25. Bölüm | Ölümsüzlük

27 4 0
                                    

Tom ölmediğimi biliyor muydu? Ya da ayağa kalktığımı görmüş olmalıydı. En iyi ihtimalle blöf yapıyordu.

Kalbimin atışlarını durduramıyordum. Bir yandan da içimde rahatlık vardı, sanırım bunun nedeni ölümsüz gibi olmamdı.

Tam konuşacaktım ki Tom söze girip;
- Saul! Yürüme sesin dışarıdan belli oluyor, benimle oynama!

İçimi bir rahatlık kapladı. O kadar çok rahat değildim, eskisi kadar gergin de değildim. Tom, sanki ben cevap vermişim gibi konuşmasına devam ediyordu;
- Ben bir katilim Saul, bir katil. Gencecik bir çocuğu sırf değersiz bir kaç Tanrı Parçacığı için öldürdüm.

Benim öldüğümü sanıyordu, şuan konuştuğu kişiyi de gerçekten Saul sanıyordu. Biraz sustuktan sonra konuşmasına devam etti;
- Topraktan daha değersiz bir taş için gencecik bir çocuğun canına kıydım.

Değersiz bir taş mı? Yavaşça mutfağa yürüdüm ve elime bir bıçak aldım. Sormam gereken bazı sorular vardı. Yavaşça Tom'un oturduğu odaya doğru yöneldim ve yüksek bir sesle;
- Tanrı Parçacığı değersiz değildir!

Tom'un gülüşlerini duyabiliyordum bana döndü;
- Şuan üstünde durduğun zemin bile Tanrı Parçacığından daha değersiz. Belli ki seni kandırmışlar. Boşuna uğraşma, çok istiyorsan şu köşedeki poşeti al ve istediğin kadar parçacık al git. Sana dokunmuyorum bile...

Gerçekten değersiz miydi? Ya da ona zarar vermemem için blöf mü yapıyordu? Peki gerçekten parçaları alıp buradan gitmeme izin verecek miydi?

Şansımı denemek zorundaydım. Bir elimde bıçağı tutup bir yandan da yavaşça torbaya doğru yürüyordum. Torbayı aldım ve Tom'a bakarak yukarı çıktım.

Tom gayet sakin bir biçimde purosunu içerken dışarıyı seyrediyordu. Bana bakmıyordu bile, tek kişilik bir oyun oynuyor gibiydim.

Odaya girdim ve bıçağı arka cebime koydum. Torbayı yavaşça doldurduktan sonra ağzını bağlayıp omzuma aldım.

Duman kokusu odanın içine işlemişti, arkamda ki Tom'u göremiyordum bile. Elimle dumanın gitmesini engellemeye çalıştım ama odanın küçük olması ve hava almaması dumanın dağılmasını engelliyordu.

Sessizliği bozan bu sefer Tom olmuştu;
- Söylesene IQ düzeyin ne?
- Bu seni ilgilendirir mi Tom?
- Sadece meraktan soruyorum. Ya çok zekisin ya da çok aptal...

Aptal sözcükleri elektrik ve ışıkla birleşince kafamda yankıya dönüşüyordu. Sürem bitmişti, geri dönüyordum.

Şuan iyi olan tek haber Tanrı Parçacıklarını sağlam bir şekilde gezegene getirmiş olmamdı. Sırada ENIAC kalmıştı. Ondan sonra görevim bitecek, hayatıma devam edebilecektim...

Time Traveller (Zaman Gezgini)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin