Bahçeye çıktığımızda beni her zamanki gittiğim o kimsenin gitmediği banka götürdüm Mert'i."Bu banka iyi bak. Birkaç hafta öncesine kadar tamamen aynı durumdaydım. Sevenim yoktu hep dışlanan, istenmeyendim. Tek bir kişi vardı yanımda o da Göktuğ, bu bankında yanında bir tek ben oldum bu güne kadar."
"Peki bir kaç hafta önce ne değişti senin için."
Buruk bir gülümsemeyle olan olayları hatırladım sonra dolu gözlerle Mert'e dönüp
"Göktuğ sayesinde birkaç arkadaş edindim. Şimdi bu bankta benim sayede bir arkadaş edindi." dedim gözlerim uzaklara dalarken beynim kelimeleri arka arkaya sıralıyordu ama kalbim Göktuğ'da takılıp kalmıştı. Yanımda hiç tanımadığı bir erkek vardı ama zerre umurunda olmamıştı. Evet belki ayrılmıştık ama daha iki gün olmuştu. Demek ki o beni çoktan silmişti. Bu karar onun açısından yeni alınmış bir karar değildi. Düşüncelerden sıyrılıp kendime geldim. Mert'e döndüğümde o da uzaklara dalmıştı.
"Sen kim için daldın uzaklara? Kim yaktı seni derin sularında?"
"Ben hiç gerçekten sevmedim bu zamana kadar ve ilk defa çevremde birini bu kadar seven birini gördüm. Şu sessiz geçen kısacık dakikalarda kendime sordum işte, sen neden sevmedin dedim. Sonra içimde sessiz çığlıklar koptu, cevabın olmadığını fark ettim. Sence ben neden sevemiyorum Asya? Kalpsiz miyim acaba? İlk defa sevmek istedim ben sanırım." Bir an çocuğun içine ne kaçtı diye düşünmedim değil. Şaşkın şaşkın onu izliyordum. Evet evet, gördüğüm ilk kızı seveceğim." dedi ve bana döndü gülerek. Kısa bir kahkaha atıp
" Seni seçtim pikachu. " dedi.
Şaşkın bir gülümsemeyle. "Ovv maalesef ama benim kalbim ne kadar ayrılmış olsakta başkasına ait, kendine başka pikachu bul!"
"Aa hayallerimle oynadınız bayan, bunu yanınıza bırakmayacağım." derken ayağa kalkıp yürümeye başladı.
"Mert, nereye?" dememe kalmadan kendinden emin bir ifadeyle "Tabi ki de şaka yaptım." banka tekrar oturdu. Şaşırmıştım. Değişmişti şu an gerçekten iki yakın arkadaş gibi konuşabiliyorduk o çocukluğumdaki Mert'ten eser yoktu.
Yanına geçip ona döndüm. "Çok değişmişsin."
"Ne gibi?"
"Bilmem, eskiden olsa böyle konuşamazdık herhalde."
"Sanırım anladım ne demek istediğini. Şımarık bir çocuktum kabul ediyorum ama babamı kaybetmem beni baya bir olgunlaştırdı." Yüzünde hem ufaktan bir gülümseme hem de ağlamaklı bir ifade vardı. Babasının ölümünü gülümseyerek kaldırmaya çalışıyordu belki de. Her şeye gülerek ayakta kalmaya çalışıyordu.
"Sen ciddi misin? Nasıl yani, ne zaman oldu bu?"
"Geçen yaz, ben okulu bitirene kadar babamsız idare etmeye çalıştık Antalya'da ama annem babamın ölümünü kaldıramadı. Biz de dedemlerin yanına yerleşmeye karar verdik."
"Ben bilmiyordum, özür dilerim canını sıkmak istemezdim." gözlerim yerdeydi, ayağımın ucundaki minik taşla oynuyordum.
Beklemediğim bir şey yapıp elimi tuttu. "Sıkma camini hepimizin gideceği yer orası."
çok güçlüydü, her halinden belliydi bu. Tam bir şey söyleyecekken zil çaldı.
Sevecen bir tavırla "Duydunuz zilin sesini, buyrun bayanlar önden." deyip eliyle işaret ederek bana yol verdi. Gülümseyip hayali eteğimin uçlarından tutup ona selam verdim ve önünden yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAN
Teen FictionHayat acılardan ibaretti ya da biz yaralardan ibaretiz. Nerede canımızı yakan var ona gideriz, onu seçeriz , hatta onu severiz. Çünkü biz yaralarla yaşamaya alışanlarız. biz acıyı seven acıya aşık olanlarız. Hayat tarafından acımasızca sınava tabi...