Multimedia: Jackson
Bölüm şarkısı: Emily Kopp- The Way You Make Me Feel CoverBugün yapılacak sergi için broşürleri üniversitenin farklı yerlerine asarken Emma bana yardım ediyordu. Yol üstünde denk gelen birkaç profesöre de broşür uzattıktan sonra ayrılıp derslerimize girdik. Sergide açık arttırma tarzı bir şey yapmayacaktık, resimlerin altına fiyatları yazacaktık.
Lonely Hearts Club çok ünlü bir amatör ressamlar topluluğu değildi, zaten amacımız medyaya yansımak falan da değildi. Sanat arayan kişilere yardımcı olsak yeterdi.
Dersten sonra çocuklara tek tek saat kaçta geleceklerini mesaj attım. Jackson sergi açılmadan orayı görmek istediğini söyleyip beni almayı teklif etmişti.
Stresli bir şekilde eve geldiğimde daha ne giyeceğimi bile seçmediğim aklıma geldi. Hızlı bir duş alıp saçımı kuruttuktan sonra dolabımın başına dikildim. Bugün özel bir gün sayılırdı, hayatımda ilk defa resimlerim sergilenecekti.
Çok süslü ya da sade bir şey giymek istemiyordum. 15 dakika kadar sonra elbisemi ve ayakkabılarımı seçebilmiştim. Normalde sürdüğümden daha koyu renk bir ruj sürüp rutin makyajımı yaptım. Ufak bir çantaya biraz para ve telefonumu koyup camdan baktığımda Jackson'ın çoktan geldiğini gördüm ve hızla aşağıya indim.
Anne ve babama 1 saat sonra evden çıkmalarını söyleyip bahçeye çıktım. Siyah arabasına yaslanmış, ellerini ceplerine sokmuş, kaliteli olduğu kilometrelerce öteden bile belli olan takım elbisesi ve yüzündeki gülümsemesiyle beni süzüyordu. Kendimden emin adımlarla yanına yaklaştığımda gülümseyerek "Çok yakışıklı görünüyorsun, Jackson." dedim. Yüzündeki gülümsemeyi biraz daha genişleterek hızlı bir şekilde bir kere daha beni süzdü. "Sen de tam anlamıyla enfes görünüyorsun, Chloe." dediğinde kahkaha attım.
Arabasına yaslanmayı bırakıp bana kapıyı açtığında ön koltuğa oturdum. Direksiyona geçip arabayı sürmeye başladığında konuşmaya başladık. "Beni ilk gördüğünde ne düşünmüştün?" diye sorduğunda biraz bekledim. "Açıkcası yakışıklılıktan bir egon olduğunu ve kendini herkesten üstün gördüğünü düşünmüştüm, ama öyle olmadığını anladım."
"Yani yakışıklı olduğumu kabul ediyorsun?" diye sorduğunda "Sana 5 dakika önce de yakışıklı olduğunu söyledim Jackson." dedim. "İlk görüşte beni yakışıklı bulduğuna göre benden etkilendin. Gerçekten bu dünyada her şey karşılıklıymış." Ne ima ettiğini anlamaya çalışarak ona bakmaya başladığımda kafasını bana çevirmeden yola bakmaya devam etti. Birkaç dakikalık sessizlik oluştuğunda radyonun sesini dışarıdan yürüyen disco hissi verecek kadar açtım ve çalan şarkıyı mırıldanmaya başladım.
"Okulda da bu rujunu sürebilirsin. Dudaklarını daha çok öpüle- yani şey, dolgun gösteriyor." Jackson'ın bir şeyler mırıldandığını duymuştum ama ne dediğini anlayamamıştım. Bozuntuya vermeden ona dönüp kocaman sırıttım ve şarkıya eşlik etmeye devam ettim.
Sergi alanına geldiğimizde Jackson tekrar kapımı açtı ve koluna girmem için bekledi. Yanyana sergiye girdik. Onu gezinmesi için yalnız bırakıp Sam'i bulmak için arka tarafa gittim. Serginin açılmasına yarım saat daha vardı. Etrafa göz attığımda her şey hazırmış gibi gözüküyordu. Sağ tarafımda kendi resmimi gördüğümde kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Koşarak resmin yanına gidip altını okuduğumda 'Chloe Flynn' yazısını görmek yüzümde kocaman bir sırıtmaya neden olmuştu.
Sam'i bulup Lonely Hearts Club'tan birkaç kişiyle de kısa bir süre konuştuktan sonra Jackson'ın yanına döndüm. Geldiğimi fark ettiği an bana döndü. "Nasıl buldun?" diye sorduğumda gözlerini gözlerimden hiç çekmeden konuşmaya başladı "Hepsi çok güzel, ama şurada senin yaptığın 2 tane resmi gördüm. Onlar diğer ressamlarınkinden daha muhteşem duruyorlar."
"Teşekkürler ederim Bay Yakışıklı. Hadi serginin açılmasına az kalmış, arka tarafı da gezmeyi bitirip kapının yanında beklemeye başlayalım." dediğimde beni onayladı ve arkamdan beni takip etmeye başladı.
