SR-13-

140 3 0
                                    

Canlar youtube videosu koyamadım ama bu bölümü
Yüksek Sadakat=Döneceksin diye söz ver.
İle okumanız önemli rica olunur.
Berk'in ağızından;

Yeşim telefon ettiğinde mutlu şekilde pizzamızı yiyoduk. Gizliden aramıştı. Eğer işletmek için aradıysa küfür edip kapatıcaktım. Buyüzden açtım. Telefondaki sesin sahibini tanıdığım için "kapatıyorum ben" diyerek kapatacağım sırada bir cümle yüzünden şuanda 3 saattir buradaydık. "Berk Selen'e araba çarptı" bu cümleden sonra ikisinede bişey demeden arabama atlamış Selen'in bulunduğu kata çıkmıştım. Anıl ise bişeylerden şüphelenmişti ve arkamdan gelmişlerdi. Hastane koridorları bana hep itici gelmişti. Soğuk duvarlar. Beyaz led lambalar. Mide bulandırıcı kokusu bana hep birini hatırlatıyordu. Buyüzden hastanelerden korkuyodum. Ölülerden. Şimdi ise ameliyathanenin başında kıpırdamadan duruyorduk. 4'ümüzde...

Seleni neden önemsiyordum? Kendime 2 aydır soruyordum. Aşıkmıydım? Hayır. Hoşlanıyomuydum? Hayır. Ama ona bişey olduğunda aklım çıkıyodu. Onu başka birisiyle gördüğümde kıskanıyodum. Ona birisi zarar verdiğinde sanki bana verilmiş gibi oluyordu. Onu mutlu etmek istiyodum. Üzdüğümde üzülüyodum. Mutluyken mutlu oluyodum. Sanki birlikteyken hareketlerimi onun varlığı kontrol ediyordu. Onun tepkileri benim tepkilerim demekti. Onun duyguları benim duygularım...

Ama şimdi boşluktaydım. Kimse anlamıyodu beni. Kimse bana bakan o mavi gözleri, bana gülümsediğinde çıkan elmacık kemiklerini,bişey isterken nasıl masumlaştığını bilmiyordu...

Sakin olamıyordum. Başım zonkluyordu. Ameliyathanenin her kapısı açıldığında fırlıyordum ama kimse bakmıyordu.. Selen'in ailesi ağlamaktan perişan olmuştu. Babası dinç kalmaya çalıştıkça zorlanıyordu. Semir yanımda oturuyordu. Bazen sessizce ağladığını görüyordum ama hemen gözyaşlarını siliyordu... Anıl kahve alıp hepimize dağıtıyordu. Sonra kimse almayınca geri götürüyordu. Arada Yeşim'le bakışıyorlardı. Yeşim ise en kötümüzdü. Onuda bir odaya yatırıp sakinleştirici vermişlerdi. Kendini suçluyordu. Bende suçluyordum ama böyle yapmanın Selen'e hiçbir faydası yoktu.. Hastaneler dar geliyordu. Gözlerim bana yardımcı olduğunda 32 diş sırıtan mavişi arıyordu. Sonra gerçek aklıma geldiğinde duvarlara vuruyordum. Arada Anıl gelip sarılıyordu. O zamanlar gözyaşlarıma hakim olamayacak gibi oluyordum ama toparlanıyordum...

Hastanedeki 6. Saatimiz. maviş hala uyuyo. Sadece uyuyo. Bilinci kapalı falan değil yada kendimi kandırıyorum. Kahretsin.. Hayata dönmesi gerekiyordu. Ameliyat hala bitmedi.. gidip doktorları yumruklayasım gelmişti bi ara. Anıl tutmuştu... Yeşim uyanmıştı uzakta sabit bir boşluğa bakıyordu.. Acıyordum şuanda herkese. Kendime acımıyordum çünkü onu kaybetsek arkadaşımı kaybedicektim ama hayatımı değil. Yeşim hayatını kaybedecekti. Ailesi hayatını kaybedecekti. Anıl benden daha çok parçalanacaktı. Ama bana bişey olmayacaktı. Ben sadece küçük masum tertemiz mavişi kaybedecektim.. Ama kalbim acıyordu. Yaşadığımız maceralar aklıma geldikçe nefesim gidiyordu. Yüzüm alev gibi yanıyordu...

Hastanedeki 8. Saatimiz. Selen'in annesi koltukta uyuya kaldı. Yeşim ben Anıl hala uyumadık. Semir ve babası doktorlarla konuşuyor... En sonunda dayanamayan Yeşim hıçkırıklara boğuluyor... Çığlıkları hastaneleri inletirken gidip sarılıyorum ona... Fısıldıyorum kendi kendime o Selen'e hakaret etti. Sarılma ona... Ama Yeşim'de sarılınca kıpırdamıyorum. Oda canını kaybetmek istemiyor. Anlıyorum onu. Daha sonra Yeşim'i kaldırıyorum yerden. Gidip koltuğa yatırıyorum.Anıl bizi uzaktan izliyor...

Ameliyathanedeki Selen'in 10. Saati...saatimiz dayanamadım yine...Anıl'ın yanına yürüyorum.

"Anıl bu böyle olmayacak yok gelmiyo zaman geçmiyo doktorlar çıkmıyo ölmesini istemiyorum o seninde mavişin dimi Anıl o hepimizin mavişi o ailesinin mavişi. Semir'in soytarısı senin cankan o herbişeyimiz lan olmuyo böyle"

Sabah RüzgârıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin