AyeBYldrm canım okuyucum bu bölümü sana ithaf ediyorum. :) Keyifli okumalar...
~Kerim'in Ağzından~
Tuana'nın yazdığı notu okuduktan sonra tüm zaman durdu ve tek bir kelimeyi önüme sürdü.
Nereye?..
Nereye gidiyordu?! Beni bırakıp nereye gidiyordu bu kız?! Benim neden hiç bir şeyden haberim yoktu?!
Hayır! Gitmesine izin veremezdim! Beni bırakıp gidemezdi! Bir kez daha kaybedemezdim! Buna müsaade etmem! Daha fazla dayanamadım ve içimdeki öfke patlak verdi.
"Ğğaaağğğhh!!!!" diye bağırarak öfkeyle masayı tek hamlede yerle bir ettim.
"Gidemeeezzz!!! Hayır! Hayır! Hayır!" diye bağırıp, üst üste yumruklarımı geçirdiğim ayna tuzla buz oldu. Elimde oluşan derin yaraya ve akan kana aldırmadan telefonumu aldım. İlk çalışta açan babama öfke kusuyordum adeta.
"Nereye gitti?! Sen biliyorsundur baba! Tuana nerde?!!"
"Şu anda havaalanındayız. Uçağın kalmasına 20 dakika var" dedi babam benim aksime gayet sakin bir sesle. Ayrıca yerleri hemen söylemesini de oldukça garipsedim. Ama bunu düşecek kadar vaktim olmadığını fark ederek telefonu kapattım ve tam da Cemal'i aramak üzereydim ki o benden önce davrandı.
"Hemen eve gel!" diye kükredim.
"Abi duydun demek ki?" dedi. Sesindeki endişeye anlam veremesemde Cemal'de öfkemden nasibini alanlardan oldu.
"Duydum anasını satayım duydum! Lan oğlum, 5 dakika içinde evde olmazsan kendini ölü say!" dedim ve hırsla telefonu kapattım. Aceleyle sandalyemi dolaba doğru sürdüm ve elime geçen bir kaç parça kıyafeti valize tıkıştırdım. Elimdeki kan, hem kıyafetlere hemde yere damlıyordu.
Bunu umursamadım. Çünkü biliyordum ki Tuana'yı kaybedersem asıl kalbimde akan kan durmayacaktı. Ve böylece bende kan kaybından ölecektim. İşte bu yüzden şimdi onunla birlikte gitmeliyim her nereye gidiyorsa.
Kafamdaki tüm bu düşünceleri bölen zilin sesiyle asansöre binip aşağıya indim. Kapıyı açtığımda Temmuz sıcağından ve sıkıntıdan dolayı kıpkırmızı ve terlemiş bir adet Cemal ile karşılaştım.
"Hadi çıkıyoruz!" dedim ve elimdeki valizi alması için uzattım. Cemal elimdeki valize ilk önce şaşırarak baksada sonra benim onun üzerine diktiğim ölümcül bakışlarımı fark edince hızla elimden aldı ve arabaya yöneldi. Arkamızdaki 2 cip dolusu adamla yola çıktık. Bunca adama ne gerek vardı ki?! Yine babamın talimatıdır diye düşünürken Cemal konuştu.
"Abi vallahi anlamadık nasıl oldu. Geldik bir baktık ki yok! Şaşırıp kaldık inan ki" dedi dikiz aynasında kaçamak bakışlar eşliğinde.
"Lan oğlum! Her zaman ki haliniz! Her zaman dikkatsizdiniz zaten! Bana maval okuma şimdi!" dedim sinirle.
"Ya abi, vallahi kaçması imkânsızdı. Birinin yardımı olmadan onca adamı atlatıp kaçması mümkün değildi. Ona yardım eden kişiyi de bulamadık zaten" dedi bir yandan da aracı kullanmaya devam ederek.
"Cemal?!" dediğim gibi bir anda ciddiyete büründü.
"Efendim Kerim Bey"
"Mal mısın oğlum sen?! Ne kaçması?! Ne yardımı?! Kaan denen herifle gitmiş! Neyden bahsediyorsun sen be?!" diye bağırdım. Cemal'i gözleri şaşkınlıktan fal taşı gibi açıldı ve sert bir şekilde frene bastı. Hızla arkaya doğru döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
Teen FictionBilmediğim bir hayatı yaşamak mı daha zor yoksa bu hayatı istememem mi daha acı veriyor. Anlamıyorum benden ne istediniz? Bütün gözler üstümde. Çünkü ben, ben değilim. Bu benim hayatım değil! Ben mutluluğu tatmamış bir kız yada hayatı çalınan bir in...