27. Bölüm | ENIAC

26 4 0
                                    

    Bu ENIAC'ı almak için üçüncü geçmişe gidişimdi. Fakat her zaman başladığım yerden başlamamıştım.

    Her zaman sokağın karşısından başlardım. Bu sefer sokağın başındaydım. Karşıdan gelen adamı tanıyordum. Bu Presper Eckert'tı, burnu kanıyordu ve farkında değildi.

    Biraz daha dikkatli olunca ben olduğumu farkettim ve yolda peçete satan bir çocuğu yakaladım;
- Al bu parayı ve şu ileride duran adama bir tane peçete ver.
- Bayım, siz neden vermiyorsunuz?
- Bu parayı da al ve başka soru sorma.

    Çocuk ikna olmuş görünüyordu. Normal bir şekilde yürüyüp Presper'ın yanına geldi ve peçete uzattı, sonra yoluna devam etti.

    Presper'ın şaşkın bakışları aslında bana aitti. Bu durum ilginç olduğu kadar tuhaftı da. Yavaş adımlarla ofise doğru yürüyordu.

    Doğru bir an bulmam lazımdı. Ama hangi zaman olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Doğru anı düşünüyordum.

     Biraz süre geçtikten sonra aşağı inen kişi tekrar Presp... Bendim doğrusu. Aslına bakarsan gidip konuşabilirdim, fakat geçmişi değiştiremeyeceğim için onunla zaman kaybetmeyecektim.

    Yukarı çıktım ve John'un evden çıkmasını bekledim. Beklerken aynı zamanda eve girebileceğim herhangi bir yer arıyordum.

    Arka tarafa uzanan havalandırmadan girmeyi deneyecektim ki bu en kötü ihtimaldi. Çünkü nereye çıktığı hakkında bir fikrim yoktu.

    John sonunda evden çıktı ve fark edilmemek için paketlenmiş kutuların arkasına geçtim. Tek umudum kapıyı kilitlememiş olmasıydı.

    Kendisi gittikten sonra kapıyı kontrol ettim. İyi haber içerden ses gelmiyordu, kötü haber kapı tam 2 kez kitlenmişti.

    Biraz daha bekledim ve tek çarenin havalandırma olduğu kanaatine vardım. Çevremde havalandırma boşluğunu kırmak için uygun bir alet yoktu. Fakat paketlerin içindekileri bilmiyordum.

    Hızlıca aramaya başladım, elimle kutuların içlerine bakıyordum. Sonunda sert bir cisim buldum ve havalandırmaya vurdum.

    Beni fazla zorlamamıştı, içeri doğru girdim ve nefesimi çok harcamadan ilerledim. İçerisi dar ve karanlıktı bu yüzden nefes almakta zorlanıyordum. Gittikçe nefes almak zorlaşıyordu.

    Biraz ilerledikten sonra sona yaklaştığımı farkettim ve bir havalandırma  çıkışıyla karşılaştım. Yanımda ki sert cisimle havalandırmayı kıracaktım.

    Şuan sürünme pozisyonunda olduğum için elimi cebime doğru götüremiyordum. Bu yüzden hareket edemiyordum.

    Bir an aklıma, eğer iki defa beni aynı yere ışınlayabildiklerine göre belirli bir konuma ışınlanılabiliyordu. O zaman neden direk beni evin güvenli ve bilgisayara ulaşması kolay bir yere koymamışlardı?

    Bunları düşünürken küçük elektriği ve yüksek ışıkları yediğimi önemsememiştim bile. Fakat kendimi bulduğum yeri görünce hayrete düşmeden edemedim.

    Önümde ENIAC vardı, tüm görevimin özeti olan ENIAC bilgisayarı buradaydı...

Time Traveller (Zaman Gezgini)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin