chapter 16: i am crazy about you

1K 66 13
                                    

Bölüm şarkısı: Shawn Mendes- I Don't Even Know Your Name

Sonunda dudaklarımız buluştuğunda sanki birileri karnımda havai fişek patlatıyor gibiydi. Heyecandan elimi nereye koyacağımı bilemiyordum. İlk hamleyi ben yapmıştım ama düşündüğümün aksine Brooklyn karşılık vermekte gecikmemişti.

Boşta duran elimi alıp beline koyduğunda diğer elimi de saçlarının arasına daldırdım. O kadar çok şeyi aynı anda hissediyordum ki heyecandan yere yıkılacak gibiydim. Yumuşak dudaklarıyla öpmeye devam ederken dilini harekete geçirdi. Öpücükleri sert ama duygu doluydu, ona ayak uydurmakta biraz zorlanıyordum. Dillerimiz ahenk içinde dans ederken nefesim neredeyse tükenmişti. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum ama istemeyerek de olsa ondan ayrıldım.

Nefes nefese birbirimize bakarken alnını alnıma dayadı. Yüzü yakından çok daha çekiciydi. Gözlerindeki ışıltıyla bana bakarken istemsizce kıkırdadım. "Neye gülüyorsun?" diye sorduğunda "Bunu yapmak için bu kadar beklememiz gerekiyor muydu?" diye cevap verdim. "Bu kadar iyi hissettireceğini bilseydim emin ol daha önceden yapardım." dediğinde bir kere daha gülümsedim.

Alınlarımız birbirine dayalı bir süre birbirimize baktık. Onu daha yakından incelerken bir kere daha nefesim kesildi. Uzanıp burnunu öptüğümde gözlerini kapattı. Elini yanağıma koyup yanağımı okşamaya başlayınca istemsizce kafamı o tarafa doğru yatırdım. Gözlerini açıp diğer eliyle de saçlarımla oynarken sesli bir şekilde nefesini dışarı verdi.

"Şu an bir kızlar tuvaletinde olduğumuzun farkındasın, değil mi?" dediğinde kafamı salladım. Konuşarak bu anı bozmak istemiyordum. Aniden yüz hatları gerilince ellerini geri çekti. Ne olduğunu sorgular bir şekilde ona bakarken onu yasladığım duvardan ayrılıp tuvaletin diğer tarafına doğru yürümeye başladı.

Bana bakmadan "Tanrı'ya şükür Jackson bizi görmedi." dediğinde sorunu anlamıştım. Bir duvarı aynalarla kaplı geniş tuvalete bir göz gezdirip onu taklit ederek "Şu an bir kızlar tuvaletinde olduğumuzun farkındasın, değil mi?" dedim.  Jackson yüzünden vicdan azabı çekiyor olmalıydı. Başka ne demem gerektiğini bilmiyordum ama Brooklyn'den daha fazla ayrı kalmak istemiyordum.

"Jackson'la konuştum. Arkadaş olarak kalmaya karar verdik." dediğimde kafasını yerden kaldırıp bana baktı. Gene maskesini takmıştı, suratından ne düşündüğünü anlayamıyordum. Bir an için kendimi kötü bir şey yapmışım gibi hissettim.

"Bunu ona yapmamalıydım, bize belli etmeyecek olsa bile acı çekeceğine eminim." dediğinde maske takanın o olduğunu söylemek istesem de sustum. Yanına giderek kolunu tuttum. "Brooklyn, Jackson'ın senden önce duygularını itiraf etmesi senin ona ihanet ettiğin anlamına gelmiyor. Rahatla lütfen." dedim.

"Bu bizi birlikte gördüğü zaman üzülmeyeceği anlamına gelmiyor." diye cevap verdi. "Bu durumu biraz Jackson'dan saklarız, sen ne zaman istersen söyleriz." dedim. Bir kere daha hızlıca benden uzaklaşarak "Ne yani, lisede annesinden sevgilisini saklayan çocuklar gibi mi yaşamayı öneriyorsun?"

Sesini biraz yükselterek söylemesinden ürkmüştüm ama her şey benim suçummuş gibi davranması beni sinirlendirmişti. Anne demişken, aklıma bir de Victoria geldi. Halletmemiz gereken sorunlardan biri de oydu. "Her şey benim suçummuş gibi davranmaktan vazgeç! Az önce orada kendi kendimin ağzına dilimi sokmadım." dediğimde hızla üzerime yürümeye başladı.

Bu kez sırtı duvara yaslı olan bendim. Anlayamadığım bir hızla dudaklarıma yapıştığında biraz geç de olsa ona karşılık verdim. Her zamanki gibi ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum. Az öncekinden daha sert ve kısa süren bir öpücükten sonra dudaklarını benimkilerden ayırdı. Yüzümün önüne gelen bir saçı üfleyip görüş alanımdan çıkarttığında aramıza biraz mesafe koydu. "Üzgünüm, sadece Jackson'ı daha fazla üzmek istemiyorum." dedi.

"Jackson'a ben de değer veriyorum ama birbirimizin duygularını daha ne kadar görmezden geleceğiz?" diye sordum. Belki bu biraz bencilceydi ama sormadan duramazdım. "Duygularımız ha?" diyip gülümsediğinde alt dudağımı ısırdım. "Senin bana karşı duygularını açık olarak hiç duymadım." dediğinde gözlerimi kaçırdım. "Senden çok hoşlanıyorum Chloe. Tanrım, senin için deli oluyorum."

Hemen ona baktığımda kollarını açtığını gördüm. Gidip ona sarıldım ve "Ben de sana deli oluyorum Brooklyn, hem de tahmin edemeyeceğin kadar çok." diye cevap verdim.

"Hadi seni eve bırakayım, en romantik anlarımızı lanet bir kızlar tuvaletinde yaşıyoruz." dediğinde sesli bir şekilde güldüm ve peşinden onu takip ederek tuvaletten çıktım. Aklıma Megan gelmişti, onu orada öylece bırakmıştım. Nerede olduğunu sormak için telefonu elime aldığımda Megan'ın işi olduğu için gitmesi gerektiğini söyleyen mesajını gördüm. Ona anlatacak çok şey birikmişti.

15 dakikadır falan içeride olmalıydık, takımdan hala birkaç kişi kampüsün içindeydi. Otoparka geldiğimizde Brooklyn kibar bir şekilde kapımı açtı. Ona gülümsedim ve arabaya bindim.

Eve doğru sürerken çok konuşmadık. Evim görüş alanımıza girdiğinde "Tuvalette bile olsa ilk öpüşmemiz güzeldi." dedi. Biraz utansam da belli etmedim ve "Tıpkı rüyamdaki gibi." diye mırıldandım. Yüzündeki alaycı ifadeyle "Ne dedin?" diye sorduğunda "Hiçbir şey." diye geçiştirdim. Sesli bir şekilde güldüğünde çekingen bir şekilde ona baktım.

"Aman Tanrım, Chloe. Sapık rüyalarını süslediğimi bilmiyordum." dediğinde ağzım açık bir şekilde ona baktım. "Söylesene, öpüşmekten başka neler yapıyorduk?" diye sorduğunda hızlıca "Hiçbir şey." diye cevap verdim. Bir kez daha güldü ve arabayı durdurdu.

Elini belime koyup beni kendine yaklaştırdığında "Yarın görüşürüz." diye mırıldandı. Gözleri yaramazca göğüslerim ve dudaklarım arasında gidip gelirken daha ilk günden araba fantazisi istemediğimden bir saniye bile sürmeyen kısa bir öpücük verdim ve arabadan indim. Daha ilk günden istemiyordum ama sahi bugün neyin ilk günüydü?

'Acaba sevgili miyiz?' sorusu beynimin içinde dolaşırken eve girdim. Büyük salonumuzun önünden geçip masada yemek yiyen ailemi görünce onlara selam verip merdivenlerden odama çıktım.

Aynada kendime bakarak sırıtırken tam bir aptal olduğum aklıma geldi ve üstümü değiştirerek akşam yemeğine indim. Normal şeylerden sohbet ettikten sonra babamın teklifi üzerine birlikte televizyon izlemeye karar verdik.

Mutfağa gidip mısır patlatırken telefonumu elime aldım. Brooklyn hala bir mesaj atmamıştı. Açık renkteki mermere yaslanmış bir şekilde mısırların hepsinin patlamasını bekledim. Telefonumu cebime koyarak Brooklyn'i unutmaya çalıştım, ailemle uzun zamandır birlikte vakit geçirmiyorduk.

Televizyonun tam karşısındaki krem rengi koltuğumuza üçümüz yanyana oturduk ve komik sayılabilecek bir film izledik.

Film bittiğinde annemlere iyi geceler dileyerek yanlarından ayrıldım. Odama gidip mavi pijamalarımı giydim ve kendimi yatağıma bıraktım. Biraz Brooklyn'den mesaj bekleyerek Instagram'da takıldıktan sonra telefonumu bir kenara bırakıp kafamı yastığıma gömdüm.

Uyku beni tatlı kollarına almak üzereyken yandaki komidinde duran telefonumun titremesiyle kıpırdandım. Elimi uzatıp telefonumu elime aldım ve gelen mesajı okudum.

Kimden: Brooklyn
Rüyanda beni gör, güzelim.

Okuduğum mesajla kalp atışlarım hızlanırken 'güzelim' yazışını defalarca okudum. Eğer bu kelimeyi yüzüme söylerse mutluluktan bayılacağıma emindim. Huzurlu bir şekilde telefonu tekrar bırakıp tavana bakmaya başladığımda deli gibi sırıtıyordum.

Yorganımı mutlulukla üzerime örttüm ve uykunun bedenimi ele geçirmesine izin verdim.

...

Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.
14.08.2015

lonely hearts club || brooklyn beckhamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin