışı. Neden bu kadar sert tepki verdi? Eğer babasına bu kadar değer veriyorsa, gözlerinde gördüğüm o korku ve pişmanlık neydi? Taehyung'un babasına olan bağlılığı ve saygısı, bu anlık öfkeyle birleştiğinde içimde yeni bir sorunun tohumlarını ekiyor. Ama asıl sormak istediğim soru şu: O gözler, neden o kadar çaresiz görünüyordu? Bir insan, sevdiği biriyle arasında bu kadar çatışma yaşarken ne hisseder?

Bardaktan son yudumu alıp boşaltınca, düşüncelerimin ağırlığı beni yatak odasına sürükledi. Uzanıp tavanı izlerken, aklımda dönüp duran sorulara bir nebze olsun yanıt bulmak için telefonumu elime aldım. Taehyung'un ve babasının adını arama motoruna yazıp, birlikte katıldıkları etkinliklere ve toplantılara göz gezdirdim.

Bir videoyu rastgele seçip oynattım. Taehyung'un gerginliğini ve korkusunu yansıtan ilk anlar beni şaşırtmadı. Her videoda, aynı ifadeyi görüyordum: Yüzünde hem korku hem de yoğun bir gerginlik vardı. Zamanla, bu durumun yüzündeki her detayda, her hareketinde nasıl bir baskı yarattığını daha net görebiliyordum.

Videolar ilerledikçe, Taehyung'un babasına karşı olan saygısının ve korkusunun derinliğini daha iyi anlamaya başladım. Toplantılarda, etkinliklerde, babasının yanında nasıl kendini baskı altında hissettiğini, her anının, her bakışının üzerinde nasıl bir yük taşıdığını fark ettim. Bir sonraki videoda Taehyung'un titreyen elleri ve yutkunmaları, yaşadığı stresin bir yansıması gibiydi.

Her videoda gördüğüm o korku, artık kendi içimde yankılanıyor, sorularımı  daha da derinleştiriyordu. Yatakta uzanırken, kafamda dönen bu görüntüler ve duygular, uykuya geçmektense sadece düşüncelerimin ağırlığını arttırıyordu.

Gözlerim ağırlaşmaya başladığında içimde bir huzursuzluk vardı. Düşüncelerim bulanık, günün yorgunluğu üstümde ağır bir yük gibi duruyordu. İçimde bir yerlerde hala Taehyung'la olan o tartışmanın yankıları vardı. İçimdeki öfkeyi içkiye boğmak istedim, ama nafile...

Başımı yastığa yasladım, gözlerim kapanırken odanın sessizliği zihnimi ele geçiriyordu. Uykuya teslim olacağım anda, aniden kapı vuruldu. Sert, aceleci bir tıklama. Gözlerimi açmakta zorlanırken, içimde bir ürperti hissettim.

Kapı tekrar vurulunca, kalkıp kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda karşımdaki yüz, asistanımın endişeyle bakan gözleriydi. O daha konuşmadan ağzımdan döküldü: "Ne oldu?"

"Belgeler...," dedi, sesi tedirgin. "Odandaki belgeler kayıp. Bazıları çalınmış olabilir."

Bir an için tüm uykum kaçtı. Sanki damarlarımda dolaşan alkol buhar olup uçmuştu. "Ne?" dedim, sesim sertleşmişti.

Duel Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin