Birlikte Bir Gün

23 0 0
                                    

Efe Ceren'e her gülümseyerek bakışında onun şaşkın bakışlarının iyi anlamda mı yoksa kötü anlamda mı olduğunu düşünüyordu. Her seferinde Ceren gülümseyerek cevabını sesizce veriyordu.

İlk başta çocukların peşinde anlamsızca koştular. İkiside çocuklarla oynamayı çok seviyor ve onlarla oynamaktan zevk alıyorlardı. Efe'nin okuldaki ağır başlı, dik ve gülmeyen hallerinde eser kalmamıştı. Ceren zaten hep güler, koşar eğlenirdi.

Koşarken Ceren'in ayağı takıldı ve yere düştü bi anda. Efe arkasını döndüğünde onu yerden kalkmaya çalışırken gördü. Gülümseyen yüzü bi anda düştü. Koşarak Ceren'in yanına gitti. Ceren'in elleri kan içinde kalmıştı, pantolonunun diz kısmıda yırtılmış ve kanamıştı. Efe ne yapacağını bilemez haldeydi.

"Ceren iyi misin? Hastahaneye gidiyoruz hadi."
"Ne hastahanesi Efe. İyiyim. Altı üstü yere düştüm."
"Olsun belki bişey olmuştur."
"Saçmalama. Elimi falan yıkasam yeter."
"Bekle sen ben bi su alıp geliyim."
"Ya aslında eve gitsem daha iyi olucak galiba."
"Kötüsün sen. Gel hastahaneye gidicez işte."
"Efe sen çocukken hiç yere düşmedin mi?"
"Düştüm ama o zaman çocuktuk."
"Şimdi neyiz?"
Gülümseyerek ve alaycı bi tavırla "Yaşlandın Ceren yaşlandın. Kabullen."
"Off ya ne yaşlanması. Yüzüm mü kırıştı yoksa?"
"Evet yere düşünce çok kırıştı."
"Yaa Efee."
"Şaka şaka hala güzelsin."

Ceren son duyduğu kelime karşısında tepkisiz kalmıştı. Şaşkındı. Bu kadar da yanlış anlaması imkansızdı sanki ama hala korkuyordu. Efe'yse söylediği gayet normalmiş gibi davranıyordu.

"Ee ne yapalım şimdi."
"Bu halde nasıl dolaşıcam Efe. Pantolonumun dizlerini görmüyor musun?"
"Bence çok tarz olmuş ya. Yırtık falan."
"Sorma. Çok tarz."
"Hadi kalk gidiyoruz."
"Nereye?"
"Bi kerede sorma."
"Efe eve bırak beni yada brn kendim gidiyim. Lütfen."
"Bi şartım var."
"Ne şartı?"
"Yarım saat sonra tekrar almaya geleceğim."
"Ya boşver sonra yine buluşuruz."

Ceren ellerinin halini daha fazla görmesini istemiyordu yada ona acımasını istemiyordu. Efe'nin hiç aklına gelmiyodu öyle bişey. Israrını dahada arttırdı.

"İyi gitmiyorsun o zaman."
"Ya Efe ben bu halde gitmem hiç bir yere."
"Ne var ki halinde? Üzerini değiştiriceksin, duş falanda alırsın. Eskisinden ne farkın olucak o zaman?"
"Ellerimi görmüyor musun?"
"Bişeyin yok kaptan hadi mızmızlanma. Yarım saat sonra geliyorum."
"Off Efe off. Başımız dertte seninle."
Melodili bir şekilde "Ah başının belasıyım. Hayır başının tatlı belasıyım."
"Evet başımın belası oldun bir günde."
"Duyamadım duyamadım. Bir kelime daha var arada."
"Ben gidiyorum ancak hazırlanırım."

Utanmıştı Ceren. Tatlı belası diyememişti. Hem demesi için bir nedende yoktu. Neydi bu yaşadıkları? Arkadaş desen değil, sevgili desen düşünmeye bile cesareti yok Ceren'in.

Bunları bir kenara bırakıp duşaldı. Yaraları pek acımıyordu ama yinede dizindekilere yara bandı yapıştırdı. Ellerine hiç bişey yapmadı. Kot pantolon ve üzerine rasgele bir tişört giyip makyajını yapmaya başladı. Tam o sırada kapı çaldı.

"Oo kaptan. Bu kadar kısa sürede nasıl hazırlandın."
"Hazır değilim ki daha."
"Kaç dakikaya çıkarız."
"En fazla 5 dakika"
Gülümseyerek "Ben yerime gidiyorum o zaman"

Ceren 5 dakikaya kalmadan hazırlanıp evden çıktı. Merdivenleri inerken zorlanmıştı. Henüz daha yeni olan yaralarının canını bu kadar cok yakacağını tahmin edememişti ama sanki Efe için değerdi.

Efe planı hazırlamıştı belli ki.

"Sabahtan beri hiç bişey yemedik. Gel bişeyler yiyelim."
"Olur. Ne yiyiyoruz?"
"Karşımıza ilk ne çıkarsa."
"Oyun gibi oldu bu Efe."
"Oyun oynamayı seviyorum."
"Gördüm parkta."

Gülümseyerek karşılık verdi Efe Ceren'e. Karşılarına ilk çıkan yer Hamburci oldu. Şanslılardı sanırım.

Yemek yerken ellerini her oynatışında canı acıyordu Ceren'in. Efe bu durumu azda olda sezmişti. Biraz yedikten sonra kendini turamadı.

"Kaptan ben yediriyim ister misin?"
"Neden?"
"Benim elimden yemek yemek çok tatlı olur çünkü."
Gülümseyerek "Delisin sen ya."
"Şşş öyle deli falan, noluyo?"
Sert bir tavırla "Bana acıma olur mu? En nefret ettiğim şey budur."
"Ne acıması Ceren. Ben sadece eğlence katmak istemiştim sadece biraz daha. Katatmadım sanırım."
"Neyse kalkalım mı yemeğin bittiyse?"
"Olur."

İkiside sakinleşmişti bir anda. Soğoklaşmışlardı. Efe yaptıklarının suçluluğunu yaşarken Ceren haline acıyordu.

"Efe ben eve gitmek istiyorum."
"Nasıl istersen."

Nolmuştu o ısrarcı Efe'ye? Neredeydi şimdi? Kabul etmeyip onu eğlendireceğini düşünerek söylemişti Ceren bunu.

Cerenler'in evine giderlerken hiç konuşmuyorlardı. Ceren'in dizlerinin acımaması için yavaş yürüyorlardı. Birazda kar atıştırıyordu. Bi sokaktan dönmeleriyle karşıda gelen Can'ı görmeleri bir oldu. Onlara yalan söylemişlerdi. Kaçmaları gerekiyordu. Geri döndüler ve hızlandılar. Ikisininde eli ayağı birbirine karışmıştı. Ceren'in canı yanıyordu. Efe dayanamadı ve onu kucağına alıp koşmaya başladı.

"Efe napıyorsun? İndir beni."
"Sus Ceren. Yakalanacağız şimdi senin yüzünden."

Dar bi apartaman girişindeki merdivenlere girdi Efe. Ceren'i indirdi. Gerçekten dardı burası. İkisi zor sığıyordu. Efe kafasını çıkarttı ve Can'ın geleceği yöne doğru baktı. Can yaklaşmıştı. Köşeye sıkışmışlardı resmen. Ceren Efe'nin onu buraya getirdiği için sinirli sinirli hayıflanıyordu. Yapacak bişey yoktu, Can'ın o yöne bakmaması için dua etmekten başka diye düşünüyordu Ceren. Tam o sırada Efe sokak tarafından olan elini duvara dayadı ve Ceren'ide duvara yasladı. Ceren'in yüzü Efe'nin kolundan kapanmıştı. Efe'de iyice yaklaştı. Sanki öpecekti. Ceren ne yapacağını bilemiyordu. Nefeslerini tam olarak hissediyorlardı. Ceren Efe'nin kokusunda huzur buluyordu, sonsuzluktu sanki onun için. Gözlerini birbirlerinden ayırmıyorlardı. Dudakları deymek üzereyken Efe "Özür dilerim." dedi ve geri çekildi. Can geçmişti çoktan. Ceren olduğu yerde öylece kaldı ve sadece Efe'ye odaklanmıştı. Daha önceden hiç kimseyle yaşamadığı şeylerdi bunlar, hiç hissetmediği duygulandı. Efe'nin gerçekten bişey hissederekmi yaptığını çok merak ediyordu. Hala o apartman girişindeydiler. Efe sadece biraz uzaklaşmıştı ve tekrarladı.

"Özür dilerim Ceren."

Ceren hiç konuşmuyor ve hareket etmiyordu.

"İyi misin?"
"Neden yaptın bunu?"
"Can'dan başka türlü kurtulamazdık."
"Sadece şans eseri bu yöne bakmadı ve bizi görmedi. Normal otursaydık bile farketmezdi."
"Bakmadım o tarafa ama bize bakmıştır kesin. Sen yürürken etrafına bakmıyor musun?"
"Hayır, bakmıyorum."

Evine doğru yürümeye başladı Ceren hızlı adımlarla. Ağlamak istiyordu. Hiç bişey hissetmemişti Efe, sadece kurtulmak içindi herşey. Arkasına bakmıyordu. Efe'nin onun arkasından baktığını düşünüyordu. Köşeden dönerken sokağa son kez baktı. Efe yoktu. Umursamadan girmişti demekki.

Eve geldiğinde ağlamaya başladı. Nedensizce yada bilipte bilmezlikten geldikleri yüzünden. Çünkü aşık olduğunu kendine inadıramıyordu. En son yaşadıklarından sonra imkansızdı artık. Arkasından bile bakmamıştı. İlk günleri böyle mi olacaktı? Neyin ilk günü? Neler düşünüyordu Ceren? Sıradan birisiydi Efe onun için, o da Efe için sıradandı zaten.

Akşam yemeğinden sonra odasına gitti. Kitap okumaya başladı. Ceren ne zaman sıkılsa kitap okur ve kendi derdini unuturdu.

Saat 10'du. Uykusu yoktu. Bu gece pek uyayacağa da benzemiyordu. Kitabını bırakıp yatağa yattı. Evdeki herkes uyumuştu. Düşünmekten kendini alamıyordu. Bu günün böyle biteceğini hiç hayal etmemişti. Camdan dışarı baktı. Kar hala yağıyordu. Tekrar uzandı. Müzik dinliyordu.

Camdan gelen ışıkla irkildi. Odası tamamen aydınlanmıştı. Neler oluyordu dışarıda? Perdeyi hafifçe kaldırdı ama ışıktan hiç birşey gözükmüyoru. Hırsızmıydı yoksa sarhoş bi adam mı yoksa... Aklına bir sürü şey geliyordu. Perdeyi tamamen açtı ve onu görünce ışık kapandı. Gözlerini ovuşturduktan sonra tekrar ışığın olduğu yöne baktı. Gözlerine inanamıyordu. Eli ayağı boşaldı ve öylece kaldı.

Sonsuzluk Kokan AdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin