24. Bölüm "Eskiler"

35 1 0
                                    

Beklemek ve bekletilmek çok kötü, biliyorum ve bu yüzden çok çok özür dilerim. Yazmama nedenim aklıma sizin okumanıza değer şeylerin gelmemesinden kaynaklı. Ama bekle bekle nereye kadar diye düşünüp, her ne olursa olsun yazmaya karar verdim. Veee bölümü baya uzun tuttuum :D çünkü bu kadar beklemeye uzun bir bölüm yakışırdı. Buyrunuz 23. Bölüm :) iyi okumalar :*

Yazarken dinlediğim şarkı multimedia'da!
~~

Zeynep'ten~

Şuan karşımda gördüğüm koltuk muydu yoksa yatak mıydı tam emin olamıyordum. Kollarıma bırakılan siyah pantolon ve kırmızı tişörtte yastık ve yorgan gibi geliyordu. Uykusuzluk beynimle sevişirken girdiğimiz üçüncü mağazada hâlâ kıyafet deniyordum.

"Tamam bunları alalım." Arda, yarım saattir uğraştığı telefonunu arka cebine sıkıştırıp sonunda benimle ilgilenebilmişti. "Git giy hadi. Üstünde kalsın." Karşı çıkmaya, burun kıvırmaya bir gram enerjim olmadığından başımla onaylayıp kabinlere yöneldim. Elimdekileri sakin sakin giydikten sonra kabinden çıktım. Gözlerimi kırpıştıra kırpıştıra koltuğa ilerleyip çantamı boynumdan geçirdim. Bir süre daha mağazada oyalandıktan sonra dışarı çıkabilmiştik.

"Nereye gitcez?" Ellerim iki yanımda mal mal sallanırken çenemi daha az açıp kapatmak için 'gideceğiz?' Yerine 'gitcez'i kullanmıştım. Bu da Zeyn'ce bi üşengeçlik belirtisi.

"Evine gitmek istersen evine götüreceğim seni." Kısa bir an başını bana çevirip yorgun gözlerimi inceledi. "Uyursun, dinlenirsin. Eski haline geri dönersin. Akşama doğru geri gelirim." Konuşmanın devamı gelecek gibi konuşmuş, sanki nokta değil de virgüllü nokta koymuş gibiydi cümlenin sonuna. Bir süre öylece yüzüne baktım. İçimden 'Ee' desem de dışımdan birşey diyemiyordum. Biri benim için 'Ee' desin lütfen.

Maalesef arabaya kadar ağzı açılmamıştı Arda'nın. Kemerimi güçle bağlayıp başımı arkaya yasladım. "Biraz uyuyacağım. Zahmet olmazsa eve gelince beni odama kadar çıkarır mısın?" Masum masum bakamıyordum çünkü gözlerim kapalı konuşuyordum.

"İşim var." Arabayı çalıştırıp park alanından çıkarken sıkıntıyla nefesini verdi.

Kaşlarımı çatıp yanaklarımı şişirdim. "O zaman salondaki koltuğa kadar götür."

"Toplantım var." Sanki beni sinir etmeye çalışıyormuş gibiydi. Yüzünde alaycı bir ifade saklıydı.

Puflamakla uflamak karışımı ofladım. "O zaman direk toplantı salonuna gidelim Arda. Köşede kıvrılıp uyurum ben, sesim de çıkmaz." Gözlerim kapalıydı ama bu gözlerimi deviremeyeceğim anlamına gelmez. Fırsattan istifade bir güzel devirdim kara gözlerimi.

"Of Zeynep." Tekrardan nefesini verip hafifçe boğazını temizledi. "Yatağına kadar bırakıcam, tamam." Bi anda üstümden tonlarca yük kalkmış gibi oldu. Gülümsememe engel olamadım haliyle. Sonrasında da zaten uykuya dalmıştım.

Uyandığımda odamda, yorganımın altında, yatağımın üstünde buldum kendimi. Gülümseyerek gerinip gözlerimi ovuşturdum. Her sabah yaptığım gibi, yataktan kalkmadan önce telefonumu kontrol edecektim ki, aklıma kontrol edebileceğim bir telefonumun olmadığı geldi. Yüzümdeki gülümseme yavaşça solarken, omuzlarım düştü. Puflaya puflaya yataktan kalkıp lavaboda yüzümü yıkadım. Kendime gelince de ev telefonundan Yaren'i aradım. Dördüncü çalışa kadar sabırla beklesem de, sonunda dayanamayıp oflayarak kapattım telefonu.

Koltuğa geçip boş boş kapalı televizyona baktım bir süre. Yansımamı izledim. Dağılmış saçlarıma, şişmiş gözlerime ve yamulmuş tişörtüme hayranlıkla baktım. Ben öylece dalmış gitmişken, kapının çalmasıyla irkilip dirseğimi koltuğun kenarına vurdum. Vücuduma dirseğimden yayılan sinsi ağrı-acı karışımı hisle beraber, ayaklarımı yere sürte sürte kapıya ilerledim.

Kusursuz&KuralsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin