FİNAL-27.BÖLÜM

3.1K 184 25
                                    

"İzel otur yemeğini ye annecim! Eliz kardeşinin saçını çekmeyi bırak! Berke sende kalk artık! Misafirler gelicek!"

"Kalktım be güzelim. Ne bağırıyosun sabah sabah?"

"Çocuklara kahvaltısını yaptırır mısın?" Yanağıma ufak bir öpücük kondurdu.

"Yüzümü yıkayıp geliyorum hemen." Tepsiye dizmiş olduğum kurabiyeleri fırına atıp pencereyi açtım. Dışarıdaki kuş sesleri ne güzel geliyordu öyle. İşte tam 4 sene önce bugün ikiz olarak pofuduklarım dünyaya gelmişti. Arkamı dönüp İzel ve Eliz'e baktım. Genelde kavga ediyorlardı ama her zaman birbirlerini başkalarına karşı koruyorlardı. Berke çocukların yanına oturup yemeklerini süsleyerek yedirmeye çalışırken gülmemi tutamadım.

"Kolaysa gel sen yap." dedi sırıtarak. Elimle ağzımda fermuar varmış gibi kapattım. O da gülüp yedirmeye devam etti.

"Pastalar ne zaman gelicek?"

"Olcay gelirken getireceğini söyledi." Kafamda onaylayıp telefonu mu elime aldım. 'Kurtarıcım :D' ismini görünce sırıttım. Kim bilebilirdi ki öyle tanıştığım bir adamla evleneceğimi. Kaderin nerde geleceği belli olmuyordu işte.

Annemin numarasını bulunca aramak için sağa kaldırdım. 

"Alo annecim ne zaman geliyorsunuz?"

"Toruncuklarıma hediye beğeniyoruz kızım. Geliriz biz bir saate."

"Tamam annecim. Görüşürüz." Zilini çalmasıyla koşarak kapıyı açmaya gidiyordum ki masanın kenarına takılıp yere düştüm. İzel ve Eliz kahkaha atarken Berke de kenarda kıkırdıyordu. Ne var canım hâlâ sakarlığım devam ediyorsa? Onlara kötü kötü baktım ve ayağa kalktım. Ayağa kalkmak için yardım bile etmiyor yahu. Kapıyı açınca Olcay'ı ve Bora'yı görünce hemen dudaklarımı büktüm.

"Bora bunlar halana gülüyor!" dedim bizimkileri göstererek. Bora bir kabadayı misali içeri girip kötü kötü bakmaya başladı. Olcay'a sarılıp içeri çektim. Elindeki poşetleri hemen buzdolabına koydum. Arkamı döndüğümde Bora'da gülmeye başlamıştı. Berke'ye kötü bakışlarımı sundum. Gülmemek için kendini sıktığı belliydi.

"Berke gidip üstünü değiştir." dedim sinirli olmaya çalıştığım yüz ifademle. "İzel ve Eliz sizde benle geliyorsunuz." dedim ellerimi uzatarak. İkiside koşup elimi tuttu. Onları yukarı odalarına çıkardım. Benimle aynı olan küçük çiçeklerle kaplı elbisesini İzel'e giydirdim. Eliz'e de babasıyla aynı giyinmesi için aldığım beyaz gömlek ve siyah pantolonunu giydirdim. Kendimde elbisemi giyindim. Tam saçlarımı toplayacağım sıra İzel bağırdı.

"Anne duy!" dedi dolabına koşarken. Dolabından büyük pembe bir kutu çıkardı.

"Eğey ben piyemses olacaksam sende kıyaliçe olmalısın." dedi kutudan çıkardığı tacı başıma takmak için küçük kollarını uzatırken. Gözlerim dolmuştu birden. Nasıl bir iyilik yapmıştımda böyle tatlı çocuklarım olmuştu? Kucağıma alıp kafama tamamını sağladım. Sonrada yüzünü öpücüklere boğdum. Berke'de içeri girip Eliz'i kucağına aldı. Eliz'de elindeki küçük tacı kardeşinin başına taktı.

"Ev sahipleri nerdeymiş bakalım!" Cansu'nun sesini duymamla gülümsedim.

"Hadi bakalım! Aşağı iniyoruz!"

°•°•°•°•°•°•°•°•°•°
Herkes gülmekten ağrıyan karnını tutup gülmelerini bastırmaya çalışıyordu. Bense somurtmuş oturuyordum. Tabiki bana gülüyorlardı. Düğünden çıkıp havaalanına yardırırken düşmeme gülüyorlardı.

"Komik değil tamam mı?" dedim tekrar somurtarak.

"Hem Akel öyle birşey demeseydi ben öyle koşmazdım. Hepsi Akel'in suçu."

"Görüyor musunuz yine suç bana patladı. Doğum yaparken doktora yumruk atmasıda benim suçumdu zaten." dedi gülerek.

"Sen beni kızdırmasaydın atmazdım! Ben orda ölümüne sancı çekiyorum. Gelmiş bana 'Eğer çocukları yolda doğrursan çocukların yollu mu olur?' dedi ya! Sonra benden kaçınca bende yanlışlıkla doktora yumruk attım. Olamaz mı?!" Ay bak hatırlattı sinir etti yine!

Sonraki saatlerde Cansu'nun hamile olduğunu yani Bora'ya kardeş geleceğini öğrenmiştik. Tabii Bora yerlerde tepinip "Ben kardeş istemiyorum!" diye anlamıştı.  Bizde ona kardeşin ne kadar güzel birşey olduğunu söylemiştik. O sıra susmuştu ve bizimkilerle oynamaya başlamıştı. 10 dakika sonra tekrardan ağlamaya başlamıştı. 'Niye ağlıyorsun?' diye sorduğumda Eliz'in ona kardeşinin olduğunda onunla ilgilenilmeyeceğini söylediğini öğrendik. Ne kadarda benim çocuğum. Bende aynısını yapardım çünkü. Ehehe. Cansu ve Olcay Bora'yı susturamadıklarından çözümü eve gitmekte bulmuşlardı. Diğerleride yavaş yavaş gitmişlerdi. Sanırım yorgunluktan ölüyordum. Pijamalarımı giyip yüzümü yıkadıktan sonra ben Eliz'e Berke de İzel'e yardım ederek dişlerini fırçalattık ve yataklarına yatırdık. Sonunda yatağa girince Berke'ye sarıldım. O da bana sarılınca gülümsedim. Gözlerimi kapattığımda kapının açılmasıyla kapıya döndüm.

"Anne yanınızda yatabiliymiyiz? " gülümseyip yorganı kaldırdım.

"Çabuk koşuyorsunuz." dedim gülerek. İkiside koşarak yatağa girdi. Eliz benim boynuma sarılıp gözlerini kapattı. İzel'de aynı şeyi babasına yapınca Berke gülümseyip bana öpücük attı. Kıkırdayıp gözlerimi kapattım. Ne mükemmel bir aile olmuştuk biz!

Finaaaal!😁 Umarım beğenmişsinizdir! Eğer çok istek gelirse arada özel bölümler gelebilir! Şimdi gelelim "Ajan Mı Didin?" e . Bugün ona yeni bir bölüm yazmayı planlıyorum. Onada bakmayı unutmayın! Sizleri seviyoruuum!😍😙

Arkadaş Mı Didin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin