Bölüm şarkısı: Pinhani=Düğün
*3 hafta sonra*
Yeşim'le 3 kere telefonda konuşmuştuk. Bana şimdi hazır olmadığını daha sonra anlatacağını söyleyip duruyordu. Yokluğu koyuyodu ama yinede ayakta kalmayı beceriyodum. O ilk 3 gündeki gibi kötü değildim artık. Anıl hepimizden daha çökmüş bir biçimde dursada artık sinir krizleri ağlama nöbetleri ve kabus saatleri kalmamıştı. Anıl'a Yeşim konusunda en çok destek olan bendim. Yeşim'in gitmesi bizi Anıl'la daha büyük dost yapmıştı. Berk'in eskisi kadar sert tavırları yoktu enazından bana ve Anıl'a karşı daha dikkatliydi. Arada sırada bana bağırsa bile orada Anıl varken asla kavga edemiyoduk. Yeşim gideli koskoca üç hafta olmuştu. En son aradığında. Üniversiteyi Los Angeles'ta okumak istediğine dahil haber almıştım ve sinirlenerek yüzüne kapatmıştım. Yeşim 18 yıldır yaşananları bir kenara bukadar çabuk atabiliyosa bende atardım. En güçlü halimi takınır yine vazgeçmezdim. Dik başlı durmaktan. 13 gün sonra doğum günüm vardı. İlk defa bir doğum günüm Yeşim'siz geçecekti. Telefonla kutlamak için ararsa açmayacaktım telefonu. Eğer doğum günümü hatırlarsa tabiki. Nurselin teyze ve Arif amca arada buraya geliyordu. Durumumu öğrenmek için. Babam yanıma akşamları uğruyor ve ben yatana kadar burda oluyordu. Annem çoğu zaman 24 saatini bana ayırırken bazen gelemiyordu haklıydı evin ihtiyaçları vardı. Burada benimle bağ evinde kalan tek Semir vardı. Yeşim gittikten 3 gün sonra duvarlar üstüme gelmeye başlamıştı. Seslerini sanki her odadan duyuyordum. Bazen sanki bi noktada Yeşim beliriyodu ve bana el sallıyodu. Ona giderken gözden kayboluyordu. Bunları yaşamaktan bıktığım için bağ evine yerleşmiştim. En azından üniversiteye kadar buradaydım. Ayağa kalktım. Ve güneşin sıcaklığını hissetmek kuşların sesini duymak manzarayı seyretmek için perdeleri açtım. Semir'in gözleri üzerimdeydi. Her hareketimi ezberleyecekmişçesine bakıyordu. Pencerenin önüne geldim. Güneş sanki bana inat yapıyomuş gibi bulutların arkasına saklandı. Rüzgar en büyük şiddetiyle eserken sanki Temmuz'da değilmişiz gibi yağmur yağmaya başladı. Güldüm ve yerime oturdum. En yakınınızı göremeyeceksiniz bu belki aileniz belki arkadaşınız belkide birlikte okadar saçmalık yaptıktan sonra sizi bırakıp birdaha dönmemek üzere giden arkadaşınız. İçimde Burağa karşı bir kin duygusu beslemiştim. Onun suçumuydu? belki. Belkide tek suçlu Yeşim'di. İçimdeki nefret ikisinde eşit dağılmıştı. Şuanda bana iyi gelenler Semir Berk ve Anıl'dı. Dördümüz iyiydik. Berk ve ben yine eski halimizdeydik uzaktık birbirimize ama Dördümüz bir araya gelince halimizden anlıyorduk. Semir'in dizine yattım. Ondan 1 yaş büyük olmama rağmen aynı boydaydık. Ve gören sevgili sanıyordu. Bu türlü yakıştırmalara sadece gülüp geçiyorduk. Semir kulağıma fısıldadı"Kavga etmeyi özledim iyileş artık Sel"
Yüzümü ona doğru çevirdim.
"Ben iyileşicem.. Hemde bugün"
Semir gülümsedi. Ve ayağa kalktı nereye gittiği faili meçhul olsada bende ayağa kalktım şimdi iyileşmenin tam vaktiydi işte. Hızla dolabıma geldim. Kot şortumu ve yarasa kollu gri tişörtümü giydim converselerimide ayağıma geçirip Semir'i beklemeye başladım..
Semir geldiğinde şaşkın görünüyordu."Selen giyinmişsin?"
"Kimle konuşuyodun?"
"Berk abiyle. Giyinmişsin diyorum hayırdır?"
"Berk'lere gidelim süper bir gün geçirmek istiyorum"
Gülümsedim Semir'de ışık hızıyla pantolonunu giyip geldi. Ve birlikte park caddesine doğru yola çıktık. Geldiğimizde Anıl ve Berk bahçede pufların üzerinde oturuyordu.
"Selam cankiloplarım!!"
Berk ve Anıl hızla kafasını çevirdi.
"Hayırdır maviş ? Ne bu neşe
Anıl'a kocaman sarıldım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sabah Rüzgârı
Teen FictionHani Sabah Rüzgârları vardır. Hissettiğimizde ürpeririz. İçimiz titrer. işte bizim aşkımız böyle bir aşktı. En çok içimi onun sesi titretirdi en çok onun kokusu...