Ben resimleri incelerken o sürekli bana bakıyordu. "Jackson, beni incelemeyi bırak ve resimleri incelemeye dön." dediğimde bir saniye bile başka bir yere bakmadan cevap verdi "Sanat dolu bir odada bile bakmayı tercih edeceğim ilk şey sensin."
Bu iltifatı karşısında hemen utanmıştım. Yani Jackson'la aram iyiydi ama göndermeli iltifatlarıyla beni her seferinde utandırıyordu. Resimlere bakmaktan vazgeçip kolundan tutarak onu peşimden sürüklemeye başladım. Birkaç gün önce Brooklyn'in ben yokmuşum gibi davranıp resimlere bakmasıyla kıyaslamadan edemedim.
Artık insanlar gelmeye başladığında sanatçılar olarak tek tek onları selamlaya başladık. Jackson çocukların nerede olduğunu öğrenmek için arayacağını söyleyip yanımdan ayrılmıştı. Megan ve Joe'yu gördüğümde sıkıca onlara sarıldım. Yeni arkadaş grubumla onları tanıştırmayı merakla bekliyordum.
Emma, Zack ve spor takımından birkaç kişi daha geldiğinde sergi salonu beklediğimden daha dolu gözüküyordu. Hepsi bana tebriklerini iletip içeriye bakınmaya başladılar. Ard arda üç tane siyah araba geldiğinde şaşırdım.
Merakla içinden kimin ineceğini beklerken David Beckham'ı karşımda görünce küçük dilimi yuttuğumu sandım. Arabadan sırayla Romeo, Harper, Cruz, Victoria ve en son Brooklyn indi.
Ağzım açık bir şekilde bana doğru gelişlerini izlerken elimi ilk sıkan Victoria olmuştu. "Bu yetenekli stajımı bu önemli gününde yalnız bırakamazdım. Tebrik ederim Chloe." dediğinde ona teşekkür ettim. Tek tek hepsini selamladıktan sonra sıra Brooklyn'e geldiğinde sıkıca bana sarıldı. "Saçların çok güzel kokuyor." dediğinde kıkırdadım ve geldiği için teşekkür ettim.
Onunla birlikte Jacksonlar'ın olduğu yere doğru ilerledik. Megan ve Joe'yu onlarla tanıştırdım. Aramızda konuşurken sağ tarafımda hissettiğim flashlarla kafamı çevirdim. Hayatımda bu kadar kamerayı ilk defa yan yana görmüştüm. Daha ne olduğunu anlayamadan Brooklyn beni kolumdan tutup poz vermeye başladığında ağzımı kapatıp gülümsemeye çalıştım. Ailenin geri kalanı da bize katılıp poz vermeye başladığında hala şaşkınlıkla flashlara bakıyordum.
Brooklyn tekrar kolumdan tutup beni Jacksonlar'ın yanına götürdüğünde gözlerim flashtan acıyordu. "Hayatın zor olmalı." dediğimde sadece gülümsemekle yetindi ve sohbeti dinlemeye devam etti.
Aradan geçen biraz zamandan sonra George şuraya bakın dediğinde hepimiz kafamızı girişe doğru çevirdik. Tanımadığım birkaç genç içeri giriyordu. Anlamamış bir şekilde Emma'ya baktığımda "Müzik bölümü." diye fısıldadı. Halâ aralarında ne olduğunu bilmiyordum, bu sefer dayanamayarak Emma'ya sordum.
"Her sene bölümler arası futbol turnuvası yaparlar. Tabiki hep spor takımı yener ama spor takımıyla karşılaşmayı hak eden takım kazanmış kadar sevinir. Geçen senenin tasarım ü1ler'i ile müzik bölümünün ü1ler'i karşılaştığında müzik bölümü yendi." dedi. Hikayenin devamını anlatması için ona bakmaya devam ederken "Bu kadar." dediğini duydum.
"Ne yani, o kadar 'müzik bölümünden uzak durun' uyarısı bir yenilgi için miydi? Bu kadar düşman havaları futbol için mi?" dediğimde kafasını salladı. Gerçekten, erkekler delirmiş olmalıydı.
Gecenin sonlarına doğru bizim grup hariç çoğu kişi sergiden ayrılmaya başladığında Jackson'ın bağırma sesi duyuldu. Bir şey oldu endişesiyle sesin geldiği tarafa doğru ilerlerken bağırdığı kişinin Brooklyn olduğunu gördüm.
İçimden bir ses işlerin kötüye gittiğini söylüyordu.
....
darlingrumine ile bir röportaj yaptık. Profiline bakarsanız röportaja ulaşabilirsiniz. Lütfen okuyun!
31.07.2015
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lonely hearts club || brooklyn beckham
FanfictionOnun sırtını duvara yaslamışken aramızdaki mesafeyi iyice kapatarak ten temasını arttırdım. Şaşkınlıkla "Chloe" dediğinde gülümsedim. Adımı onun sesinden duymak şu dünyadaki en güzel şeylerden biriydi. Gelen cesaretle gözlerimi dudaklarına kaydırdığ...