Ben kadere inanmam dedi çocuk, ben kaderin elinden kurtulan kimsesiz, hırçın ve masmavi bir denizim. Ben ölümün öldüremediği yerdeyim, ben sessizlikteyim çırpınışlarım bile sessiz, çığlıklarım öksüz, gözyaşlarım yetim... Ben her şeyin biraz ortasındayım, ama kimse benim yanımda değil, ben herkese biraz yakınım fakat insanlar bana yakından daha uzak... Ben denizin mavisine bürünmüş bir gökyüzüyüm, deniz yerde ben gökte benimde payıma izlemek düştü işte ne görünmeyecek kadar uzak ne hissedilebilecek kadar yakınım kimsesizlere...
__
"Biliyor musun nefret ettiğim sürprizlerini bile çok özlemişim" dedi Rüzgar arabanın ön koltuğuna yerleşmiş emniyet kemerini taktığında.
"Öyle mi o zaman hemen bir sürpriz listesi hazırlamalıyım!" dedi Bora ve o da emniyet kemerini takıp, arabayı çalıştırdı ardından ise Rüzgar'a bakarak içten gülümsedi.
"Pişmanlığım özlediğimden" dedi Rüzgar'da ve ikisi birden gülmeye başladılar. Bunlar güzel şeylerdi, gülmek yanındakinden keyif alabilmek mükemmeldi. Zira ikisi de bu günleri anarak bu seviyeye gelebilmişlerdi, ikisine de haram gelen güzel günlerden sonra.
"Evett hazır mısın?" dedi Rüzgar, yüzünü Bora'ya çevirdiğinde ve sinsice gülümsediğinde.
"Neye?" dedi Bora'da şaşırmış bir ifadeyle, hem yola hem de Rüzgar'a bakarken.
"Birazdan soracağım soruya!" dedi Rüzgar yüzüne kötü bir şey soracakmış hissi oturtarak.
"Bekliyorum" dedi Bora'da, nitekim onunda yüzü düşmüştü.
"Bak soruyorum!" dediğinde Rüzgar dayanamamış ve gülmemek için direndiği sırada adeta arabanın camına kusmuştu.
"Sor sevgilim sor da, tükürükler ağzının içine daha çok yakışıyor." dediğinde ikisi de kahkahalara boğulmuşlardı.
"Tamam soruyorum. Bora biz nereye gidiyoruz!"
"Ah inanır mısın bende senin bu sabırsızlıklarını özlemişim." dedikten sonra Bora arabayı yavaşlatıp dudaklarını Rüzgar'la buluşturdu ve tekrar yola çevirdi bakışlarını, ardından "Sürpriz" diyerek ekledi.
***
"Ağva ha?" dedi Rüzgar.
"İlk birleşme..." dedi Bora'da.
"Beyaz güller?"
"Kırmızı dudaklar."
"Derin bakışlar"
"Beyaz şarap"
"İlk yemek"
"İkinci şans" dedi Bora ve sevgilisinin elinden tutup yine aynı ahşap odanın kapısına kadar yürüdüler. Kapıya geldiklerinde durdular, birbirlerine dikkatle baktılar ve Bora cebinden çıkarttığı anahtarı kapı deliğine sokup kapıyı açtı.
Rüzgar içeri önden girdi ve odanın kırmızılığında buluverdi kendini. Arkasından da Bora girdi içeri ve konuşmaya başladı sevgilisine arkasından sarılarak.
"Bu sefer kırmızı gül." dedi, "Kırmızı gül aşkın ve sadakâtin simgesidir derler..." diyerek de ekledi.
Ne zaman bir kırmızı gül görsem çekinirdim, dokunamazdım. Bilmiyorum neden korkardım? Belki de hassas oldukları içindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIMDAKİ CENNET
Novela JuvenilSen zamansızdın sevgilim, zamansız acıların kurbanı. Sen kaderin kara kaplı defterinde ilk sayfaydın, ilk yaralı. Sen hayata göğüs gerecek kadar büyük, fakat küçük bir çocuk kadarda kırılgandın. Sen kimsenin sahip olamayacağı kadar eşsiz ama...