Medyadaki müzik bir harika, yeni bölüm ruhuna iyi gelebilir tavsiye ediyorum...
__
Rüzgar uyanmıştı gecenin bir vakti. Zaten yattığından beri dönüp durmuştu bir o tarafa bir bu tarafa. Kısa bir süre önce içi geçmişti ama o da çok etkili olamamıştı Rüzgar'ın uykuya dalması için. Lanet olsun yine Bora'yı düşündüğü için uyuyamıyordu. Bora'nın "Ben sana ne yaptım lan?" dediği an aklından çıkmıyordu beyni o cümleyi bozuk plak gibi kafasında döndürüp duruyordu. Gerçekten kötü olmuştu, Bora'ya çok kötü davranmıştı üstelik bir şey yapmadığı halde. Sadece arkadaş olmak istiyordu. Gayet masum bir istekti bu. Rüzgar bunları düşünürken içi çok daraldı biran ve zaten küçücük bir şey olan çadır iyice üstüne gelmeye başladı. Ardından hemen uyku tulumundan kurtuldu biraz daha içinde kalsa kemikleri birbirine geçecekti. Çadırın fermuarını çekerken çok ses çıkarmamaya dikkat ederek usulca açtı çadırın fermuarını. Nefes alması gerekiyordu, sabahtan beri kendisine neredeyse mezar olan bu ormanda. Rüzgar dışarı çıkmıştı ve soğuk bir içecek almak için Sinan'ın arabasına doğru yürüyordu, soğuk durması gereken şeyler Sinan'ın arabasının bagajındaki mini buzdolabındaydı. Ayriyeten Sinan bütün arkadaşlarına arabanın yedek anahtarlarını çıkarttırıp vermişti o kadar çok güveniyordu çünkü arkadaşlarına. Rüzgar kot ceketinin cebine koyduğu anahtarı hiç çıkarmadan kot ceketini üstüne geçirdi. Geceleri hava serinliyordu çünkü. Rüzgar elindeki el feneriyle yürümeye devam ederken az ileride bir hareketlilik fark etti. İlk önce kedidir veya köpektir diye üstüne fazla gitmedi ama çalılar hala oynamaya devam ediyordu. Rüzgar korkmuştu çok azda olsa ama bu korku oraya gitmesini asla engelleyemezdi. Ses çıkarmadan yavaş yavaş sokulmuştu çalıların arkasına. Ve kafasını çalılıkların arkasından diğer tarafa uzattığında ise gördüğü şeyle resmen yıkılmıştı. Kalbinden kalbi sökülmüştü sanki. Ve hala bakmaya devam ediyordu dudaklarını ısıra ısıra. Gözleri kıpkırmızı olmuştu sinirden ve yumruklarını da sıkabildiği kadar sert sıkıyordu. Karşısında gördüğü ve keşke görmeseydim dediği kişiler Bora ve Tuğçe'ydi. "Bora ve Tuğçe!!!" Beyni olayı anlamaya çalışıyordu ama işe yaramıyordu çünkü şu anda kalbiyle beyni büyük yarış içerisindeydiler ve bu yarışı ne yazık ki kalbi kazandığı için beyniyle düşünme yetisini kaybetmişti Rüzgar. Bir süre daha bakmaya devam etti ve neredeyse hiç durmadan yani onları izlemeye başladığı zamandan beri ikisi de birbirlerinin dudaklarının kölesiydi. O kadar ateşli öpüşüyorlardı ki Rüzgar'ın aleti Bora'nın dudakları karşısında hafifte olsa kalkmıştı. Bu kadar sinirliyken nasıl kalkabilmişti hayret etmeden de duramadı. Rüzgar nefretle izlediği sahneye daha fazla dayanamamıştı. Hemen arkasını döndü ve sert adımlarla çadırına doğru yürümeye karar verdi, çünkü buraya ne için geldiği veya arabadan ne alacağı hiçbir şey umurunda değildi. Bu sikik yerden hemen kurtulmak istiyordu. Hızlı hızlı giderken yerde duran bir kola şişesine çarpmıştı. Ormanın tüm sessizliği içinde aşırı bir ses çıkmıştı ayağına takılan kola şişesinden. Rüzgar çıkarttığı sesi duyabileceklerini fark edip hemen koşmaya başladı. Çadırına giremezdi boğulurdu, bu kadar öfke ve adrenalin arasında nefessiz kalırdı. Hemen kendini elindeki fener ile birlikte ormanın derinliklerine doğru attı. O kadar çok koştu ki artık karnı ağrımaya, nefesi kesilmeye başlamıştı. Mecburen durdu Rüzgar. Ve bir ağaca yaslanıp yavaşça kendini yere bıraktı. "Ne yapıyorum ben" diyerek söylenmeye başlamıştı kendi kendine, çünkü aralıksız 10 dakika belki daha fazla süre koşmuştu hiç bir yeri bilmediği ormanda. Hala nefesini kontrol altına almaya çalışıyordu ama beceremiyordu. Yanında avuç içi kadar bir taş duruyordu. Onu eline alıp biraz baktı sonra ise tüm siniriyle "Bora sen tam bir orospu çocuğusun" diye bağırarak taşı atabildiği en uzağa atmıştı. Rüzgar kot ceketinin cebindeki sigarayı eli titreye titreye çıkarmaya başlamıştı. Paketinden sigarayı çıkardığında eli o kadar çok titriyordu ki ateşi bile zar zor yakmıştı sigaranın ucuna. Hızlı hızlı çekiyordu sigara dumanını ağzından her çıkarışında daha fazla ateş saçıyordu gözlerinden. Alevler o kadar sarsıcıydı ki belkide karşısına biri çıksa yakacaktı. İlk sigarası bitmişti ve rüzgar biter bitmez yeni bir tane daha paketten çıkarıp içmeye başladı. Bu, Rüzgar'ın hep aşırı sinirlendiğinde yaptığı bir şeydi arka arkaya sigara içmek. Rüzgar neredeyse paketin yarısına yakın sigara içmişti ve anca durabilmişti. Bugün başına gelen olaylardan sonra Rüzgar gerçekten de yorulduğunu hissetti. Biraz uyuması gerekiyordu ama geri dönmek istemiyordu hoş geriye dönmesi de zordu çünkü nasıl geldiğini bilmediği yerden nasıl eski yerine dönebileceğini bilmiyordu. En iyisi ağacın bir köşesine kıvrılmaktı ve Rüzgar'da aynen öyle yapmıştı. İnce kot ceketinin iki yakasından tutarak iyice sıkıştırmıştı bedenini içine ve uykuya dalmıştı gözlerini açmaya bile fırsatı olmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIMDAKİ CENNET
Novela JuvenilSen zamansızdın sevgilim, zamansız acıların kurbanı. Sen kaderin kara kaplı defterinde ilk sayfaydın, ilk yaralı. Sen hayata göğüs gerecek kadar büyük, fakat küçük bir çocuk kadarda kırılgandın. Sen kimsenin sahip olamayacağı kadar eşsiz ama...