15. BÖLÜM~Veda

917 84 424
                                    

Ben hala şaşkınca KwangWook'a bakarken onun gözlerinin dudaklarıma gittiğini fark ettim. Tabii, en son noktayı burada koymuştu. Ah... Ne yapmalıyım?!
O sırada bir şey istedim: Kyuhyun'un yanımda olmasını. O olsaydı KwangWook böyle bakamazdı. Kimine göre saçmalık; ama aşk bu işte. Vaz geçemiyorsun. Ne yaparsa yapsın affediyorsun.

"Bu kayıt odası uygun. Kullanabilirsiniz."

Müdür yardımcısı son sözlerini söyleyip stüdyodan çıkmaya yeltendiği an gözleri bana takıldı. Hiç hoşnut olmayacağım bakışlar eşliğinde:

"Kyuhyun nasıl?" diye sordu. Bu sözün üzerine sadece sertçe yutkunabildim. Bu sırada o da çoktan çıkmıştı. Gözüm stresle KwangWook'a kaydı. Sonuçta ortada bir aşk üçgeni vardı. Kim kötü ayrıldığı birinin ağzından duyduğu son sözleri tekrar hatırlamak isterdi ki! Ama cidden o gün bana bağırmıştı;duymuştum! Bu sırada kafamda bir ampul parladı: KwangWook onun yanında böyle dendiği için olayı üstüne alınabilirdi. Telaşla atladım:

"Senin hakkında hiçbir şey bilmiyor. Gerçekten kimseye bahsetmedim!"

Derin bir nefes verip elini ekolyzera sürttü.

"O halde Cho hakkında çok şey biliyor olmalı."

Stres başımı zorlarken "Evet." diyebildim. Böyle bir cevabı beklemiyor olmalı ki şaşkınlıkla:

"Biliyor mu?! Ne biliyor ki?" dedi.

Bu sırada aklıma o gün takıldı. Müdür yardımcı Lee hayatımda en korkunç kişi haline gelmişti. Çünkü Kyuhyun'u öğrenmişti. MiHi ile olan mesajlaşmalarımızı lavaboya gittiğim sırada okumuştu. Döndüğümde koltukta pis pis sırıtıyordu. Açıkçası bu ona ne tür bir şey katacaktı bilmiyordum ama bana şantaj yapacak gibi hissediyordum. Yine de suç bende: Hangi akılla telefonu kilitlemeyi unuturdu ki bir insan! Ya o adam? O neden mesajlara giriyordu? Evli barklı herif böyle densizlikler yapmaya utanmıyor muydu? O günden beri beni her görüşünde bulunduğu imalardan dolayı ondan nefret ediyorum. Heechul ve Leeteuk da öyle!

"Sahi, Kyuhyun ile nasıl gidiyor?"
Gidecek bir şey yoktu. Olduğumuz yerde sayıyorduk.

"Biz sadece iş arkadaşıyız."

"Tabii öyledir." dedi alayla ve devam etti.

"Ama Kyuhyun bana çıkarken çok kötü baktı. Ben de anlam verememiştim. Aslında arabada onun adını rastgele bağırdığını sanmıştım; meğer öyle değilmiş."

Sinirlenmekten ziyade gururumun incindiğini düşünmüştüm. Aynı zamanda Kyuhyun'un bakışları beni mutlu etmeye yetmişti. Gülerken ağlıyordum sanki.

"Gerçekten seninle konuşmak istemiyorum." dedim lacivert çantamı alıp kapıya yönelirken.

"Çakkammanyo./Bekle."

"Ne var?"

"Hep böyle acımasız mısın?"

Gözlerimi bir "Üf..." eşliğinde devirip cevap verdim.

"Gerçekten bana karşı ne hissettiğinle ilgilenmiyorum."

Acı acı güldü. Daha güçlü bir adam haline geldiğini görüyordum.

"Ama büyüklerimiz der ki 'Bu dünyada yaşattığını yaşamadan ölmezsin.' "

"Büyüklerimize aferin o zaman. Ben de yaşadığımı yaşatıyorum ya zaten."

Kapıyı umursuzca çarpıp çıktığımda uzaklaşmak yerine birkaç saniye orada bekledim. İçerden ben çıkar çıkmaz alaycı bir gülüş sesi ve mırıltı yükseldi.

Ben Kralların Menajeriyim (B.K.M.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin