BÖLÜM 14:

112 26 8
                                    

MERHABA! :) ÖNCELİKLE ÖZÜR DİLERİM SİZDEN. BAYA BİR GECİKTİM BÖLÜMÜ YAYINLAMAKTA.

İYİ OKUMALAR... :*

BU ARADA MEDYADA Kİ ŞARKIYI BEN BU BÖLÜMÜ YAZARKEN DİNLEDİM. BAKALIM SİZ OKURKEN NE DİNLEYECEKSİNİZ. :)

Kantine inerken merdivenin başında Hakan ile göz göze geldik. Nefret dolu gözlerle ona bakarken gözlerinde ki pişmanlığı gördüm. Hakan olanlardan sonra sınıfını değiştirmişti. Uzun zamandır karşılaşmıyorduk. Köşe bucak kaçıyordu benden. Onun gibi birinin bu kadar suçluluk hissetmesi beni hem şaşırtmış hem de mutlu etmişti. Gözlerini kaçırdı, bense uzun zamandır içimde ona karşı beslediğim nefretimin hepsini kusmak istercesine gözlerimi ayırmadan ona bakıyordum. Mert Hakan'a baktığımı fark etmişti, üstelik öyle normal bir bakışta değildi bakışlarım. Nefret dolu bakışlarım onu şaşırtmıştı.

'' İyi misin?''

''Evet, neden sordun?'' sesim hiçbir şey olmamış gibi çıkıyordu konuşurken. Fazlasıyla umursamazdı.

''O çocuk.. ıı..'' sormakla sormamak arasında kararsız kalmıştı anladığım kadarıyla. '' Şey ona neden öyle baktın?''

Durup Mert'e döndüm yüzümde saçma sapan alay eder gibi bir tebessümle '' Bazı insanlar fazlasıyla nefreti hak ederler. Ve ben de fazlasıyla adil biri olarak bu zamana kadar hiç kimseye ayrıcalık tanımadım. '' sonra ortamın garip havasını dağıtmak için '' değer verdim yeteri kadar, bundan sonra herkese ederi kadar!'' dedim gülerek. Sonra önüme dönüp merdivenleri inmeye devam ettim. Mert sessizdi. Cevaplarım onu tatmin etmemişe benziyordu. Aslında o da haklıydı ne benim buzdan taşlarla örülmüş duvarlı kalemi ne de kimseden nefret ettiğimi görmüştü. Aslında prensip olarak insanlardan nefret etmezdim ne kadar sevecen biri olmasam dahi.

Olabildiğince sessiz bir on dakika geçirdik. Mert'in canı sıkılmış gibiydi. Başımı elimde ki soğumaya yüz tutmuş şekersiz kahvemden kaldırıp gözlerimi yüzünde gezdirdim.

''Canını sıkan ne?''

''Belki haddime değil ama o çocukla aranda ne geçtiğini bilmek istiyorum. Canını yakmış gibiydi.''

'' Sana bunu anlatmak isterim emin ol, ama bunun bana eskileri hatırlatmaktan ve canımı sıkmaktan başka getirisi olmaz Mert. Sende asma yüzünü. Bana bak, ben bile bu kadar sıkmadım canımı onu görünce.'' Ona güç vermek için gülümsedim.

Aslında beni gülümseten sadece ona güç vermek istememde değildi, bana değer verdiğini bilmem çok iyi hissettiriyordu. Başımı tekrar kahveme çevirdim. Mert'e canımı sıkmadığımı söylemiştim ama Hakan'ı görmem beni anılarımdan oluşan kocaman bir hortumun içine çekmişti. Ne kadar zaman boyunca orada o şekilde durduğumuzu bilmiyorum. Ama içimde çok büyük savaşlar verdiğimi çok iyi biliyorum. Göktuğ'u hala sevgim bir damla dahi azalmadan seviyorum ama bu kadar sıkıntının içinde bana kucak açan, yaslanacak sıcak bir omuz olan Mert'e de kayıtsız kalamıyorum. Çok büyük bir çıkmazın içindeyim ve Mert bir an bile yanımdan ayrılmıyor. Bilmiyorum .. belki de bir dakika dahi ardına dönüp bakmadan çekip giden biri için ona çok büyük bir haksızlık ediyorum. Bunları düşündüğüm her saniye bir bataklığın içinde debelenip duruyormuşum gibi hissediyorum ve en küçük bir hareketimde dahi dibe batıyorum. Evet belki dışarıdaki bataklıktan beni çekip çıkaracak biri var ama zihnimin içinde kendimle baş başayım.

Zilin çaldığını dahi duymuyorum zihnimin içinde bastıramadığım sesin yüzünden. Tüm düşünceleri bir kenara bırakıp Mert'in koluna giriyorum. Tekrar mutlu olmak istiyorum...

* * *

Anneannemi yemeğe çağırmak için üst kata çıktım. Koridor karanlıktı, ışıkları açmadan ilerledim. Şiirlerimi de hep karanlıkta yazardım, sadece masa lambam açık olurdu. Karanlık her zaman ruhumu besler. Bunu her düşündüğümde kendimi, kendinden korkan insanların korkularıyla beslenen kötü ruhani yaratıklar gibi hissetsem bile seviyordum karanlığı. İstemsizce önünde durduğum kapı hiç bu kadar merak uyandırmamıştı bende. Babamla aram açıldıktan sonra bir kez dahi uğramamıştım bu odaya ama ondan önceleri babam masasında işini yaparken bende boya kalemleri geniş odanın zeminine yayıp resim çizerdim sessiz sessiz. Sonra da o resimleri babamın arkasında kalan duvardaki panoya asardım.

PANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin