Yastığıma azıcık daha sarıldım. Ne ara yastığım bu kadar sert olmuştu? Elimi yumruk yapıp yastığıma vurdum. Elimin altında ki şey kıpırdandı. Kaşlarımı çatıp gözlerimi açmaya çalıştım. Güneş ışınları gözüme hücum edince yüzümü buruşturup gözlerimi sıktım. Ne diye hemen gözlerimin içine girmeye çalışıyorlar ki? Gözlerimi yavaş yavaş açtım. Karşımda Berke'yi görmemle çığlık atarak geriye gittim ve yere düştüm.
"Ah! Bir daha oturamayacağım sanırım!" Berke yavaşca gözlerini açtı.
"Ne sakar şeysin sen. Bu yaşa kadar yaşadığına şükret bence." dedi ve kıçını dönerek uyudu. Kafasının altındaki yastığıma yapışıp çekmeye başladım. Tabi oda hemen yapıştı yastığıma(!).
"Ya bıraksana yastığımı!"
"Peki." dedi ve yastığı bıraktı. Bende toparlanamadığım için tabikide düşmüştüm.
"Ara sıra insan olmayı dene!" dedim ve koluna yapıştım.
"Çık odamdan!" ayağa kalktı, yastığımı kucağına alıp sarılarak yürümeye başladı. Ay çok tatlı gözüktü yalnız şuan. Böyle dağınık saç, tam açılmayan gözler, uykulu bir surat, yastığa sarılan kollar. Hayal ettiniz mi? Bence çok tatlı. Oda kapımın açılma sesiyle düşencelerden kurtulup oraya doğru koşmaya başladım.
"Ordan değil manyak!" odanın kapısının çıktığımda şaşkın bir şekilde bir Berke'ye bir bana bakan Olcay'ı gördüm. Kenardada mal mal el sallayan Berke. Paytak paytak yürümeye başladı. Peşinden yürümeye başladığım sıra odamdan telefonumun zil sesi yükselince koşarak odaya gidip telefonumu aldım. Sevdiceğim yazısını görünce gülümsedim.
"Günaydın!"
"Günaydın!"
"Ne yapıyormuş benim güneşim." kalpten gidiyorum ben bb.
"Hiç öyle oturuyorum. Sen?" kesinlikle tam bir ergen gibi konuşmuştum.
"Bende aynı. Bugün bir yerlere gidelim mi?"
"Çok güzel ol-" kulağıma gelen kırılma sesiyle kaşlarımı çattım.
"Berke!" koşarak salona koştum. İlk yerde annemin en sevdiği ve paranparça olmuş vazoya sonrada vazoya hâlâ uykulu bir şekilde bakan Berke'ye şaşkınca baktım.
"Ne yaptın sen?! Oğlum annem senin şu yaptığını görse tüm terlik ve oklavaları üstüne fırlatır!" az önce uykulu olan çocuğun gözleri cin gibi açıldı.
"Terlik ve oklava mı?" dedi dehşetle. Bende kafamı salladım. Kolumu tutup beni süreklemeye başladı.
"Olcay! Sen şu yerdeki kırıkları toplayıp en uzak çöpe at. Bizde Dora ile gidip aynısını alalım." kapıyı açınca karşımda Mert'i gördüm. Tabi ya! Telefon.
"Senin burda ne işin var Berke."
"Benim bunu sana sormam gerekiyor. Ben abiyim. Ne işin var senin burda?"
"Sevgilimi görmeye geldim." senin sevgilim diyen dilini yirim çucuk.
"İyi." tam bir şey söyleyecekken tekrar çekiştirmeye başladı.
"Arabamı getirmedim." dedi bana dönerek.
"İyi halt ettin."
"Nereye gideceksiniz? Benim arabamla gidelim. Ama önce Dora üstünü değiştirsin bence." dedi gülerek. Üstüme baktım. Şortlu geceliğimle duruyordum.
"Üstümü değiştirip gelince boğazını keseceğim Berke!" dedim ve koşarak eve çıktım. Beyaz üstünde t-shirt ve siyah eteğimi giydim. Saçımın önünü elimle biraz toplayıp üstten tutturdum. Gözlüklerimi takıp telefonumu elime alarak koşarak dışarı çıktım. Arabada beni bekliyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadaş Mı Didin?
RomanceBazen katlanabileceğiniz en son kişi, onsuz yaşayamayacağınız tek kişidir. Dora ve Berke'nin aşk macerasına sizde katılmak ister misiniz? arkadaş #1 |25.11.2018|