Bölüm Yirmi Bir

1.8K 153 88
                                    

Allahım bokun da ötesi bir bölüm oldu. Yazdığım en iğrenç, en mantıksız, en saçma bölümdü. Bence hiç okumayın ya. Evet evet, direk terk edin burayı. Ben bile kendimden böyle bir bokluk beklemiyorken, sizin bunu okumanız bütün dünyaya büyük bir hakaret.

OKUMAYIN. DONT DONT.

***

"Napyon ahiretlik bacım?"

"Ooooo, sen beni arar mıydın hiç?"

"Hepimiz depresyondayız, üstüme gelme Soo."

Kyungsoo'nun nefes nefese sesine karışan kıkırtıyı duyduğumda gülümsemeden edemedim. Pazar günümü evde, depresyonumla mutlu mesut yaşayarak geçiriyordum. Ama sonra canım sıkılmıştı, ve Yixing'de arkadaşında olduğu için uğraşabileceğim kimse yoktu, evin sessizliğinde boğulacak gibi olunca, çareyi Kyungsoo'yu aramakta bulmuştum. Sesini duymak bile beni neşelendirmeye yetiyordu veletin, hele onunla uğraşınca ayrı bir keyif alıyordum. Tabii, bana tencere tavayla dalmayınca.

"Kyungsoo." dedim yüzümü buruşturarak. "Vereceğin cevaptan ölümüne korkuyorum ama, neden nefes nefesesin? Kai'nin senin üstünde bu kadar etki bıraktığı düşüncesini reddediyorum."

"Siktir be! O kadar düşmedim ben, sensin o!"

Telaşlı sesi şüphelerimi güçlendirmişti. Tiksintiyle dudağımı büzerken, "Ben sizi eniştemle baş başa bırakayım. Bilirsin, özlemişsindir." dedim.

"Orospuluk yapma Baekhyun!" dedi Kyungsoo kalın sesiyle bağırırken. Telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kalırken, sesini kısarak devam etti. "Sadece... Eve geldiğimde mutfakta annemin kadın dergilerinden biri ilgimi çekti ve biraz incelediğimde... Amuda kalkmanın ayrılık depresyonuna iyi geldiğini çünkü beyne kan gidince hücrelerin-"

"Kyungsoo, sözünü kestiğim için beni affet, ama ölümüne kandırılmışsın yavrum." dedim kıkırtımı bastırmaya çalışarak. "Enayinin önde gideni, mal kelimesinin sözlükte ki karşılığısın. Kai'sizlik sana gerçekten fena girmiş."

"YAH! BEN ONSUZ DA GAYET İYİ İDARE EDEBİLİYORUM TAMAM MI? ÇAMAŞIR ASIYORUM, TOZ ALIYORUM, SİZE NEON RENKLERİNDEN ÖRGÜ ÖRÜYORUM, DUVARIMLA STRİPTİZ YAPIYORUM, TÜFEĞİMİ TEMİZLEYİP ONUNLA İNTİKAM PLANLARI KURUYORUM, VE DİĞER BÜTÜN GÜNLÜK İŞLERİMİ HALLETTİKTEN SONRA...."

Kararlı sesi birden kesilince, anlayışla gülümsedim. Hepimiz aynı şeyleri yaşıyorduk, sadece Kyungsoo bizden daha dayanıklı gözükse de, daha naifti ve bu onu aramızda en kırılganı yapıyordu. İyi değildik, sadece iyiymiş gibi yapıyor ve yıkılmadığımızı göstermek için kendimizi yıpratıyorduk. (yıqılmadım ayaqtayım .s.s)

"Ve sonra da," diye başladım sesimdeki duyguları bastırıp. "Gece yatağına girdiğinde, kokusu burnunu, kahkahası kulaklarını, gülümsemesi gözlerini sızlattığında, hıçkırıklarını annen duymasın diye yüzünü yastığına bastırıp, gün aydınlanıncaya kadar ağlıyorsun. Evet, anlıyorum sanırım."

"Baekhyun.."

Yorgun sesi kulaklarımı çınlattı. Ben, gerçekten iyi değildim. Kalbimdeki ağrı nefesimi kesiyordu, sürekli dolmaya hazır gözlerim ve titreyen dudaklarımla zavallının teki olup çıkmıştım. Ondan nefret ediyordum, ama ondan nefret etmekten daha çok nefret etmem, kendimden daha da çok nefret etmeme sebep oluyordu.

Tek istediğim intikam almaktı, ama Chanyeol'un acı çektiği düşüncesi bile tenimde binlerce iğne saplanmış etkisi yaparken, tek yapabildiğim yatağımla sevişip depresyon gibi güzelim bir hastalığı yalama yapmaktı. Tamamen boka batmıştım. Bokun ebesi kabilecek girmişti bana, içinde kaldığım durum en iyi böyle açıklanabilirdi.

Ball//baekyeolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin