kokusunu kaybeden ama hala senin lavantan olan

209 33 11
                                    

Bugün defterimin arasında kurutulmuş lavanta gördüm ve orada hıçkırıklara boğuldum. O bana aldığın son lavantaydı, Zemheri. Sonra aklıma beni lavantam ve günışığım diye sevişin geldi ve ben daha çok ağladım. Bu katlanılamaz. Sanki çevremdeki her şey bana seni hatırlatıyor diyemiyorum, çok acı çünkü çevremdeki her şey zaten seninle alakalı. Çevremdeki her şeyde parçan var. Ben senim. Ben hep sendim. Ve parçalarını toplamaya çalışmak ruhumu kan revan içinde bıraktı. Hepsi ruhuma batıyor ve ben yine de onları toplamaktan vazgeçemiyorum. Seni yaşatmaya çalışmaktan geçemediğim gibi. Öldün. Bunu buraya yazabiliyorum ama kendi içimde seni neden öldüremiyorum? Beynimden neden silemiyorum? Beyin kolay iş ama onu bile başaramıyorsam ruhumdan nasıl kazıyacağım? Ben artık olmayan seni var etmekten ve sensizlikte yaşamaktan yoruldum. Sensizlik acıtıyor evet ama seni varmış gibi göstermek daha çok acıtıyor. Hayaletin hep benimle. Rüyalarımda, vücudumda, kanımda, ruhumda... Dedim ya, ben senim.

Ölüm. Ölüm bile alamıyorsa seni benden, götüremiyorsa uzaklara, ben ne yapacağım? Bu nasıl bir şey? Ölümünü kabullenemiyorum. Tanrı ölümü var ettiyse neden onu kabul etmemizi sağlamıyor? Neden ölümle yaşayamıyorum? Bunu sevgi mi sağlıyor? Sanmıyorum çünkü bu kadar basit olamaz. Bu sevgiden daha öte. Lanet mi yoksa değil mi bilmiyorum. Bu bir ceza mı? Ne için? Tanrı bana ceza mı vermeye çalışıyor? Bu kadar mı acımasız? Yaşarken nefessiz bıraktırılmayı hak edecek kadar ne yapmış olabilirim?

Seni özlüyorum. Seni cennetten daha sonsuz özlüyorum. Seni kış gibi özlüyorum. Sanki ben bir yaz gününde sıkışıp kalmışım gibi hissediyorum ve bilirsin yazdan nefret ederim. Ben soğuğun kızıyım. Ben senin kızınım. Yaz sıcaklarında kavrulmak yerine soğuğunda yanmayı özledim. Beni bu iğrenç şeye neden mahkum ettin, Zemheri?

-Kokusunu kaybeden ama hala senin lavantan olan.

ZemheriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin