18

744 25 0
                                    

Tatlıyı yedikten sonra uyuyakalmıştım. Bu yüzden kabus görmüştüm. Kapkara aynalar beni içine çekiyordu. Ve ben buna karşı koyamıyordum. Çünkü beni çağıran Evrim'di. Çığlık atarak uyandım. Yataktan düştüm ve başımı sehpaya çarptım. Sonra yerde uzanarak durdum. Rahattım... Bu yüzden yerden kalkmadım ve tavana bakarak durdum. Başım acıyordu fakat hiç olmadığım kadar rahat hissediyordum. İçeri Evrim girdi. Işığı yakmayı boşverip yanıma koştu ve dizlerinin üzerine çökerek ellerini yanaklarıma koydu. Bana doğru eğilirken bol gelen pijaması yere doğru açılıyor beyaz atletinin içindeki küçük göğüsleri hafifçe belli oluyordu. Hemen bakışlarımı onun gözlerine çektim. Endişeyle bana bakıp kekeledi.

"Bora abi, başın kanıyor..."

Ne dediğini anlamadan tekrar uykuya daldım. Uyandığımda yataktan kalkmadan etrafa baktım. Evrim kapının arkasında doktor önlüklü birisiyle konuşuyordu. Önümde Gizem vardı ve koca bir çantayı topluyordu.

"Demek şimdi hemşire oldun."

Gizem başını hafifçe kaldırıp bana baktı.

"Hastasın, hastalığını bil. Bana koca kafası yarılmış bir adamı dövdürme!"

"Bazen senin bir ajan olduğunu düşünüyorum. Sürekli beni takip ediyorsun sanki."

"Sanki bu dünyada bir tek sen kaldın takip edilecek."

Çantanın ağzını kapadı ve kapının aralığından görünen doktor ve Evrim'in yanına gitti.

"Malzemeleri topladım baba."

Doktor ona kısa bir bakış attıktan sonra Evrim ile vedalaştı ve Gizem ile birlikte gittiler. Onlar gittikten sonra Evrim gelip yatağın diğer köşesine oturdu.

"Ben çok korkuttun."

Senin aşkın beni nasıl korkutuyor bir bilsen... Kolumu diğer tarafa açtım ve yanıma uzanması için yatağın üstüne hafifçe vurarak işaret yaptım. Başını göğsüme koydu. Herhalde bayılmamın üzerinden 2 saat geçmişti. Çünkü hala hava karanlıktı. Güneşin doğmasını istemiyordum. Evrim sessizligi bozdu. Elini karnımın üzerinde saçma hareketlerle gezdiriyordu.

"Haftaya bugün bayram. Biliyorsun değil mi? Peki ne yapacağız?"

"Evde oturacağız."

"Atahan'ın annesi 'Neden annenize ziyarete gitmediniz?' diye sormaz mı?"

Haklıydı. Biraz düşündüm. Sonra elimi uzun saçlarında gezdirerek söyledim.

"Peki denize gitmeye ne dersin? Annemizi ziyarete gidiyoruz diye sahile gidebiliriz. Hem bayram olduğu için sahilde kimse olmaz."
Sadece başını hafifçe kaldırıp parlayan gözleriyle bana baktı.

"Gerçekten gider miyiz?"

"Sana yalan borcum mu var? Elbette gideriz."

Evrim denizde yapacaklarını anlatırken uyuya kalmıştık. Zaten bundan sonraki her günümüz böyle geçmişti. Bayrama kadar günler su gibi akıp gitmişti ve herkesten erken kalkıp hazırlanmaya başlamıştık.Kimseye denize gideceğimizi çaktırmadan hazırlandık. Küçük bir çantaya bayram boyunca denizde kullanabileceğimiz eşyaları aldık. Üstümüze bayramlık sayılabilecek kıyafetler giyip herkesin gözüne soka soka annemize gideceğimiz yalanını yutturduk.

Gideceğimiz deniz kasabanın biraz uzağındaydı. Yolda giydiğim ceketi ve kravatı arka koltuğa atmıştım. Zaten deniz şortumu pantolonun içine giymiştim. Evrim ise elbisesinin içine giymişti. Sahile geldiğimizde pek sıcak bir hava yoktu. Hafif rüzgarlı, bulutlu bir hava vardı. Sahilde Şansımıza kimse yoktu. Zaten deniz dediğime bakmayın. Küçük, eski ve unutulmuş bir koydu.

Küçük TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin