3 / numb

7.3K 401 88
                                    

"Her şey yolunda... Evet, ben iyiyim ve seni şimdiden çok özledim... Biliyorum ama lütfen bunu zorlaştırma, Thomas. Dinle- Ne? Kapatıyor musun? Ah, ama... Pekala, hoşça kal."

Thomas ile gerginlik dolu konuşmam kesildiğinde telefonu yatağın üzerine fırlattım. Tanrım. İlk günün sabahında moral ve destek görmem gereken yerde neden benimle tartışştı ki? Ona, çalışmak için Bradford'a taşınmam gerektiğini söylediğimden beri düşünceli adam gitmiş, yerini huysuz birine bırakmıştı. Evleneceğim kişi o olacakken şimdiden böyle yapması beni öfkelendiriyordu. Tüm bu karmaşıklığın arasında bir de bu sorunla uğraşmak isteyeceğim en son şeydi.

Derin nefesler eşliğinde yatağımın üzerine bıraktığım kıyafetleri aldım ve hazırlanmaya başladım. Umarım dar kesim, diz kapağıma kadar gelen bu siyah etek ilk iş günüm için uygun olurdu. Beyaz bir önlük giyecektim fakat üstüm için beyaz ipekten bol bir gömlek seçmiştim. Bunu umursamadım. Yine de, ikisinin birleşiminin ne kadar harika olduğunu biliyordum ve bunları tercih etmek hoşuma gitmişti.

Saçlarıma hafif dalgalar yaptım ve sade makyajımı da tamamladıktan sonra ince topuklu ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Şahsi çantam ve dosyalarımın, diz üstü bilgisayarımın bulunduğu çantamı da alarak evden çıktım. Kapımı arkamdan kilitledim ve anahtarı çantama atarak apartman merdivenlerinden inmeye başladım. Ne yazık ki bir asansör yoktu ve dairem üçüncü kattaydı.

***

Dikkatli bir şekilde hastaneye girdiğimde, klimalardan yayılan sıcaklıkla gevşediğimi hissettim. Yeni yeni çiseleyen yağmur, hastanenin giriş kısmındaki geniş ve uzun basamaklardan çıkmamı oldukça zorlaştırmış, özenle yaptığım saç dalgalarımın hafif kabarmasına neden olmuş, sonuç olarak ilk iş günümde kısa süreli bir stres yaşamamı sağlamıştı. Fakat umursamamayı seçtim. Bugün benim için Bradford yeni başlıyordu, yani her şey mükemmel olmalıydı. Bunun için elimden geleni yapacaktım. Fakat ilk önce lavaboya gitsem iyi olurdu.

"Günaydın, Bayan Cooper."

Sesin geldiği yöne kafamı çevirirken adımlarımı yavaşlatmıştım. "Günaydın." Bu, hastaneye ilk gün geldiğimde konuşmaya çalıştığım sekreterdi. Fakat şimdi beni selamlıyordu, öyle mi?

Bana kısa bir tebessüm bahşedip tekrar bilgisayarına döndüğünde, orada dikilmeyi kestim ve ilerlemeye başladım. Varlığımın kendini belli etmeye başlaması hoşuma gitmişti. Aksi halde burada bir dakika bile kalamazdım. Sadece hastalarla olan ilişkim kafayı yememde yardımcı olurdu.

Alt kata indiğimde, buraya geldiğim ilk günü hatırlamıştım. Ve bu hatırlamak istemeyeceğim şeyler listesinin başlarında geliyordu. Aydınlatmanın eksik olduğu koridorda tek başıma yürümem, kesik kesik yanan floresan lambaları, birden ortaya çıkan karanlık, sessizlik ve omzuma dokunan bir el...

Sanki o tüm duyguları bir anda yaşamışım gibi ürperdim. Şu an korkmuyordum, fakat gerçekten buradan rahatsız olmuştum. Bu hastanenin keşfetmediğim bir sürü yeri vardı belki de... Ve ben, buraya nasıl alışacağımı bilmiyordum. Nişanlımı ve babamı dinleseydim, onlara buraya gelmeden önce araştırma yapmalarına izin verebilirdim. Ama her şey için çok geçti. Buradaydım. Kendi ayaklarımın üzerinde duruyordum. Alınabilecek tüm tedbirleri ve ayrıcalıkları elimin tersiyle geri itmiştim.

Numb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin