"Kanka ben diyorum ki iki günlüğüne kamp yapalım, yaz bitmeden. Bize iyi gelir stresimizi falan atarız ha ne diyorsun?" heyecanla yapmak istediği planı anlatmıştı Kaan Sinan'a.
"Ne bileyim kardeşim, bizimkilerle bir konuşalım da ona göre bakarız. Ama Rüzgar gelmeyi reddedebilir sonuçta, malum-" daha fazla konuşamamıştı Sinan.
"Kanka ikna ederiz ya gelmeli, bu sene zaten bir bok yapmadı çocuk çalışmaktan. Hem kafası dağılmış olur." Diye üstelemişti telefonun diğer ucundan Kaan.
"Tamam kardeşim o zaman iki saat sonra ben sizi alırım Rüzgar'ın kafeye gidip, ikna etmeye çalışırız. Ha Tuğçe'yi ara oda muhakkak gelsin Rüzgar'ın patronunu falan ikna etse etse o eder. Hadi ben araba sürüyorum daha fazla konuşamayacağım."
"Tamam kanka ararım gelir büyük ihtimalle, o zaman iki saat bizim evde buluşuyoruz. Hadi kendine iyi bak kardeşim."
"Sağol kardeşim benim."
İkisi de telefonunu kapatmıştı.
Kaan, Tuğçe ile konuşmak için tekrar telefonunun rehberine girip eski lise arkadaşını aradı. Planını Tuğçe'ye de anlatmıştı. Tuğçe Rüzgar'ı ve Rüzgar'ın patronunu ikna etme işini hemen kabul edip, hazırlanacağını söylemişti ve Kaan'ın bu görevi de başarıyla sonuçlanmıştı.
***
"Oğlum iki saat dedin sabahtan beri seni bekliyoruz!" Kaan sinirlenmişti. Çünkü Sinan, konuşmalarının arasından üç saat geçmesine rağmen hala ortalıklarda görünmüyordu. Tuğçe ile Kaan yaklaşık bir buçuk saattir Sinan'ı beklemişlerdi.
"Ya abi kusura bakmayın trafik sıkıştı, kımıldayamıyorum bir yere. Siz gidin ben gelmeye çalışırım.
"Tamam o zaman." Dedi Kaan ve Tuğçe'yle birlikte taksiye atlayıp Rüzgar'ın çalıştığı kafeye gittiler.
Rüzgar bir müşteriye içeceğini verip kapıdan içeriye girenlere bakınca, içeri girenlerin Tuğçe ve Kaan olduğunu fark etti. Ve teşekkür eden müşteriye "rica ederim" deyip hemen kapıya yöneldi.
"Kardeşlerim gelmiş, hoş geldiniz. Hayırdır siz böyle" diyerek ikisine de aynı anda sarılmıştı.
"Valla kanka geçiyorduk uğradık dersek yalan olur" diyerek Kaan arkadaşlarını güldürmüştü.
"Ayakta kaldınız, bakın şu masa boş geçin siz ben hemen öteki müşterinin siparişini teslim edip geliyorum" demişti Rüzgar.
"Afiyet olsun." Rüzgar en son gelen müşterisinin de isteğini hallettikten sonra arkadaşlarının yanına geldi.
"Kankalar bir şey ister misiniz? Limonata buz gibi."
"Yok canım sağ ol biz almayalım seninle bir konuyu konuşup hemen gideceğiz" dedi Tuğçe.
"Ee dökülün bakalım o zaman."
"Kanka bak şimdi biz, daha doğrusu ben şöyle bir plan yaptım. Hafta sonu hepimiz boşuz, sende sadece pazar boşsun ama patrondan izin istesek cumartesi de izinli olmuş olacaksın. Yani seni kafeden alıyoruz İstanbul dışında muhteşem bir deniz manzarası olan ormanlığa, kamp yapmak için iki günlüğüne bırakıyoruz" dedi Kaan espriyle.
"Bu da iyice Acun'a özeniyor amk. Ne o bizimle orda Survivor mı çekeceksin?"
"Hahah güleyim de boşa gitmesin. Onu bunu bırak da ne diyorsun onu söyle. Bak süper olacak yani hem kafan dağılır."
"Bilmiyorum ki pek gelemem sanırım" deyip sesini kısarak "bu piç patronun izin vereceğini sanmıyorum." dedi.
"Kanka bir şansını dene bakalım, ne diyecek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIMDAKİ CENNET
Teen FictionSen zamansızdın sevgilim, zamansız acıların kurbanı. Sen kaderin kara kaplı defterinde ilk sayfaydın, ilk yaralı. Sen hayata göğüs gerecek kadar büyük, fakat küçük bir çocuk kadarda kırılgandın. Sen kimsenin sahip olamayacağı kadar eşsiz ama...