2.Bölüm.

169K 5.2K 915
                                    

DÜZENLENDİ ✔

Ne bir göz yaşı kalmıştı genç kızın ne de bir sözü. Dün akşamdan beri hepsi tükenmişti. Gözyaşları belki söndürmemişti içinde ki ateşi ama sözüne tercüman olmuştu. Ve söyleyecek sözleri de gözyaşı gibi akıp gitmişti sessizce dudaklarından.

Ellerine baktı. Kına yakılmıştı. Dün gece de bir şeyler yaşanmıştı lakin genç kız hatırlamak istemiyordu. Özlemin yükü narin omuzlarına ağır geliyordu. Annesinin yaşlı gözleri, yüzünde ki burukluk gözünün önünden gitmiyordu. Şimdiden annesini düşünmeye başladı. Artık her sabah kendi yatağında uyanmayacaktı. Annesi her zaman ninni söylemeyecekti. Abisi ile şakalaşıp, babasının kokusunu içine çekemeyecekti. Zor geliyordu ona her şey ve çabuk gelişmişti olaylar.. Abisi ile konuşmasının ardından bir daha evleniyorum ya da istemiyorum diye konu açılmamıştı. Abisinin dediği gibi Barlas ağa onların tanıdığı biriydi. Belki böyle bir kısmet bulamayacaktı ama işin ironik yanı ise daha onu görmemişti. Dün kınaya da gelmemişti. Bugün düğünde ilk defa görecekti.

Üzerinde ki gelinlilikte dolaştırdı sürmeli gözlerini. Dantel işlemeli her tarafı sarılı Bir gelinlik. Sadece gerdanı açıktı ama orada da kayınvalidesinin taktığı gerdanlık vardı. Gözleri ayna da takıldı. Kahverengi gözleri dolu doluydu. Kapının açılma sesi ile beraber bakışlarını aynadan çekip kapıya yöneltti. Gelen görümcesi Sevda'ydı.

''Yenge imam nikahı için aşağıda bekliyorlar.'' Sevda'nın sesi ile beraber ayağa kalkmıştı. Sonunda Barlas ağa gelmişti demek!

Nasıl biri olduğunu henüz bilmiyordu. Acaba yakışıklı mı? Renkli gözlü mü? Ya onu beğenmezse? Ah! Deli olmak üzereydi. Kendi kendine gelin güvey oluyordu. Üzüleceğini bilmeden.

''Tamam hadi inelim. '' diyerek duvağını örttü. Sevda kapıyı açarak genç kızın geçmesi için yol verdi. Kapıdan çıkan genç kızla beraber Sevda'da çıkmıştı ve beraber merdivenlerden aşağı inmişlerdi. Genç kızın kalbi ağzında atıyordu. Belki korku, Belki heyecan, Belki de başka bir his..

Sonda ki odaya girdiklerinde ev ahalisi de oradaydı. Genç kızın annesi ve babası sağda oturmuştu. Kayınvalidesi ve kayınbabası ise ailesinin tam karşısında oturmuşlardı. Genç kızın karşısında ise tanımadığı bir adam.. Yanında da imam. Diğerlerine bakmamıştı bile genç kız. Adımlarını hızlandırıp genç adamın yanına geldi.

Şahitler de gelince imam nikaha başladı. Genç kız yanında ki adama baktı. Allah için yakışıklı adamdı. Hele de yeşil gözleri.. Sert bir duruşu vardı.

Nikah kıyılmıştı. Genç kızın annesi Sultan hanım yanına gelerek ayağa kaldırdı kızını. Dün de kına yakılmıştı. Genç kız eski odasının kapısını açtı. Annesi acele ile onu odaya sokarken o buna anlam veremedi. Yaşlı kadın gözleri ile karşı da ki koltuğu işaret edince genç kız oraya yöneldi. Sultan hanım da gelerek kızının yanında durmuş ve ellerini avucuna almıştı. Gözünden akan yaşlar genç kızı da ağlatırken kalbinde ki sızıyı yok saydı.

''Keçamın.. Kurban olurum sana. Benim küçük Gelin'im.. Orada kendine iyi bak olur mu? Gözünden yaş akmasın.. Kocandan, kayınvalidenden, kayınbabandan saygını, sevgini eksik etme.. Sonra demesinler Kadir ağanın kızı şöyledir böyledir. Kendine laf getirme. Birbirimizi sık sık göremeyeceğiz ama başını dik tut. Sözünün eri ol. Her zaman düşünme. Seni görmeye geleceğiz. Şimdi ağlama hadi. ''

''Daye.. usa neke (Anne öyle yapma.) Dediklerini unutmayacağım. Sende bilesin ki başınızı yere dikecek her hangi bir hareketim olmayacaktır. Sizi hep özleyeceğim. Hele ki senin bana söylediğin ninniyi..''

Kim söylerdi Bir daha ona o ninniyi.

''Daye Beje (Anne söyle.) Bir daha kim diyecek bana bu ninniyi. Ben gitmek istemiyorum. Ne olur bırakma beni Daye. ''

''Hişt Keçamın.. Usa neke (Hişt kızım öyle yapma.) Her genç kız gibi sende evleniyorsun. Yapma böyle. Ben her zaman sana söylerim. Üzme kendini. Beni de. Hadi bakayım sil gözyaşlarını. Hadi....''

Gözyaşları akıp giderdi. Gitmeyen ve bitmeyen tek şey sevgiydi, korkuydu. Genç kız ailesinin yanında, yakının da olmasını isterdi. Ailesine olan uzaklık onu korkutuyordu. Özlem genç kızın başını döndürüyordu şimdiden. Kapının açılması ile genç kız bakışlarını gelene çevirdi. Babası.. Kadir Derman.. Babası yaklaştıkça gözyaşları Bir bir artıyordu.

''Keçamın.. '' dedi yaşlı adam titreyen sesiyle. Kızının yanına geldi ve onu kollarına aldı. Bir daha ne zaman saracaktı babası onu böyle.. Ona kızgındı genç kız. Evlendiği için değil. Babası onu kendinden uzaklaştırdığı için..

''Kızım.. Yüzümü kara çıkartma.. Bunu bilesin.. Belki bana kızgınsın ama bende bir babayım. Kızımın mürvetini görmek benim için büyük şereftir. Onu böyle ak gelinlikler içinde görmek.. Gelin olarak görmek.... Sen benim küçük Heja'msın.. Hala o küçük kahve gözlerin mühürlü kalbime. Seni biz seviyoruz.... Sevgin bizlerle. Sende sevgini esirgeme Kocandan. Yeni aileni sev, saygı duy.. Üzülme dar günün de iyi günün de her zaman yanında olacağım. Sil hadi gözyaşlarını. Biricik kızım.. Delalamın sakın bir daha ağladığını görmeyeyim.... ''

Ağlamak.... Ne kadarda basitti. 7 harf bir kelime.. Gözden akan, insanı aciz gösteren bir kaç damla yaş.... Başını olumlu anlamda salladı genç kız. Ardından bir kez daha sarıldı babasına. Kalbine Devrim olan adama. Gözleri kapının eşiğin de duran abisine takıldı.. Gözleri kızarmış elinde ki kuşağı sıkan abisi.... Agit Derman... Genç kız babasının kollarından hızla çıkarak abisine geldi. Çelimsiz kollarını abisinin boynuna doladığın da abisi de bir hışımla belini sarmıştı. Ardından ikisinin de dökülen yaşları...

''Hişt babam ne dedi? Ağlamak yok. Hadi sil gözlerini gülüm. ''

Abisinin bu sözleri bir daha ne zaman kulağına gelirdi. Bir daha nasıl, Ne zaman ona böyle sarılacaktı. Kollarını çözdü genç kız. Bu sayede abisi kırmızı kuşağı beline sarmış ve alnından öpmüştü. Herkes içeride onları bekliyordu. Abisinin kolunda yavaş bir şekilde içeriye ilerlediler. Bakışları yeni kocasını bulurken farklı baktığını gördü. Yeşil gözleri çok farklı bakıyordu.. Ne mutlu ne üzgün ne sinirli.. Hiç bir duygu barındırmıyordu. Abisinin elini öperek ondan ayrıldı ve merdivenlerin başına geldi. Genç kızın eline bir testi verip kırmasını beklediler. Çok beklemeden elinde ki testiyi gürültülü bir şekilde yere atan genç kız kırmıştı. Testi kırılınca bir çok çocuk başına gelmiş ve yerde ki şekerleri almıştı. Genç kız dış kapıya çıkarken bir kez daha döndü arkasına. İçinden söylenirken gözyaşları sadece tercüman oluyordu..

''Gidiyorum eyy Derman konağı. Bir daha ki gelişim de eski ben olmayacağım. Eski çocuk Heja olmayacak. Abisinin gülü, babasının biriciği, annesinin kuzusu olmayacak. Bir daha böyle masum böyle narin olmayacak.. İyi bak Ey Derman konağı bu gelinlikler içinde gördüğün 17 yaşında ki Heja olmayacak.. İyi bak... ''

Koluna giren görümcesi sayesinde düşüncelerinden çıkmış ve onu bekleyen siyah lüks arabaya doğru ilerlemişti. Kapıyı açıp binerken kocası çoktan önden yerini almıştı. Artık hiç bir şeyin dönüşü yoktu. Arabada sessizlik hakimdi. Ne o konuşuyordu ne de kocası. Kocasının yolu böyle uzatmasına anlam veremedi. Biraz daha ilerledikten sonra Fırat'ın önünde arabayı durdurdu genç adam. Ardından bir sigara yakmış ve konuşmaya başlamıştı.

''Bak Heja ben Barlas Altıntaş'ım. Ben Mardin'in ağasıyım. Benim bir şanım bir mevkim var. Sende buna göre hareket edeceksin. Saygıda kusur etmek yok. Sözümden çıkmak yok. Babama, anneme bana saygı göstereceksin. Oturmasını kalkmasını bileceksin. 17 yaşındasın biliyorsun ama kuralları kaideleri bilmelisin. Her saniye anneni, babanı arayamaz, dışarı çıkamazsın. Kimseyle lakayt bir muhabbetini görmeyeceğim. Umarım beni anlamışsındır. Sertim ve bunu herkes bilir. Ona göre ayağını denk al..'' dedi genç adam ardından biten sigarasını dışarı atmıştı. Gözyaşları Genç kızdan ne götürdüklerini, Ne verdiklerini bilmeden sadece akıyordu. Genzini yakarak gelinliğine düşüyordu damlalar. Tane, tane, tane... Halfeti'nin çıkışına gelmişlerdi. Genç kız elini cama değdirdi ve fısıldadı.

''Gidiyorum Fırat nehri unutma beni.. Gidiyorum Halfeti unutma beni.. Gidiyorum yaşadığım yer unutma.. Unutmayın.... ''

BERDEL. (Düzenleniyor!) (Zor Evlilik Serisi 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin