13 / numb

5K 371 125
                                    

Bölümü sizlere sunmak için biraz geç kaldım, özür dilerim gerçekten. Umarım ki okurken iyi hissedersiniz.

***

"Bunun olduğuna inanamıyorum."

"Evet."

"Ama en çok da sana." Annemin sesi kulaklarıma bu sefer daha sert geldi. Beni suçladığının farkındaydım. Ona Thomas ile aramızda geçen tüm konuşmayı anlatmasam da, yine de kavga ettiğimizi biliyordu. Sadece üstü kapalı bir şekilde beni yanlış anladığını bildirmiştim. Fakat kim bilir, belki Thomas annemin ısrarlarıyla onlarla görüşür ve kızlarının berbat (hatta ilişki yaşadıkları) bir patrona sahip olduğunu anlatırdı. Bu sabaha kadar böyle kaba bir şey yapabileceğini düşünmezdim. Ama yüzüme karşı Bay Malik ile bir ilişkimizin olduğu kanısına varması, artık her şeyi açıkça dile getirebileceğini gösteriyordu.

"Kapatıyorum," dedim sadece iki saat öncesini hatırlayarak. "Biraz uyumak istiyorum."

Birkaç saniyelik sessizlik ve derin bir nefes... "Kaçmaya devam et, Rachel."

"Kaçmaya çalıştığım falan yok," diyerek dişlerimi sıktım. "Beni suçlamaya bir son ver. Sadece tartıştık işte." Elimde olmadan sinirleniyordum. Bu, düştüğüm durum için oldukça normal bir davranış olsa da, yine de kendimi frenleyebilmem için bir çok şeyimi verebilirdim.

"Lanet olası Bradford'a senin için geldi ve yaptığın şeye bak! Çocuğu resmen elinden kaçırdın. Tam da-"

Telefonu yüzüne kapatırken, artık sakinleşmek istemediğimin farkındaydım. Odama girdim ve kendimi yatağa bırakarak gözlerimi sımsıkı yumdum. Fakat daha sonra gözlerimi hızla açtım. Ayağa kalktım ve yatağa donuk bakışlarımı çevirdim. Dün gece birbirimize özlemle dokunduğumuz kareler bir bir aklıma gelirken, elimi büyük bir hızla yatağa atıp her şeyi yere attım. Geriye kalan yastıkları kılıflarından çıkarırken yenilerini almak için ileriye doğru beklemeden adımlamıştım. Aldığımda, yeni yatak takımımı özenle serip üstlerine uzandım ve memnuniyetle cenin pozisyonu aldım.
Şimdi uyuyabilirdim.

***

Ertesi sabah daha öz güvenilir bir şekilde uyanmıştım. Thomas'ı düşünmemeyi kendime şart koşmuş, iş için her zamanki rutinlerimi yapmaya başlamıştım. Meyve suyumu içip dişlerimi fırçaladım ve hafif makyajımı da tamamladıktan sonra evden çıktım. Doğruca bir taksiye atlayıp hastaneye varırken, Bay Malik ile yapacağım konuşmayı düşünmeden edemiyordum.

"Günaydın, Bayan Cooper. Bugün nasılsınız?"

"Günaydın," diye mırıldandım. "İyi olmak için kendimi zorluyorum." Hemşire Katriana'ya zoraki bir gülümsemeyle selam verip asansöre doğru ilerledim. Katriana'yı severdim, sadece fazla gergindim. O da bunu anlamış olmalı ki çok fazla sohbete girmeden yanımdan uzaklaşmıştı. Ki zaten buna pek vaktinin olduğunu sanmıyordum; bu saatler, hastaların ilaçlarını almaları gereken saatlerdi. Ayrıca yemekhaneye sapasağlam gönderilmelerinden sorumluydular. Bu oldukça zordu. Hepsini zapt etmek kolay değildi. Hemşirelerin güvendiği tek şey ceplerinde duran (zoraki durumlar için) iğneler ve hastanın diğer yanında duran erkek hemşirlerdi. Can güvenlikleri yok denilecek kadar azdı. Hastaların beklenmedik bir anda yaptıkları anlık hareketler zarara yol açabilirdi. Doğrusu, onların yerinde olmak istemezdim. Çünkü hastaların hepsi oldukça güçlü ve korkunç görünümlülerdir. Kadın hastalar bile. Tanrım, bazen onlarla olan terapilerimde kapımı açık tutma isteğimin önüne geçemiyorum.

Odama girdiğimde çantalarımı masamın üstüne bırakarak pencereye doğru adımladım. Bahçede şu an kimse yoktu, arabalar hariç. Bay Malik'in arabasının burada olup olmadığına bakındığımda, henüz gelmediğini anladım. Siyah, büyük arabası ortalıkta gözükmüyordu. Bu içime su serpmiş, sanki beni boğan bu hastane cennet gibi gelmişti. Onun olmadığı yerlerde iyiydim, aksi hâlde hiçbir şeyim olmamasına rağmen huzurumu kaçırıyordu.

Numb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin