19

704 21 0
                                    

"Niye sadece Kemal'i düşünüyorsun?"

"Eee... Kapıda kalır. Sonra herkes dedikodu başlatır."

Dediklerinde haklıydı. Aptalca şüphelenmeme gerek yoktu. Arabayla eve döndük. Mahallede bayram nedeniyle birçok kişi dönüş yolunda olduğu için yoktu. Bu sayede eve gidip dinlenebildik. Ben banyodan çıktıktan sonra. Evrim girmişti. Üzerimi giyinip içerideki koltuğa uzandım. Ağrıyan belime iyi gelmişti. Evrim'in su sesiyle birlikte çaldığı ıslık ile uyuyacak gibiydim. Bir anda kapı çaldı. Açmak istemediğim için gözlerimi yumdum ama gideceği yoktu. Bu yüzden kalkıp kapıyı açtım. Içeri gene aynı teyze girdi. Bayramımı kutlayıp hızla içeri girdi ve salondaki koltuğa oturdu. Elindeki tatlı tabağını sehpanın üzerine koyduğunda bende karşısındaki tekli koltuğa oturmuştum.

"Eee Evrim kızım nerede?"

"Banyoda."

"Anladım... Bu arada gidip gördünüz mü anneni?"

"Evet, dün sabah gittik bir gece kalıp geri döndük."

"İyi iyi! Aile ziyaretlerinizi eksik etmeyin de..."

O sırada Evrim banyodan çıktı. Kendi bornozunu almayi unuttuğu için benim havlumu göğsünden sarmıştı. Büyük olduğu için yerlerde sürümemeye çalışarak iki eliyle sıkı sıkı tutup teyzeye selam verdikten sonra odasına gitti. Teyze onu dikkatlice izleyip bana döndü.

"Bak yavrum bu böyle olmaz. Evrim çocuk değil. Genç kız olacak artık. Kardeş olabilirsiniz ama genede ikinizde aynı evde yakışı kalmaz. Sen en iyisi kendine bir kız bul da şu elalemin ağzına sakız olma. Benden söylemesi."

Ne diyeceğimi bilemedim. Sadece şu anlık evlenecek bir kız bulamadığımı ve bulmak istemediğimi söyledim. Teyze hemen çantasından cüzdanını ve cüzdanından bir kız resmi çıkardı.

"Bak bu benim yeğenim. Üniversiteye gidecekti ama babası izin vermedi. Seninle aynı yaşta sayılır."

Gösterdiği resme baktım. Kahverengi dalgalı saçlara ve mükemmel bir gülüşe sahip bir kızdı ama benim Evrim'im kadar güzel değildi.

"Istersen aranızı yaparım." dedi. Resmi ona uzattım.

"Şu anlık evlilik düşünmüyorum. İşleri bir yoluna sokup Evrim'i okula yollayayım sonra düşünürüm."

O sırada Evrim içeri girdi ve teyze ayağa kalktı vedalaşarak gitti. Evrim ne konuştuğumuzu sorduğunda geçiştirdim. Hızla odama gidip uyudum.

Neredeyse 7-8 ay böyle geçti. Evrim okula başladı. Her haftasonu Kemal, Evrim ve ben bir yerlere gittik. Hayat normaldi. Benim içimdeki kuşkular artsa bile iyiydi. Evrim'i bir kız okuluna yazdırmıştım. Öğretmen kadrosunda genç bir erkek öğretmen olmamasına dahi dikkat ettim. Bu yüzden içim huzurluydu. Ta ki Evrim ve o çocuğu görene kadar.

Her zaman olduğu gibi 19:20'de kafedeki işimden geri dönüyordum. Sokağın başına doğru ilerleyince Evrim'i gördüm tam elimi selam vermek için kaldırırken o esmer çocukla gördüm. Sadece konuşuyorlardı ama Evrim'in gülüşü kalbimi parçalıyordu. Korkuyordum... Birbirlerine dostça sarılıp ayrıldılar ve Evrim eve gitti. O da bir süre Evrim'in gidişini izleyip sokağın sonuna dogru ilerleyip gözden kayboldu. Eve gittiğimde Evrim paltosunu çoktan çıkarıp askılığa asmıştı. Salondaki büyük masaya ders kitaplarını yayıp çalışmaya başlamıştı. Ama her zaman yaptığı gibi kitaplarının altına moda dergilerinden saklamıştı. Paltomu koltuğa atıp odama ilerledim.

"Hoş geldin Bora abi! Açsan yemek hazırlayabilirim."

"Kafede yedim."

Içeri girip kapıyı kapadım ve yatağa uzandım. Sinirimi atmak istiyordum. Ama ne bunu Evrim'den ne de o esmer çocuktan çıkarabilirdim... Aklıma gelen en kötü şeyi yaptım. Odamdan çıkıp salona ilerledim. Evrim ders kitaplarının üzerinde uyuyakalmıştı. Onu kucaklayıp odasına götürdüm ve yatağına yatırdım. Gözleri gibi mavimsi örtüsünü üzerine örttüm. Öpmeye kıyamadığım pembemsi dudaklarına baktım ve hızla odadan çıkıp Kemal'in yanına gittim. Beraber arabayı boş bir otlak alana çekip bir kutu bira ile kafayı bulduk. Kötü huyum buydu. Çünkü bu yüzden Evrim bana kızıyordu. Hatta ceza vermek isteyerek benimle günlerce konuşmuyordu. Bu bana ne kadar acı veriyor bilmiyordu. Sanki kalbimin bağları baltayla tek tek parçalanıyordu. Ağlamak istiyordum. Haykıra haykıra... Ama sadece yüksek bir çığlık atabiliyordum sessizliğimin içinden...

Kemal kendi kendine kahkaha attı. Dönüp ona baktım ve ne olduğunu sordum.

"Evrim'i biliyorsun ya..."

"Evet, ne olmuş Evrim'e?"

"Haftasonu size gelecektim ama bir teyze tam beni kapının önünde yakalayıp sordu. Swnin ve benim tekinsiz birisi olduğumuzu ve Evrim'i kirli işlerimize alet ettiklerimizi düşünüyor."

"Kirli işler?"

"Bilirsin işte... Yatak işleri. Hatta seni ve Evrim'i araştırmaya başlamışlar. Sizin soyadlarınızın neden farklı olduğunu, annsnizin neden sizi ziyaret etmediğini, senin görüştüğün bir kız olup olmadığını falan sordular."

"Sen ne dedin? Hani bahsettiğin bir kız vardı ya... Karşıdaki teyzenin yeğeni onunla görüştüğünü söyledim."

"İyi b*k yedin."

"Asıl sen yedin. Sizi takip eden adamlar buraya doğru geliyorlar. Geçen gün diğer kasabada eğlenirken gördüm. Bunlar etrafta küçük bir kız ve yanında bekar bir adam olup olmadığını soruyorlardı."

"Sen ne diyorsun?! Neden bize daha önce söylemedin?"

"Sen cidden aptalsın Bora. Hayatının sonuna kadar kaçacak mısın?"

"Gerekirse evet!"

"Peki sen ölürsen Evrim'e ne olacak? Senden kızı isteyen o*ospu gibi işkence görüp gazetelerin 3. sayfasında çöplükte bulunan ceset olmayacak mı?"

Gözlerimi sımsıkı yumdum. Evrim'in ölü bedeni aklıma gelince kötü olmuştum.

"Peki ne yapacağım?"

"Bir an önce kaçsanız bile şu düşük çenelilerden kurtulamazsın anında yakalanırsınız. O yüzden kendini güvendirmen lazım."

Uzun uzun oturup bu konuyu düşündüm. Daha sonra Kemal'in uzattığı diğer bir şişe ile kendime geldim.

"Bunları s*ktir et şimdilik! Buraya kafa dağıtmaya geldik."

Devamında ise sarhoşluktan gülüp eğlendik. Bu şekilde araba kullanamayacağımız için taksi ile eve gelmiştik. Sonra sabaha kadar dana gibi uyuduk. Kalktığımda Evrim ve Kemal yoktu. Elime bir not kağıdı tutturmuşlardı.

"Evrim'i okula götürüyorum. Patronun sabah aradı. Senin çok hasta olduğunu söyleyip bir gün için izin istedim. Ayrıca 12.45'te eski çay bahçesine git. 8 numarada seni bekleyen birisi var. Jilet gibi ol!"

Saate baktım 12.15 idi. Kendi kendime küfredip banyoya girdim. Tuvalette bayağı midemi boşalttıktan sonra gidip bir duş aldım ve üzerime Evrim'in beni yakışıklı bulduğu siyah dar bir pantolon ve üzerine duman renginde bir tişört giydim. Saçlarımı düzelttim. Bu arada gelecek misafirin kim olduğunu düşünüyordum. Hızla salonu toparlayıp içki şişelerini yok ettim. Saat 12.40 idi... Evden koşarak çıktım ve Kemal'in dediği yere gittim. 8 numaralı masada bir kadın oturuyordu. Fakat arkasından gördüğüm için kim olduğunu anlayamadım. Karşısına geçip oturduğumda anladım. Bu Kemal'in benim için ayarladığı "helal süt emmiş gelin adayı" ydı. Beni görünce utangaçca gülümsedi.

Küçük TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin