Ekim 2012
"Kaan hadi kahvaltıya!" dedi beş dakika önce, Kaan'ın annesi İnci Hanım.
"Oğlum hadi; bak beş dakika daha geçti, geç kalacaksın! Gece yatmak bilmiyorsun ki, hayır ne yapıyorsun çok merak ediyorum." deyip odasına geldi elindeki bezle birlikte orta yaşlı kadın.
Kaan daha sonrasında yatağında açık olan dudaklarını kapatıp, kollarını açarak gerindi.
"Kaan hadi be evladım yumurtan soğuyacak, kalk hadi elini yüzünü yıka hemen mutfağa!" dedi İnci Hanım ve odadan çıkıp, Kaan'ı bir süre daha yalnız bıraktı.
***
Kaan içinde ki kötü bir hisle beraber okula gitmeye koyuldu. Evleri okula yakın olduğundan yürüyerek gidip gelecekti, hiç gitmek istemese de. Ayakları geri geri giderken yürümeye çalışıyordu Kaan. Hastaneden çıkalı yaklaşık bir hafta olmuştu ve daha iyiydi durumu. Gün geçtikçe daha fazla toparlanıyor gibiydi. Hastalığı çok ilerlemediği için ilaç tedavisine başlanmıştı gün aşırı bir tane...
Yavaştan okula yaklaşmıştı, daha fazla yaklaştıkça tüyleri diken diken olmuş ürpermeye başlamıştı. Bu korkmak değildi, sadece fazla endişeliydi. O şımarık bir çocuk değildi hiç olmadı ve karşılaşacağı şımarık insanlardan dolayı midesi hızla bulanmaya başlıyordu.
Okula girmişti daha dersin başlamasına on dakika civarı bir şey vardı ve o da bahçeden sınıfına gitmeye karar verdi. Herkes ona dik dik bakarken zor da olsa kulaklığından gelen müziğin sesinden destek alarak dimdik yürüdü. Sınıfı 9-G'ydi fakat o şu an 10. sınıfların katında dolanıyordu. İleride duran telefonuna odaklanmış olan kızdan yardım isteyerek sınıfını zar zor bulabilmişti, okul okul değil sanki bir labirentti, o kadar çok koridor vardı ki hangisi hangisine bağlanıyor belli değildi.
Sonunda sınıfını bulup dalmıştı içeri, o aceleyle ise ayağını diğer ayağına taktırıp sekmesine yol açmıştı sınıfın içinde. Ardından kendini toparlayıp başını kaldırdığında ise sınıftaki bütün herkesin ona baktığını fark etti. Bir an başını yere indirdi ve iki elini de açıp, bir ayağını kırarak eğildi ve sınıfa selam verdi. Ardından ise başını tekrar kaldırdı ve hayretle ona bakan sınıfa karşı güldü daha sonra kapıdan müdür yardımcısı Alp Bey girdi. Bir kolunu Kaan'ın omzuna attı ve konuşmaya başladı.
"Arkadaşlar bu yanımda gördüğünüz arkadaşımız Kaan, okulumuza yeni kayıt yaptırdı ve artık bu sınıfta okuyacak." dedi Alp Bey ve Kaan'ı arkadaki boş olan sıraya gönderdi.
"Kaan'la sohbet etmeniz, onu daha fazla tanımanız için iyi olabilir!" dedi müdür yardımcısı ve bütün sınıf Kaan'a doğru dönerken Alp Bey bağırdı,
"TENEFFÜSTE ARKADAŞLAR!" dedi ve Kaan'a bakıp sırıttı ardından sınıfı matematik öğretmeni Selda Hanıma bırakıp çıktı.
Alp Bey inanılmaz yakışıklı bir öğretmendi, daha doğrusu öğretmenlikten müdür yardımcılığına terfih etmişti, üstün başarılarından dolayı. Boyu uzundu vücudu fit, yirmi altı yirmi yedi yaşlarında bir adamdı. Gözleri iri, rengi ise tıpkı Kaan'ın gözleri gibi masmaviydi. Kemikli yüz hatlarına sahip Alp'in bir de hafif kumral sakalları vardı ve çekici olan yüzüne daha fazla albeni katıyordu. Öğrencilerin sosyal medyalardan araştırdığı kadarıyla da sevgilisi falan yoktu. O yüzden kız öğrencilerin çoğunlukta olduğu hayran kitlesi bayağı çoktu Alp'in.
Nitekim Kaan'da Alp'ten etkilenenlerden sadece birisiydi. Onu ikinci kez görüyordu fakat bu sefer kolunu omzuna atması, heyecanlandırmıştı.
***
Matematik dersinin tüm gereksizliğine katlanmak zorunda kalan Kaan, boş boş Selda Hocanın tahtaya yazdıklarını defterine geçiriyordu anlamadan. Belki evde yazdıklarını çalışırsa başarılı olabilirdi. Öyle düşündü. Tam defterine yazmayı bitirmiş, hocayı dinlemek için başını kaldırmıştı ki sıradan, karşısında içine hüzün, mutsuzluk fakat aynı zamanda acımsı bir haz bırakan gözlerle karşılaştı. Baktığı gözler karanlıktı, yakıcı ve aynı zamanda da yıkıcıydı. Gelen oydu Sinan, okulda ilk gördüğü hafızasına kazıdığı ilk kişiydi belki de. Geç kalmıştı derse Selda hocadan özür dileyip ona doğru yürümeye başladı, Kaan'a doğru onun gözlerinin içine girecekmiş gibi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIMDAKİ CENNET
Teen FictionSen zamansızdın sevgilim, zamansız acıların kurbanı. Sen kaderin kara kaplı defterinde ilk sayfaydın, ilk yaralı. Sen hayata göğüs gerecek kadar büyük, fakat küçük bir çocuk kadarda kırılgandın. Sen kimsenin sahip olamayacağı kadar eşsiz ama...